bana göre yazmaya alışık olmadığım, belki biraz da klişe (?) bir kurguyla karşınızdayım. düşüncelerinizi aşşşşırı merak ediyorum, umarım yazabilirim ve okurken keyif alırsınız ♡
başlama tarihinizi buraya bırakmak istersiniz belki :)
➰
Şirketin kapısından içeri girdiğimde beni tanıyan ve selam veren çalışanlara yapmacık bir şekilde gülümseyerek devam ettim yoluma. Hepsinin sırf beni Domenic'in yanında gördükleri için bu kadar saygılı davranması sinirlerimi bozuyordu.
Üzerimdeki okul eteğim ve üzerime tam yapışan beyaz kazağımla buraya oldukça zıt bir görüntüm vardı. Ama bu umrumda değildi. Buraya gelmemin sebebi önemliydi benim için.
Hızla asansörlerin olduğu kısma ilerledim. Sadece güvenliklerin kullandığı asansöre ilerledim çünkü diğerlerinde boşuna vakit kaybetmek istemiyordum.
Asansöre binip gideceğim katın tuşuna dokunduğumda ayağımla ritim tutmaya başladım. Bugün sabahtan beri onu görmek için heyecanla saatleri sayıyordum. Neredeyse 2 gün olmuştu birbirimizi görmeyeli. Eminim ki o da beni özlemişti.
Asansör durduğunda fazla vakit kaybetmeden hızla indim. Koridorun sonundaki odaya doğru ilerlerken bana başıyla selam veren asistana gülümsedim. Bu kadını cidden seviyordum. Çünkü evliydi. Üstelik çocukları da vardı. Yani bu Domenic'i kıskanmam için ortada hiçbir sebep yok demekti.
Kıskanırsam onun açısından işler iyi gelişmiyordu çünkü.
Kapının önüne geldiğimde hiç düşünmeden içeri girdim. Tam tahmin ettiğim gibi yine çok yoğun bir şekilde çalışıyordu. Gülümsedim. Kolumdan düşmekte olan çantamı elime alıp masasının tam karşısındaki misafir koltuklarına bıraktım.
Yüzümde geniş bir gülümseme oluşurken "Ben geldim," dedim. Bana bakma gereği dahi duymadan gözlerini devirdiğinde işine kaldığı yerden devam etmişti. Bu biraz üzmüştü açıkçası. Çünkü beni her seferinde görmezden geliyordu.
Derin bir nefes alıp yanına ilerledim ve bilgisayarının ekranını kapattım. Çalışma masasındaki kağıtların olmadığı bir kısma otururken sonunda dikkatini çekebilmiştim.
"Özlemedin mi beni?" dedim yüzüme masum bir ifade kondurmaya çalışarak. Mavinin en açık tonundaki gözleri anında beni bulduğunda midemdeki kopan şimşekleri görmezden gelmeye çalıştım. Çok seviyordum be bu adamı!
"Bugün çok işim var ve sen şu an bana engel olmaktan başka bir işe yaramıyorsun, Nina."
Yüzümdeki ifade anında yok oldu. Beni istemediğini her fırsatta belirtmek zorunda mıydı? Bu aşkın tek taraflı olması beni gerçekten yoruyordu. Bunu göremiyor muydu?
Son umut kırıntılarıyla oturduğum yerden indim ve "Yardım edebilirim?" dedim masanın üzerindeki kağıtları alıp incelemeye başlarken. Doğruyu söylemek gerekirse ne bok yapılacağı konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu.
"Senlik bir iş değil. Evine gidip dersine çalış sen. Sınavın falan yok mu?"
Hadi ama, aramızdaki bu yaş farkını sürekli gözüme sokmak zorunda mıydı?! Ne vardı yani? 18 yaşındaydım ve kendimden 8 yaş büyük birisini seviyordum. Olabilirdi yani.
O ise her defasında beni kendisinden uzak tutmaya çalışıyor, benim ona olan sevgimi basit bir hoşlantıdan ibaret görüyordu. Aramızda herhangi bir şey yaşanmasının imkansız olduğunu bile söylemişti bir keresinde.
Yaklaşık olarak 4 aydır böyleydi her şey. Onu görmüştüm. Sonra her yerde stalklayıp kızların da yardımıyla bulmuştuk. Magazin sayfaları sayesinde işlettiği şirketten sürekli takıldığı mekanlara kadar her yeri öğrenmiştim ilk başlarda. Sonrasında da sanki tesadüfen karşılaşıyormuş gibi onunla karşılaşmalar yaratmaya çalışmıştım.
En sonunda da işler bu hâle gelmişti işte. Ben her fırsatta onu sevdiğimi belirtiyordum. O da moralimi bozmak için elinden geleni yapıyordu.
Nereye kadar devam edeceksin acaba böyle çikolatalı muffinim?
"Evine git!"
Bıkkınlıkla söylediği cümleyle omuzlarımın düşmesine engel olamadım. Sanırım bugünlük bu kadar yeterliydi. Çok yorgun gözüküyordu ve işleri çok yoğundu anlaşılan. Bir de üzerine ben gelince...
Adımlarımı oturduğu sandalyenin yanına yönelttim. Hızla yanağına öpücük kondurup yanaklarını parmaklarımla sıktırdım. Tenime batan sakallarını umursamadan "Akşam mesaj atarım o zaman," dedim. Ardından gülümseyip geri çekildim.
Sinirli kalamıyordum ama ben bu çocuğa. O da ne yapsın bıkkınlıkla bana bakıyordu. Bu sevme biçimimden hiç hoşlanmasa da zamanla alışmak zorunda kalmıştı.
Hele bir de alışmasaydı!
Neyse, sakinim.
Çantamı alarak odanın kapısına doğru ilerledim. Tam çıkacakken arkama dönüp tekrar baktım ona. Anında işlerine devam etmeye başlamıştı.
"Bana baksana bir yakışıklım."
Aniden boşluğuna gelmiş olacak ki kafasını kaldırdı ve masum masum bakmaya başladı. Yerim ben bunu ama ya...
Ellerimin baş parmağı ile işaret parmağını birleştirerek kalp yaptım. Dudaklarımı büzüp ona seslice öpücük gönderdikten sonra ayrıldım odadan.
Benim sayemde birazcık da olsa işine ara verip kafasının dağılmasını sağlamış, belli etmese de mutlu etmiştim onu. En azından ben böyle düşünüyordum.
➰
NİNA ZAMOCHKOVA:
DOMENİC SOBİEXİ:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deniz kızı ile sarhoşlar masalı
ChickLit[tamamlandı] "Ne yapmamı istiyorsun Domenic, sana abi dememi falan mı? Cidden bunu mu istiyorsun benden?!" "Evet... Doğru olan bu." "Senin düşüncen bu!" Sinirle ellerimi saçlarımın arasında gezdirip arkamı döndüm. Kollarımı mutfak tezgahına yaslayıp...