6-Yıkımdan Sonra

1.4K 158 41
                                    

Midoriya

   All Might ile ilgili; kalemler, parlayan t-shirtler, konuşan mini robotlar ve gece lambaları buldum. Ama yeterli değildi. Daha fazla bulmalıydım. Buraya getirdiğim spor çantasının daha yarısı bile dolu değildi. Bu çanta dolmalıydı!

Ben bunları düşünürken... POOOW!
Bir anda etrafı mavi alevler kapadı. Bu alevleri daha önce görmüştüm, villainlerden birinin tuhaflığıydı. Bu demek oluyor ki: VILLAINLER BURADAYDI!

İnsanlar çığlık çığlığa kaçıyorlardı. Kalabalığın arasında bana doğru gelen Uraraka'yı gördüm.
"Deku!"
"Uraraka!"
"Burada neler oluyor? Kol saati bakarken aniden her yer alevlerle kaplandı!"
Tek seferde bu kadar yıkım yaratması normal değildi. Koskoca fuar kül oluyordu!
Çok güçlenmişler. Çok fazla...
"Uraraka, senin Iida'yı bulman lazım."
"Ama Deku sen?!?"
Çok telaşlanmıştı. Belli oluyordu. Sonra ise derin bir nefes aldı. Gözlerimin içine 'sana güveniyorum' der gibi baktı. Sonra ise yanımdan uzaklaştı.

Ben de bulunduğum yerden uzaklaştım. Benim ise villainlerin olduğu yere gitmeliydim. Aizawa Sensei orada olmalıydı. Yalnız!

Ben ileri doğru koşarken tezgahlardan birinin yanan çatısı önüme devrildi. Kendimi son anda geri çektim. Kalbim çok hızlı atıyordu. Etraftaki yoğun duman ise nefes almamı zorlaştırıyordu. Mavi alevler oldukça yükselmişti. Önümü görmem zorlaştığı için duraksadım. Etrafta hala kaçan insanlar vardı. Sonra ise aklıma bir kahramanın asıl önceliğinin kurtarma olduğunu hatırladım. Boş bir şekilde öylece ortada duramazdım. Onlara yardım e-
Hızlıca gelen birşey bana sert bir şekilde çarpmıştı. Ne olduğuna baktığımda bunun küçük bir kız çocuğu olduğunu gördüm. Sert çarpmasına rağmen ayakta ve dik duruyordu. Kıza dikkatlice baktığımda bir yerden tanıyormuşum gibi hisettim. Bana çok tanıdık gelmişti. Mavi dalagalı saçlar, kırmızı gözler ve sağ çenesindeki ben... Tomura Shigaraki?!?

Karşımdaki küçük bir kızdı. Elimi ona doğru uzattım. Sakin bir ifade ile gülümsedim. Gerçi etraftaki çığlıklar ve alevler arasında gülümsemek... O kadar zordu ki.
"Evebeyinlerin nerede?"
Küçük kız elime baktı ve birkaç adım geri çekildi. Korkmuş görünüyordu. Hangi küçük kız alevler içinde kalan bir fuarda korkmaz ki?

"Adın ne?" Bir soru daha sordum. Elimi geri çektim. Benden uzaklaşmıştı. Elimi tutmayacağı belliydi zaten. Sonra aniden elini bana 'dur' der gibi doğrulttu. Elindeki beyaz eldivenler siyah küllere dönüşüp havata karıştı.
Bu olamaz! Tomura'nın tuhaflığına benziyor. Yoksa...

Kızın eline baktım. Parmaklarının uçları siyahtı. Sonra ise kızın gözlerinin içine baktım. Korktuğu o kadar belli oluyor ki. Sonra ise kızın sağ gözü birden bire mavi rengine büründü. Ama diğer gözü hala kırmızıydı?

"Yaklaşma bana!"
Tedirgin olmuştu. Gözlerini benden ayırmıyordu. Sonra ise gözlerini sıkıca kapattı. Suratı ekşidi ve dişlerini sıktı. Sonra ise fısıltı halinde mırıldanmaya başladı.
"Evet..."
Ne evet?
"Hayır..."
Hayır mı? Ne oluyor burada?

Sonra ise nefes almakta zorlanıyordu. Belliydi. Gözlerini yavaşça araladı. Ben sağdece öylece yerimde donup kalmıştım. Kız dengesini kaybenip yere yığıldığında bana doğrulttuğu eli yer ile temas etmişti. Güçlü bir sarsıntı oldu. Ve ondan sonra yer de çatlaklar belirdi. Toprak paramparça olmuştu. Çatlaklar daha da büyüyordu. Durmadan. Kıza baktım. Yere yığılmıştı ve gözleri kapalıydı. Çatlaklar bana ulaştığında one for all ile kıza doğru atıldım. Ve kızı kollarım arasına aldım.
"Aght..."
Kendinde değildi. Daha sonra ise arkama baktığımda  tezgahlar, toprak, zemin her şey  paramparça olmuştu. Kocaman bir fuar... Yok olmuştu. Sağdece kollarımdaki kıza baktım. Az önce yaptığı şey, o da neydi?!?

Etrafta hiçbir ses yoktu. Görünürde kimseler yoktu. Hava kızılımsı bir renk almıştı. Sabah etraf yaz sıcağı olmasına rağmen hava esiyordu. Kahramanlar, basınlar, ambulanslar ve itfaye olay yerine gelmişti. Hepsinin tepkisi aynıydı: şaşkınlıktan ağızları sonuna kadar açıktı.
Ayaklarım artık beni taşıyamıyorlardı. Kollarımdaki küçük kızı da bırakamazdım. Çok fazla duman solumuştum ve nefes alamaz hale gelmiştim. Başım dönüyordu. Dayanmaya çalıştıkça her yerim daha çok ağrıyordu. Ve sonunda kahramanlardan birinin sesini duydum.
"Orada biri var!"
Bu ses beynimde yankılanıyordu. Görüntüler bulanıklaşınca yere yığıldım. Zeminin soğukluğunu tüm bedenimi titremesine neden oldu. Daha fazla savaşmayı bıraktım. Ve gözlerimi kapadım.

Yazarın Ağzından, Hızlıca

Aizawa, Tomura ile savaşına Dabi, Toga, Twice vb. dahil olunca diğer öğretmenler Midnight, Vlad, Present Mic vb. de dahil oldu.

Tomura yerdeki sarsıntı ve çatlakları Ichika'nın yaptığını anladı. Her ne kadar kızı için endişelense de itfaye, kahramanlar vs. geldiği için geri çekilme emri verdi.

Aizawa ise ağır yaralarına ve hırpalanmış bedenine rağmen hala direnirken tek kendisi değil yanında savaşan dostlarının da kendinden farksız olduğunu ve geri çekilen villainleri yakalayamayacak durumda olduğunu anlayıp dostlarına yardım etmeyi şeçti.

Diğer yandan Uraraka, Iida'yı buldu ve birlikte diğer öğrencileri, fuarda bulunan sivilleri fuarın dışına çıkardılar.

Bakugou ise olay yerinin yakınlarında olduğundan baygın durumdayken kahramanlar tarafından bulunup ambulansa görürüldü.

Midoriya gözlerini hastanede açtı. Aklında olan tek şey küçük kızdı. Annesi gelmişti ve üzgün bir şekilde soru yağmuruna tutmuştu. All Might odaya girdiğinde annesine Midoriya ile yalnız kalmak istediğini söylediğinde annesi bunu anlayışla karşılamış ve çıkmıştı. Midoriya olanları All Might ile paylaşırken bu konuyu daha sonra halletmeye karar vermişlerdi.

Ichika

Gözlerimi açtığımda hastanede olduğumu anladım. Hemen doğruldum. Buraya nasıl geldim? Aklıma fuarda olan olaylar geldi. Tam bir felaket!

Yataktan çıktım. Ayaklarım çıplaktı ve hastane kıyafeti giyiyordum. Saçlarım açılmış ve darmadağındı. Kollarım ve ayaklarım yara bere doluydu. Her attığım adım canımı daha çok acıtıyordu. Heryerim ağrıyordu.

Odanın kapısına yöneldim. Kapı kolunu yavaşça açtım. Ve arkamdan kapattım. Uzun beyaz hastane koridoruna baktığımda bir doktorun beni gördüğünü ve hızlı adımlarla bana yaklaştığını gördüğümde panikle ben de zıt yöne doğru koşmaya başladım.
"Hey! Bekle! Dur!" 
Kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki...
"Dursana!"
Sanki dediğinde duracağım.
"Güvenlik! Yakalayın şu küçük kızı!"
Neeee?!?!
"HAYIIIIIIIIIIIIR!"
Ayak seslerinin çoğalması daha hızlı koşmama neden olmuştu.
Ama asıl sorun nereye gittiğimi bilmeden çılgınlar gibi koşuyor olmamdı.

Bu koşuşturmalar ve bağırışmalar birkaç hastane kapısının açılmasına neden olmuştu. Açılan hastane kapılarından birinden yeşil gözlü ve çilli bir çocuk olduğunu görünce bir an duraksadım. Sonra arkamdan gelen ayak seslerini duyunca kendimi toparladım ve... Tam Gaz İleri!

Bir süre sonra artık koşamaz hatta yürüyemez duruma gelince yere yapıştım. O kadar çok koştum ki nefes nefese kaldım. Başım dönüyordu.  Hemşirelerin yanıma gelip koluma batırdığı bir iğne yüzünden daha çok sersemledim.

Hemşire önümden çekilince ileriye baktım. Neredeyse hastane çıkışındaydım. Dış kapıdan hastaneye giren tanıdık yüze baktım.
"B-baba..."

Merhaba!
Bölümü nasıl buldunuz?
Bu arada gerçekten 104 okumaya ulaştık. O kadar mutluyum ki! Hepinizi çok seviyorum!💙
İyiki varsınız!
Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazmayı unutmayın!

Sayonara!
♡♡♡

KAIRA  [BNHA]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin