Medya: Tsukauchi Naomasa, çok tatlı... yok yok yakışıklı adam bee
Eiji
Odada tek başıma dururken ellerimle gözyaşlarımı sildim, kapıyı bir polis açtı. Polise baktığımda polisin yanında kızımı gördüm. Koştum. Kızıma. Sarıldım ona sımsıkı. Saçlarını okşadım ama bir tuhaflık vardı. Ichika'nın ayaklarına kadar uzanan mavi saçlarından eser kalmamıştı. Saçları beliyle omuzu arasındaydı. Çok yorgun görünüyordu, halsizdi. Bileklerinde ise kabuk tutmuş iğne yaraları vardı. Ona ne yapmışlardı?!?
"Ona ne yaptınız? Ichika iyi misin? Konuşabilir misin? Yürüyecek halde misin?!?"
"İyiyim anne," diye karşılık verdi. Nasıl iyi olabilirdi? Polisler cevap vermemişti.
"Ne oldu?," diye sordum. Cevap verirken zorlanıyordu ama öğrenmek istiyorum, başına neler gelmişti? Tamam, sakin olmalıyım..."Yaşadığı bunca şeyden sonra yorgun olması normal, biraz uyusun. Dinlendiğinde düzelir." dedi polis.
"Saçları?!? Kolları?!?" dedim. "Ne yani?"
"Muayne oldu."
"BU NASIL MUAYNE?!?"
"Gidebilirsiniz," dedi polis. Kızımın elini hızlıca kavradıktan sonra hiç beklemeden oradan ayrıldım.Yolda yürürken nereye gideceğimi biliyordum. Bahçesi olan, evimize gideceğiz. Şehirden ve tüm bu olanlardan uzak bir yere. Sakin ve sessiz.
"Anne..."
Ichika'ya baktım. Bunu söylerken bana bakmıyordu. Yere bakıyordu.
"Efendim birtanem?"
"Babam... Nerede?"
Bu soru üzerine ne diyebilirdim? Ne yani, 'onu polislere teslim ettim ve bir daha onu ne sen ne de ben göreceğiz' mi diyeceğim...
"Onun... b-bir işi... var, sonra yanımıza gelecek," dedim. Yalan söyledim.
"Neden yalan söylüyorsun anne," bunu söylerken bana baktı. Kaşlarını çatmıştı ve o kadar çok cevap ister gibi bakıyordu ki...
"Nicole ve diğerlerine ne oldu? Nicole beni korumak isterken..." daha sözünü bitiremeden duraksadı. Yere bakıyordu ve yere gözyaşlarının düştüğünü gördüm. Ellerini yumruk yapmıştı.
"...NEREDELER ANNE!"Aramızda sessizlik oluşmuştu ve ben hiç bir şey söyleyemedim. Şuan Ichika'ya bunu daha sonra konuşacağımızı söylebilirim. Ichika gerçeği elbet bir gün öğrenecekti. Ben tam söyleyecekken, konuştu.
"Nereye gidiyoruz peki?"
Bunu söylerken gözlerini siliyordu. Yürümeye devam etti.
"Evimize gidiyoruz."
Gideceğimiz yeri anladığında durdu.
"Bizim evimiz orası değil anne! O yer, her şeyin başladığı yer! Orası olmaz!"
"Bizim evimiz orası, gerçek evimiz Ichika. Ne senin, ne de benim evim kötülerin yaşadığı bir üs!"
"Bunu nasıl söylersin?!?!?"
"Neyi?"
"Ben senin ev demediğin yerde büyüdüm ve benim 'evim' dediğim yer orası!"Hiç bir şey söylememiştim. Haklıydı. Nerdeyse bütün çocukluğunu orada geçirmişti ve annesiz büyümüştü. Gerçekten bir yere ev diyecekse, evi hisettiği yeri seçerdi. Çok sessiz bir şekilde yürümeye başladık.
"Üzgünüm anne... Ben... Öyle demek istememiştim,"
"Sorun değil, seni anlıyorum."3. Şahıs
Eiji ve Ichika eve vardıklarında, Ichika duraksadı. Sağdece uzaktan baktı. Bahçesi olan ve iki katlı bu evde büyük bir travma yaşamıştı. Eve yıllardır kimsenin girmediği belliydi. Bahçedeki otlar, Ichika'nın boyuna gelmişti ve hatta aşanları bile vardı. Evin etrafı yosunlanmıştı.
Eiji evin kapısınını açmak istemişti ama kapı kolu elinde kalmıştı. Sonrasında ise omuzuyla sert bir şekilde kapıya defalarca vurarak açmaya çalıştı.
Başarısız olunca tekmeleri kapıya savurdu ama bu hiç bir işe yaramadı. Ichika annesinin kapıyla imtihanını görünce yanına ilerledi ve kapıya dokunarak yok etti. Eiji tek kaşını kaldırarak küçük kızına baktı.
"İyi iş..."Evin içi kessinlikle harabeye dönmüştü. Her yerde örümcek ağları vardı ve tozdan hiçbir şey belli olmuyordu. İçeride ağır bir küf kokusu da vardı.
"Ichika beni dışarıda duran salıncakta bekle, birilerini arayacağım,"
Ichika kafasıyla onayladıktan sonra salıncağa yöneldi. Eiji telefonundan numaraları aramaya başladı.
"...evet evet, ne zamana gelirsiniz?" Eiji bu soruyu teledonda konuştuğu ince sesli bayana söyledi. O anda Ichika'nın bağırışmaları duyuldu.
"Affedersiniz, bir dakika,"Eiji hızlı adımlarla kızının yanına vardığında onu yerde, salıncakla birlikte buldu.
"Ne oldu canım?!?" diye, Eiji telaşlı bir şekilde sordu.
"Bilmiyoruum! Salıncağa binmemi söylediğinde, bindim ve çöktüüüüğğh!"4 saat sonra...
Eiji'nin çağırdığı bir temizlikçi ve bir tamirci çoktan gelmişti. Aynı zamanda Makoto ve Naomasa da gelmişti (Makoto ve Naomasa Tsukauchi, Makoto Naomasa'nın kız kardeşi). Eiji ve Makoto konuşarak camları siliyorlardı. Naomasa ise çöpleri dışarı çıkarıyordu. Ichika ise bahçede Makoto'nun onun için getirdiği peluş ayıya oynuyordu.
"Ichika'yı okula yazdıracağım," dedi Eiji.
"Emin misin? Ichika hiç daha önce yaşıtlarıyla konuşmadı bile. Hiç arkadaşı yok," dedi Makoto bahçede tek başına oynayan küçük kıza baktı. Sonra camları silmeye devam etti.
"Biliyorum, bu yüzden zaten. Yaşıtları anaokuluna giderken, Ichika bir silaha dönüştürülüyordu. "
Makoto sağdece kafasını 'anladım' anlamında salladı.
Temizlikçi yerleri ve duvarları çoktan temizlemişti. Bahçedeki çimleri biçiyordu. Tamirci ise yeni kapıları yerleştiriyordu.Eiji ve Makoto alt kattaki camları silmeyi bitirince, yukarı kata doğru ilerlediler. Naomasa da yukarıda yanlarında getirdikleri birkaç eşyayı dizmeye başlamıştı.
"Eiji," dedi Naomasa.
"Evet?" Eiji camları silerken dinliyordu.
"Yeniden..." dediğinde, Eiji ona baktı.
"...mesleğine devam edecek misin?"Bu soru üzerine Eiji bir an duraksadı. Cinayet Bürosunda dedektifti. Zaten Tomura'yla da orada karşılaşmış, orada aşık olmuştu ama baştan başlayacaksa...
"Evet... Mesleğime geri döneceğim," dedi gülümseyerek. Üniformasını tekrar giymek isterdi.Ichika bahçede ayısıyla oynarken gerçekten sıkılmıştı. Daha cevabını bilmediği tonlarca soru vardı.
"Şuan burada saçma sapan oyuncaklarla oyalanmak yerine, alıştırma yapıyor olamlıydım," dedi kendi kendine. Daha önce hiç diğer çocuklar gibi oyuncaklarla oynamamıştı. "Cansız ve içi pamuk dolu oyuncaklarla nasıl eğleniyorlar ki?," dedi oyuncak ayıyı sıkarak.
"Bağırsakları ve kanı var mı acaba?," dedikten sonra ayıyı daha da sıktı. Sonra kulağını ayının burnuna götürdü.
"Nefes alıyor mu bu şişko şey?," ayıyı boğmaya başladı. Sonradan ayının yumuşak olduğunu kabul ettikten sonra sıkıca sarıldı. Ayı çok yumuşaktı ve Ichika bunu sevmişti. Aslında gerçek şu ki Ichika ayıyı boğarken ya da sıkarken annesi ve Makoto, Ichika'nın ayıyla oynadığını sanıyorlardı.Bütün temizlik bitmişti ama saat gecenin üçüydü. Eiji temizlikçinin ve tamircinin ücretlerini ödedikten sonra onları uğurlamıştı. Naomasa ve Makoto'ya da yarın yemek ısmarlayacağına söz verdikten sonra da onları da uğurlamıştı. Ichika ise bahçede, ayısına sarılmış ve uyumuştu. Yarın yemek ısmarladıktan sonra evi için eşyalara bakacaktı ve sonra da Ichika'nın okul kayıtlarını halledecekti. Okullar açılalı bir ay olmuştu ve daha da geç kalmasını istemiyordu.
Eiji bahçede otların arasına oturdu. Ay ışığının etrafı nasıl aydınlattığını izledi. Sessizlik çok güzeldi. Aklına Tomura geldi. Bir yanı herkes için en iyi olanını yaptığını ve diğer yanı yaptığı belki de en büyük hata olduğunu söylüyordu. Gerçekten de kafası allak bullaktı. Bir an aklına 'acaba başka kötüleri toplayıp onu ve hatta diğerlerini kurtarsam?' diye düşündü. Sonra bu fikirin çok saçma olduğunu kabul etti. Hiç bir kötünün kurtulamadığı o yere nasıl 'ayak bile' basabilirdi ki?
Merhabalaaaaar!
Bölümü nasıl buldunuz?Bu arada hiç Eiji'yi tanıtmadığımı fark ettim. 25 bölümdür Eiji'yi hâlâ tanıtmamışım. Bir sonraki bölümde tanıtabilirim.
Kendinize çok çok iyi bakın.💙
Lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin.☆Sayonara
♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAIRA [BNHA]
Fanfiction"Hiç bir şeyi sevmiyorum. Ben her şeyden nefret ediyorum. Her şeyi öldür, her şeyi mahvetmek istediğim şey bu. Yaşayan her şeye acı veriyorum. Kimse hafife alınmamalı, herkes tehlikelidir. Hiç kimse masum değildir."