Bölüm 28

298 33 4
                                    

Beş ay olmuştu. Bilgenin gidişinin ardından tam 5 ay olmuştu.
Bir şekilde aklıma gelmesi beni sinir etmişti. Onu kesinlikle sevmiyordum, özlemiyordum, istemiyordum.
Bende bıraktığı yaram kanamıştı şimdi.

Yatağımda oturmuş kafamı iki elimin arasına almış bunları düşünüyordum. Onu düşünecek iki dakikama bile yazık.
Odamın kapısının çalmasıyla kafamı kaldırdım.
Kapının aralığından kafasını hafif içeri sokan Selin "gelebilir miyim?" Diye sordu. Çok tatlıydı it :)
Kendimi tutamamış gülümsemiştim.
"Gel çiğ köftecik"
Yanıma oturdu, bende kafamı omzuna koydum.

"Kusura bakma fıstıkım yanlış tepki gösterdim"
"Saçmalama aslan parçası, asıl sen kusura bakma. Sonradan jetonum düştü. Sana onu hatırlatmıştı. Nedenini sormamalıydım"

Uzun bir sessizlikten sonra, bozdum sessizliği.

"Ayıp ettim demi?"
"Kanka bir ton çiçek geliyor zaten boşver :d"
"Ya tamamda sonuçta gönderen kişi zahmet etmiş, düşünmüş, yollamış. Çöpe atarak ayıp ettim"
"Atmasaydın aq o zaman"
"Kart"
"Ne kartı"
"Lan not yazıyorlar ya hediyenin yanında o kart işte. İsmi vardır en azından bir mesaj atayım."
"Aslan parçası kartı hiç görmedim"

Koşarak mutfağa girdim. Masanın üstüne, altına, sağına, soluna her yere baktım. Çöpe bile baktım ama yoktu.

"Buldun mu?"
"Hayır Selin yaa. Sen?"
"Bende bulmadım"
"Offff" diyip oturdum.
"Ya reis üzülme. Hem gönderen kişi atma sebebini bilse sana hak verir. Takılma boşver"
"Ya beni bilirsin vicdan yaparım."
"Ahaa aklıma bir fikir geldi Deniz. Şu paketi getiren kuryeye soralım bir bildiği vardır belki."
"Lan beynini öpeyim senin. Çok iyi fikir."

Elime küçük notebook'umu aldıktan sonra siteye giriş yaptım. Önce kafama göre bir sipariş verdim daha sonra -bize ulaşın- butonuna basıp gerekli bilgileri girdim.
-mesajınız- kısmına, "merhaba çok önemli bir konu var. Rica etsem vermiş olduğum siparişi çalışanlarınızdan olan Demir getirebilir mi? Gerçekten önemli. Teşekkürler." Notunu yazdım. Notebook'u kapatıp Seline döndüm.
"İnşallah okurlar"
Kahvemi almış balkonda oturmuş, yudumluyordum. Aradan 1-1.30 saat geçmişti.

"Aslan parçası telefonun çalıyor."

Hızla salona koşup telefonu elime aldım. Numara vardı ekranda.

"Alo"
"Alo iyi günler Deniz hanım. Ben sipariş verdiğiniz siteden arıyorum. Vermiş olduğunuz sipariş üzerine, aldığımız mesajı okuduk. Çalışanımızı işten aldık. Vermiş olduğu huzursuzluktan dolayı özür dileriz. Siparişiniz bizden olsun. Ücret alınmayacaktır."
"Bir dakika bir dakika. Naptınız?!"
"İşten aldık efendim"
"Ben size rahatsızlık verdiğine dair bir şey yazmadım. Kesinlikle alakası yok. Bana sormadan suçu olmayan bir kuryeyi işten nasıl alırsınız?"
"Efendim özür dileriz. Böyle bir mesaj alınca genç bir kuryemizin ne ya-"
"Ya işleri tamamen mahfettiniz. İstemiyorum ne çiçek, ne çikolata"
-dın dın dın-
"Hassiktir ya aq" diyip telefonu koltuğa fırlattım.
"Noldu kız?" Diyip yanıma geldi duştan çıkmış Selin.
Olayı tek nefeste anlattım.
"Hassiktirrrr"
"Benim yüzümden hiç suçu olmayan biri işten atıldı."
Bir şekilde o kuryeye, Demire ulaşmalıydım.
Telefonu alıp beni arayan numarayı geri aradım.
-napıyorsun- der gibi bakan Seline parmağımla bir dakika işareti yaptım.
Üçüncü çalıştan sonra "Alo" sesini duydum.
"Iıı merhaba. Az önce konuştuğum beyefendi siz misiniz?"
"Sizde bağırıp yüzüme telefonu kapatan Deniz hanım olmalısınız?"
"Evet, kusura bakmayın. Bana Demirin numarasını verir misiniz?"
"Her ne olursa olsun çalışanlarımızın numarasını paylaşamıyoruz maalesef"
"Ama benim yüzümden işten atılmış ve artık 'eski' olan çalışanınız."
Bir kaç saniyelik sessizliğin ardından konuştu tekrar.
"Bakın cidden bunu yapamam. Biz kendisine ulaşır, yanlış anlaşılma olduğunu söyleriz"
"Bakın belki biliyorsunuzdur. Her gün sizden bana hediye geliyor. Vallahi hayranlarıma söylerim sizden bir daha yollamazlar." Gayet ciddiydim.
Boğuk bir kahkaha atan adam konuşmaya devam etti.
"Tamam tamam veriyorum. Ama tehditinizden dolayı değil, nazik(!) tavrınızdan dolayı."
"Ne güzel alabilir miyim lütfen?"
"Bir saniye. 05*********"
"Tamam teşekkürler"

Telefonu kapattıktan sonra verilen numarayı yazıp aradım. İçimde anlamsız bir heyecan vardı.
"Alo?"
"Alo şey ııı ben Deniz"
"Deniz mi?" Kahkaha sesi geldi.
"Evet"
"Bir dakika beni özel olarak sürekli isteyen Deniz mi?" İkinci bir kahkaha.
"Bana bak dev öküz. Seni özel olarak hiç istemedim. Yanlış bir anlaşılma yüzünden işten atılmışsın. Vicdan yaptım"
"Demek senin yüzünden işten atıldım ha?"
"Bak ben işten atılmana sebebiyet vermedim. Bir konu vardı onu konuşacaktım. Sağolsunlar sormadan atmışlar. Kusura bakma"
"Kusura baktım"
"Ne?!"
"Bak Deniz bence şöyle yapalım. Akşam bir yemeğe ne dersin? Hem benim gönlümü alırsın hemde önemli olan konuyu konuşuruz"
Telefonun mikrofonunu kapatıp Seline döndüm.
"Yemek"
"Ne yemeği" dedi şaşkın şaşkın.
"Tamam Demir saat kaçta?"
"Hahahaaa güzelll. Saat kaç senin için uygunsa o zaman"
"Tamam saat 8 de gelirim. Mekan?"
"Akşam 8 de BigChef'te görüşürüz"
"Tamam" diyip kapattım telefonu.

"Ohh be bir sorunumuzu hallettik" diyip Selinin ponçik yanağından kocaman öptüm.
"Aslan parçası nolduğunu anlatsan mı artık? Ben hiç bir şey anlamadımda"

Tüm olayı baştan sona anlattığımda Selinin tepkisi "yakışıklıyla buluşuyorsun yaniiiiii" diyip sırıtmak oldu.
"Seliiiiiiiiinnnnn"
"Neeeeeeeeeeeee"
İkimizde bir birimize bakıp gülmeye başladık.
"Yastık savaşıııııı" diye bağırarak elime aldığım kırlenti Selinin kafasına geçirdim. Aynı tepkiyi o da vermişti.
İyice zıvanadan çıktıktan sonra,
"Yeter anam yeter" diyip koltuğa attı kendini.
Hep o pes ederdi. Ben etmezdim. Oyun dahi olsa pes etmeyi yakıştırmazdım kendime.
Nefes nefese kalan Selinin üstüne atladım.
"Lan kalk hazırlan hadi"
"Saçmalama Selin. O dev öküz için süsleneceğimi sanıyorsan yanılıyorsun. Sadece konuşup gelicem"
"Ah Deniz manyak mısın? Çocuk taş gibi ayrıca yemeğe davet eden o"
Gözlerine baktım. "Ve de ukala"
Yerde duran kırlenti alıp kucakladım.

Tamam işte vote atın allah allah :)
Seviyoreeeee sizleriii♡

LOVEisLOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin