Bölüm 22

366 41 1
                                    

Kimseye anlatmamıştım. Anlatamazdım. Buna kimse anlayış göstermezdi. Öylece kendi iç sesimle konuşup, telefon notlarıma yazdım her şeyi.
Ona olan aşkımı notlara yazabilmiştim sadece.
Naifçe seviyordum onu. Gitmemesi için her şeyi yapıyordum. Yüzü gülsün diye uğraşıyordum.
Onu sevmek güzeldi, ona aşık olmak.

Hiç gelmeyeceğini bildiğiniz bir gemiyi bekler misiniz?
Ben ıssız adaya düşmüş, beni kurtarmaya gelecek gemiyi bekledim. Hiç sıkılmadan, yılmadan, ümitle, aşkla.
Ama o gemi hiç gelmeyecekti.

Vazgeçemiyordum. Onu unutmaktan korkuyordum. O aşık olmayı hakeden tek insandı sanki. Başkasını onun gibi sevmek istememiştim.
Hayatım ondan ibaretti.
Solunum cihazına bağlı hasta gibi, bağlıydım ona.
Giderse nefesim kesilir, ölürdüm.

Aşk insandan çok şey bekler. Zordur aşık olmak. Ama zaten güzel olan her şey zordur. Zor ve zararlı.
Aşk, size kullandığı "canım" kelimesinde bile karnınızda kelebeklerin uçmasına neden olur.
Üzülmenize izin vermez. Ama birde acı çektirir.
Bir insan acı çekmeye aşık olur mu?
Ben acı çekmeye aşık olmuştum.
Acı çekmeme rağmen, sırf ondan olduğu için katlandım, sevdim.
Acı çekmek, tatlı gelmişti.

Aşk beni kör etmemiş, tamamen yeniden yaşatmıştı. Öyle bir mucizeydi ki. En kötü zamanımda bulmuştu beni.
Ben tesadüflere inanmam. O tesadüf değil, mucizeydi. Çölün ortasında akan bir şelale gibi.
Böyle ciddi anlamda canımı verirdim. Vermiştim zaten. Kalbim onun için atıyordu. Dinlemiyordu beni. Her ritminde Bilge'nin adı geçiyordu.
Kalbimle aşıktım ama beynimle bağlıydım ona.
Yemek yerken, -acaba aç mıdır?- diye düşünmekten bazen yemeğimi yarım bırakırdım. Parmaklarımla şakaklarımı karıştırırken aklıma, söylediği güzel şeyler geliyordu gülümsüyordum. Anneme bir çok kez yakalandım. -Anne ben aşık oldum.- diyemedim.
Fotoğraflarını, yanağınız avcunuzun içindeyken hayran hayran izleyip,
-senin gülüşünden öperim kurban olduğum-, demiyorsanız, siz aşık değilsinizdir.
O çok güzel gülüyordu. Böyle gülünce gözleri kısılır, elmacıkları belirginleşirdi. Elmacıklarını ısırasım gelirdi.
Aşk güzeldi.
Salıncağın kopacağını bilmeden önce.

Kendimi unutmuş, herkese görünmez olmuştum.
O mükemmel bir şeydi. O kusursuzdu.
Böyle bir sarılayım. Ayaklarım yerden kesilsin. Gözlerimi kapatıp kokusunu içime çekeyim. Boşluğum dolsun. Aramızdan rüzgar geçmesin.
Aşık olmasını beklememiştim. Sadece sarılayım. Sadece sarsın beni. Sarılınca her şey geçerdi çünkü.
Sonra öleyim. Orda, yanında, kollarında, kokusuyla, son kez onunla.

Gün geçtikçe daha da kapılmıştım artık. Geri dönüşü yoktu. Ya da ben geri dönmek istemiyordum.
Ona söyleyemiyordum. Her şey çok zordu. Öğrenecekti elbet. Ama ben ölünce. Ya ben ölünce öğrenecekti, ya da öğrendikten sonra gidecekti ben o şekilde ölecektim. Her halükarda ölecektim. Nefes almak yaşamak anlamına gelmiyor sonuçta.

Tam 8 ay oldu. Ona aşık olmamın 8. ayı.
İçinizde büyüyen bir aşk var bunu haykırmak istesenizde yapamıyorsunuz.
Haykıramadım bende. Susturdum hep kendimi. Hiç bir şeyden korkmayan Küçük Kız, Kuralsızın gitmesinden korkuyordu çünkü.

Çok güzel bir samimiyetimiz vardı. Hayatındaki en güzel yere sahiptim ben. Bunu bilmek ayakta tutuyordu.
Bana güç veriyordu.
Gelecekteki planlarına benide dahil ediyordu.
Ben zaten her hayalimi onunla süslüyordum...

Ihımm ıhımmm şu yıldıza bi tıklasanız :) Hatırlatmak istedim. Değerlisinizzz

LOVEisLOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin