Bölüm 42

310 34 3
                                    

Kalabalığın arasından dışarı çıktıktan sonra etrafa bakındım. Yaklaşık 100 metre ileride Aleynayı gördüm. Bilgenin tam arkasındaydı.

İkisini takip etmeye başladım.
İleride bir parkın bankına oturdular. Bilge kafasını iki elinin arasına almıştı. Gerçekten sinirli gözüküyordu.

İkisi konuşurken biraz daha yaklaşmak istedim ama beni farketmelerini istemediğimden yaklaşamadım. Ne konuştuklarını duyamıyordum.
Telefonumun çalmasıyla irkilip telefona baktım.
Arayan Uzaydı.

"Efendim Uzay"
"Deniz. Şey."
"Ney?"
"Selinn-"
"Noldu Seline"
"Selinnn bilmi-"
"Şunu adam akıllı anlatsana lan!"
"Fenalaştı. Ambulansı ar-"
"Geliyorum hemen"

Hızla eve doğru koşmaya başladım.
Sarhoş kızı bırakıp gidersen olacağı bu. Aptal Deniz.

Evin önüne geldiğimde yoğun kalabalık hala duruyordu. Aralarından geçip içeri girdim.
Selin yerde baygın yatıyordu.
Hızla yere oturup kafasını dizime koydum. Sonra tepemizde duran insanlara seslendim.

"Açılın ben doktorum" diye cool bir giriş yapmak isterdim ama yaptığım şey, "açılın, fazla kalabalık" demek oldu.

"Selin. Beni duyuyor musun güzelim?"
"..."
"Ya aç şu gözünü lütfen!"
"Ambulansı aradınız mı?"
"Deniz sakin ol. Aradık. Gelir birazdan"

Bunu söyleyen Demirdi. Yerden kalkıp onu itmeye başladım.

"Defol git burdan. Hepsi senin yüzünden!."
"Saçmalama Deniz. Ben bir şey yapmadım"
"Beni öpmeseydin belkide kalkıp gitmezdim. Onun yanında olurdum. Senin yüzünden. Seninnn!!"

Ben Demire böyle saldırırken bir kolumu Uzay tutmuş, sakin olmamı söylüyordu.
Sonunda ambulans geldi ve lanet evden çıktık.

Hastanede acilin önünde oturmuş, haber bekliyordum.
Yine telefonum çaldı.
Arayan Melisti. Açmak istemedim. Telefonu kapatıp beklemeye devam ettim.

Az sonra gelen bir doktora Selinin durumunu sordum. Çok şükür bir şeyi yoktu.
Selinin kaldığı odanın önüne gelip, içeri girdim.

Uyuyordu. Fazla içki içtiği için kendinden geçmiş. Alnından öpüp, yan tarafta duran koltuğa oturdum.

Yaklaşık 5 dakika sonra kapı çaldı. Kafamı çevirip, kapıya baktığımda Melisin kafasını içeri doğru uzattığını gördüm. Hemen ayağa kalkıp ona yaklaştım.

"Senin burda ne işin var?"
"Hocamı merak ettim"

İki üç saniyelik bakışmanın ardından Seline döndüm. Hala uyuyordu.
Dışarı bir adım atıp kapıyı kapattım. Sonrada Melise döndüm.

"Burda olduğumu nerden bildin?"
"Unuttuğun bir şey var. Burası benim çalıştığım hastane. Ve şuan nöbette olan bir sürü arkadaşım var"
"Arkadaşların beni nerden tanıyor?"
"Gel odama geçelim. Böyle koridorda mı konuşucaz?"
"Peki"

Yine kokusuyla beraber odasına doğru yürümeye başladık.
Odasına girdikten sonra o masasında yerini aldı. Bende masanın ucundaki koltuğa oturdum.

"Zahmet edip gelmeseydin keşke"
"Aradım açmadın. Sonrada ulaşamayınca merak ettim. Suç senin"
"Ahhh yapma. Baban beni dersten bırakır. Kızını yorduğum için"
"Hayır canım ne münasebet. Babam kızının ne kadar şanslı olduğunu bilse keşke"
"Nasıl?"
"Hiiçç"

Yüzünü ellerinin arasına almış, bana bakıyordu. Sen ne güzelsin öyle bee.
Dayanamayıp gözlerimi kaçırdım.

"Selinin dosyasına ufaktan baktım. Kötü bir şeyi yok. Ama içkiyide öyle abartmasın."
"Olur. Söylerim."
"Sen?"
"Ne ben?"
"Ayıksın baya. Az içmişsin sanırım."
"Aaa hayır. Ben alkol almıyorum."
"Öyle mi? Şaşırdım."
"Neden şaşırdın?"
"Bilmem. Şaşırdım işte"

Çekmecesinden sigara paketi çıkarıp içinden bir dal aldı. Sonrada paketi bana uzattı.

"Ben içmiyorum. Sağol"
"Sen baya temiz öleceksin ha?"
"Hı?"

Ufak bir kahkaha atıp sigarasını yaktı. Ve tekrar gözlerime baktı.

"Ne akciğerin hasarlı, ne de karaciğerin."
"Hııı. Evet. Bana göre kendine zarar veren bir şeyi yapmaya devam etmek aptallıktır."
"Oooww. Bana aptal dedi."
"Ahh hayır. Yani galiba"

İkimizde güldük.

"Ne yani, sen sana zarar veren bir şeyi yapmaya devam etmedin mi hiç?"

Kafamı kaldırıp gözlerine baktım.

"Ettim. Ama bu bir içecek filan değil"
"Hmm. Ne peki?"
"Aşk. Bundan 5 6 ay önce birini sevdim. Bana zarar verdiğinin farkında olmama rağmen, sevmeye devam ettim. Sonra bunun bir aptallık olduğunu anladım. Bu iyi yanı. Kötü yanı ise o kişi hayatımdan çıkmadan bunu anlayamadım."
"Aşk mı? Ben aşka inanmam"
"Yapmaaaa. Seninde sevgilin var."
"Evet. Sadece zamanımı geçiriyorum. Ben kimseyi sevemem"

Bir yandan sevgilisini sevmediğine  sevinirken, öbür yandan kimseyi sevmeyi düşünmediğine üzüldüm.
Onu seviyordum. Ama onunla bir gelecek düşünmek aptallıktı.

Sigarasını söndürüp tekrar bana baktı.

"Kahve içmeye ne dersin?"
"Ya aslında ben gits-"
"Saçmalama. Selin zaten uyanmaz. Gece saat 1. Ayrıca ben burdayım hani. Sıkılırım yalnız"
"Evine git lütfen. Bizim yüzümüzden bur-"
"Ahh hayır. Hocamı bırakıpta rahatça uyuyamam."
"Bana hocam diyip durma yaa. Kendimi yaşlı hissediyorum"
"Peki hocammm" diyip gülerek ayağa kalktı.
Aşık olmam için çok sebep vardı.
Ama aşık olamazdım.

"Şuuuu, aşık olduğun kişiye açıldın mı peki?"

Hem kahve hazırlıyor hemde bana soru soruyordu. Arkası dönüktü. Sarılma isteğim tavan yapmıştı.

"Hayır. Ahh yani evet. Açıldım. Bu yüzden gitti zaten."
"Açıldığına pişman mısın?"
"Başlarda kendime çok kızdım tabi. Ama sonra zamanla geçti bu. Onun gidişi benim için çok daha iyi oldu.
Hayata tek pencereden bakarken, o gittikten sonra çok pencereden bakmayı öğrendim."

Kahvelerle birlikte yanıma gelip oturdu. Bu sefer, yanıma oturdu.

"Görüşmüyorsunuz yani?"
"Evet. Yani hayır. Çok karışık."
"Nasıl yani?"
"Aynı ünivers- bir dakika ya. Sen çok soru soruyorsun."

Elindeki kahveyi masaya bırakıp meraklı gözlerle baktı.

"Aynı okulda mısınız? Ohaaa. Böyle şansı si'-"

Elimle ağzını kapattım.

"Ayıp"

Dudağının avcumda olduğu kafama dank edince tüm vücudumdaki kan yanaklarıma dolmaya başladı. Kızardığıma yemin edebilirim.
Hızla elimi çekip ayağa kalktım.

"Ben gideyim artık."

Bir adım atmamla Melis kolumu tuttu.

"Kahveni içmedin?"

Ayağa kalktığını anladığımda kalbim daha hızlı atmaya başladı. Ona dönüp gözlerimi kaçırarak konuştum.

"Kahve içersem uykum kaçar."

Daha çok yaklaşıp çenemden tuttu.

"Sen utandın mı?"

Aramızda o kadar az bir mesafe vardı ki, inşallah kalp atışlarımı duymuyordur.

"Kolumu bıraksan mı artık?"
"Konuyu dağıtma. Utandın mı?"
"Y-yooo. Nalakası var?"
"Peki hocam"

Kolumu bırakıp iyice yaklaştı. Gözlerimden almıyordu gözlerini.

"Evet evet. Utanmışsın sen" diyip kahkaha atarak geri çekilip koltuğa oturdu.
Eline kahvesini alıp yudumladı.

"Ee hadi ama. Oturda iç şu kahveyi"
"Uykum kaçar"
"Olsun. Gece daha çok uzun"

Bana bakıp göz kırptı.
Sen nasıl bir güzelsin öyle?

Vote atmayı unutmayın.:)
Sizleri seviyorum♡

LOVEisLOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin