Bölüm 24

349 41 8
                                    

Ağlıyordum.
İlk defa canım acıdığı için ağlıyordum.
Gideceğini, bundan sonra konuşmamamızın daha iyi olacağını söyledi. Gidiyordu.
Her şeyi biliyor ve gidiyordu.
Kalbim durmuş, beynim çalışmıyordu. Ne yapsamda gidecekti. Belkide acı çekmemi istemiyordu. Ama ben 8 ay dayanmıştım. Gene dayanırdım. Acı çekmek umrumda değildi. Yanımda dursun yeterdi bana.
Ama -seni engellemek istemiyorum, benden uzak durman daha iyi- demişti.
Yalvardım, olmadı.

Gitti.

Nefesim kesilmiş, sıcak göz yaşlarım yanaklarımdan süzülerek kulaklarıma kadar girmiş, bazıları direkt yastığa düşmüş ses çıkarmıştı.
Kalbim ağrıyordu. Canım yanıyordu. Göz yaşlarımı bastıramıyor, iç sesimi susturamıyordum.
Nefes alırken göğsüm sıkışmaya başlamıştı.
Böyle yeni yanmış yaranıza, sıcak su döküldüğünü düşünün. Onun on katı kadar yanıyordu canım.
O giderse ölürdüm, ölmüştüm.
Telefon elimden köprücüğüme düşmüştü.
Sıcaktı, çok sıcaktı.
Yorganı kaldırıp, yatağıma oturdum. Göz yaşlarımla sırıl sıklam olan yüzümü iki elimin arasına almış, düşünüyordum.
Düşünürken daha çok ağlıyordum, daha çok, daha çok, daha çokkkk.
Sesim çıkmasın diye sağ elimle ağzımı kapattım ama ağlamaya devam ediyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlamak isteyipte, sesini bastırarak ağlamak zorunda kalmak en zor şeydi.
Yüzümü yıkamayı düşündüm. Ayağa kalktım ama kalkmamla geri oturmam bir olmuştu. Aniden başım dönmüş, gözlerim kararmıştı. Ayaklarım karıncalanmıştı. Adım atamadan düşmüştüm yatağıma.
Gözlerimi sımsıkı kapatıp bekledim. Bir süre sonra kafamı kaldırdım. Çok karanlıktı ama tavanı seçebiliyordum. Tavana ıslak gözlerimle bakarak -naptın sen?- demeye başladım.

Nolacaktı şimdi?
Parmağım kesilse koşup sığındığım insan gidiyordu şimdi. Yanında çocuk gibi şımardığım tek insan gidiyordu.
Noluyordu bana böyle?
Göz yaşlarımı neden bastıramıyordum?
Neden bu kadar sıcak olmuştu?

Gözlerim açık olmasına rağmen etraf çok karanlıktı. Aniden midem bulanmaya başlamıştı. Kusmak istemiyordum. Burnumdan nefes almayı bırakıp, ağzımdan hızlı hızlı nefes almaya başladım.
Her nefesimde içimde bir kelebek ölüyordu. Ve öldüklerinde bir bıçak batma acısı yaşıyordum. Binlerce bıçak batmıştı.
Başım dönüyor, midem bulanıyor, gözlerim kararıyor, göz yaşlarım sırasız akıyordu.
Güçsüz kalmış, sırt üstü yatağa atmıştım kendimi.
Mesajlar gözümün önüne geldikçe, sinirlenip daha çok ağlıyordum.
Kalkmalıydım. Kendime gelmeliydim.
Zorlana zorlana ayağa kalkabilmiştim. Kafam bulanık, adımlarım çaresizdi.
O an sanki yüksek bir binadan düşüyormuşum gibi hissettim.
Başım aniden dönmeye başlamıştı gene. Sağ elimle duvara tutunmuş, sol elimle anlımı tutmuştum.
Hala ağzımdan nefes alıyordum. Derin ve hızlıca.
Yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettim.
Lavabonun üstünde ayna, aynanın hemen üstünde ışık vardı.
Işığı açtım. Aynadan kendime bakmak istemesemde bakmıştım.
Kendimden nefret ediyordum.
İç sesim -neden söyledin gerizekalı- demeye başladı.
Dişlerimi sıkıp, öfkeyle kendime bakıyordum aynadan. Sanki aynadaki kişi düşmanımdı.
Gözlerimden hala yaşlar süzülmeye devam ediyordu.
-ağlama aptal ağlama ağlama- diye sayıklarken duvara sert bir yumruk atmıştım.
-allah kahretsin- diyip iki elimle lavabo mermerine vurmaya devam etmiştim. Adrenalini fazla salgılıyordum sanırım. Ne kadar hızlı vursamda acımıyordu. Ya da içimin acısı onu bastırıyordu.
-aptal, aptal, aptaaallll- diyip,vurmaya devam ettikçe, göz yaşlarım artıyordu.
Şimdi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
Kanayan sağ elimin tersiyle ağzımı kapatmış, yere çökmüştüm.

Yorulmuştum.

Bu bölümü yazarken ağladım biraz. Umarım dokunabiliyorumdur size :)
Yorumlarınızı bekliyorum.
Şu yıldızada bi dokunuverin ;)
İyi okumalarrrr♡

LOVEisLOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin