Bölüm 32

312 34 25
                                    

Parkın etrafında iki tur attıktan sonra durup etrafıma baktım. Selin hala gelmemişti. Kesin yine bir halt peşindeydi. Ya bir kız görmüş ona yavşıyordu, ya da biriyle kavga ediyordu. Kafamda nedense bu iki olasılık dönüyordu.
İçime istemsizce bir endişe düştü.
Cebimden telefonu çıkartıp,
-MuzluÇiğKöfte- ismine bastım. Telefon çalmasına rağmen açmıyordu. Hava kararıyordu. Güneş bulutların arasında kaybolmuştu. Yağmur yağacak gibiydi ve Selin yaklaşık yarım saattir yoktu.

Banka oturup patenlerimi çıkardım. Etrafta yok denecek kadar az insan vardı. Rahat siyah sporlarımı giydikten sonra yandaki bankta oturan teyzenin yanına gittim.

"Buraya en yakın market nerede teyzecim?"
Marketi bana tarif eden teyze o kadar mükemmel(!) anlatmıştı ki, hiç bir şey anlamadım.
Hava iyice kapanmış, hafif rüzgar eşiliğinde yağmur yağıyordu.
"Iıı teşekkür ederim teyzecim. Hava soğudu. Hadi seni evine bırakalım."
"Zahmet etme kızım. Ben giderim" diyip uzaklaşmaya başladı.
Rüzgardan gözümün önüne gelen saçımı kulağımın arkasına yerleştirip etrafıma baktım. Kimse yoktu ve Selin hala gelmemişti.
Telefonu çıkarıp tekrar aradım. Açmadı.

"Ulan Selin. İnşallah geçerli bir sebebin vardır. Yoksa şu telefonu bir yerine sokucam."

Söylene söylene motoruma doğru yürüdüm. Binip hareket ettim.

Yolda bir grup erkeğin koştuğunu gördüm. Hayır hayır koşmuyorlardı. Birini kovalıyorlardı.
Neeeee!! Selinnnn!!! Hassiktirrrr... 5-6 tane genç çocuk, Selini kovalıyordu.
Ee bir bok yediğini biliyordum.

Motorla hızla grubun önüne geçip, Seline yanaştım. Motora atladı, gazlayıp, ordan uzaklaştık.
Geriye bıraktığım tozla öksüren grup kaldı.

Yağmur şiddetini arttırmıştı. Bu şekilde devam edemezdik. Küçük üstü kapalı bir ara sokağa geçip, motoru durdurdum. İnip kaskımı çıkartıp saçımı düzelttikten sonra Seline döndüm.

"O da neydi öyle?"
"Ya şimdi markete gittim tamam mı? Dolaptan iki su alıp kasaya yöneldim. Kasiyer o kadar güzel ki dibim düştü"
"Eeee"
"Sonra kız para üstünü uzatırken, bende elimi uzattım -ben Selin- dedim. Kız parayı masaya bırakıp önüne döndü. Beni takmadı yani.
-baksana bu sudan daha şeffaf ve naifsin. Bence biz tanışmalıyız- dedim. Hoşuna gitti sanırım çünkü gülümsedi."
"Lan Selin yeminle birine yavşadığını tahmin etmiştim. Bir kere yanılt beni"
"Ama yavşamamak ne mümkün be Denizim"
"Neyse eee devam et"
"Sonra içeriye 5-6 kişi girdi. Beni kovalayan pezevenkler işte. Biri yanıma yanaştı ve saçıma dokundu. Onu ittim. Sonra sinirlenip çenemi tutup sıkmaya başladı, -seni istiyorum- dedi. Kasiyerin elime bir şey sıkıştırdığını farkettim. Sprey deodorant. Kaptığım gibi herifin gözüne sıktım. O gözünün acısıyla kıvranırken, bende topukladım.
Topuklarım kıçıma değe değe kaçıyordum kanka. Bir baktım bunlar peşimde. Sonrada sen geldin işte. Ahh kurtarıcı market meleğim. Onun sayesinde kurtuldum. Aşık oldum resmen"
"Nankör köpek. Ölüyordun be yetişmezsem"
"Şaka şaka senin sayende kurtuldum valla aslan parçası" diyip gülümsedi.
Kafasını omzuma koydu.
Ona bir şey olsaydı napardım ya ben? Bunu düşünmek bile istemedim. Bende kafamı onun kafasının üstüne koydum. Ve gözlerimi kapattım.

Gözlerimi açtığımda Selinin kafası, hala kafamın altındaydı. Uyuyakalmıştık. Sokağın ortasında.
Hafifçe kafamı kaldırıp, cebimden telefonu çıkartıp saate baktım. 19.42.
"Hasssiktirrrr" diyip gözlerimi ovdum.
Selini saçlarından öpüp seslendim.

"Selin uyan, gitmemiz lazım."
"Yastık gibi omzun var lan. İki dakika daha"
Gülerek "sokaktayız lan öküz" dedim.
Bunun üzerine kafasını kaldırıp ponçik ponçik baktı.
Asla kimseyi öpmem. Öpmek ve öpülmek en nefret ettiğim şeydir. Ama bunun ponçik yanakları benim öpmem için vardı resmen. Kocaman öptüm bende. Ayağa kalkıp üstümü başımı temizledikten sonra, elimi yerde oturan Seline uzattım.
"Hadi bakalım, kaldır totoyu." elimden destek alarak ayaklandı. Motora bindikten sonra nihayet yola çıktık. Sonunda eve varmıştık. Ahhh canım evimm :)
Kapının önünde çiçek gördüm. Hiç şaşırmadım tabii. Orkide üstelik. En sevdiğim çiçek. Eğilip aldıktan sonra kapıyı açtım ve içeri girdik.

Çiçeği kapının yanına bırakıp, Seline döndüm bakışıyorduk.
Aynı anda "önce beeenn" diyip banyoya doğru koştuk.
İkimizde kapıda sıkışmış giremiyorduk.
"Eğer ilk ben girersem, sana hemen pankek yaparım." teklifini sundu Selin.
"Eğer ilk ben girersem, bir dal sigara içmene izin veririm." dedim bende.
Gözleri parlayan Selin, "sen varyaaa" diyip bir adım geri çekilerek sol koluyla girmem için komut verdi.
"Buyrun hanımefendi, jakuziniz hazır. Sıcak banyomuz sizi çok rahatlatacaktır. Dilerseniz masaj ekibimizide yanınıza gönderelim. Jakuzide masaj keyfi yapın. Ayrıca banyo boyunca meyve seçeneklerimiz de mevcuttur." dedi.
O bunları söylerken kahkahalar atıyordum. Susuncada burnunu sıkıp "şapşik yaaa" dedim, ve arkasından kapıyı kapattım.

Duşumu aldıktan sonra çıktım. Hemen ardından Selin girdi. Üstüme sevdiğim pijamalarımı giydikten sonra kahvemi yaptım. Saat 21.12. Uykum yoktu zaten. Sokakta almıştım uykumu.:p
Kapının yanında duran orkideyi alıp notu okudum.

-İlk öpücükler önemlidir Milena. İlk öpücüğün oldum, ilk öpücüğüm olmadın. Bari gel de son öpücüğüm ol.
DEMİR-

Elimde kartla durmuş, gülümsüyordum. Neeee güzel nottu işte.:)
Telefonu çıkartıp Demire mesaj attım.

"Teşekkür ederim :)"
"Teşekkür etmeni beklemedim"
"Ne bekledin?"
"Son öpücüğün olurum Demir demeni"
"Böyle cümlelerle düşüreceğini sanıyorsan, yanılıyorsun yürüyen ukala"
"Düşürmek istemiyorum. Seni istiyorum"

Bu mesajından sonra tavana bakıp kafamı iki yana sallayıp gülümsemiştim.

"Ne o? Alaattin lambadan çıkıp, tebrikler Deniz, tatil sepetinden tatil kazandın mı dedi?"
Kafamı çevirip Seline baktım.
"Mizah anlayışına bayılıyorum bayan beyin" diyip yanağından makas aldım.
"Imm şey diyorum Deniz. Acaba yarın kurtarıcı meleğimi görmeye mi gitsem?"
"Neden?"
"Teşekkür edeyim en azından. sayesinde kurtuldum."
"Abartıyorsun bence. Ben o an gelmeseydim, kurtarıcı meleğinin yardımı çöp olurdu çiğ köftecikkk"
"Olsun olsun gitmezsem ayıp olur"
Bunu söylerken kedi gibi bakıyordu. Kahvemden bir yudum alıp, "peki peki. Bende geleyim. Kurtarıcı meleğini merak ettim" dedim.
"Yaa yerim seni. Teşekkür ederim" diyip elimdeki kahvemden bir yudum aldı.

Meyve tabağı hazırlayıp salona geçtik. Selin yarım kalan Buz Devrini izlemek istedi. Bu yüzdende onu izliyoruz.

"Orkideyi kim göndermiş biliyor musun Selin?"
"Biliyorum"
"Ne? Nasıl?"
"Bugün markete giderken senin yakışıklıyla karşılaştık. En sevdiğin çiçeği sordu. Bende söyledim."
"Şapşiksin Selin. İnsan bir söyler"
"Ee ne güzel sürpriz oldu ayolll"
"Hem bu çocuk mal mı? İnsan kovulduğu yerden sipariş verir mi?"
"Denizcimm o saçlarının altında beyin var mı acaba? Çok merak ediyorumda"
" Ne alaka şimdi?"
"Sıradan bir hayranının gönderdiğini san istemiş işte. Daha sürprizli oluyor."
Parmaklarımla alnımı kaşıyarak dudağımı büzdüm.
"Neyse ne. Önemli olan karakter. Filme devam edelim" diyip konuyu kapattım.
Ama aklım hala Demirdeydi.

Ayhh Deniz. Senin işinde zorr :)
Vote atmayı unutmayınızzzz.
Sizleri seviyor bu kızzzz🖤

LOVEisLOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin