14| KIRIKLIK

6.5K 257 284
                                    

Kapının ziline art arda basarken çok geçmeden açılmıştı ama karşımda görmeyi beklemediğim birisi vardı. Bash! Tanrım, bu böyle sürekli aramıza kara kedi gibi girip duracak mıydı?

Bana imalı imalı bakıp "Sen de haklısın. Geçen gün yarım kaldı tabii," diyince ona sinirli bir bakış gönderdim. Elimin tersiyle onu iterken "Çekil şurdan," dedim ve içeri girdim.

Lakin içeri girmemle tanımadığım birkaç kişiyle daha karşılaşmam bir oldu. Onların beni beklemediği gibi ben de onları görmeyi beklemiyordum. Salonda oturmuşlar, ellerindeki oyun konsolları ile televizyondan beni alakadar etmeyen bir şeyler oynuyorlardı.

Yüzüme samimi olduğunu düşündüğüm bir gülümseme yerleştirip "Beyler bölüyorum ama, Nick'e bir şeyler danışmam lazım," dedim. Bana öylece bakan aşkıma da dudaklarımı büzüp öpücük göndermeyi ihmal etmemiştim.

Kol ile yanındaki diğer iki kişi televizyondaki işlerine geri dönerlerken Bash de sonunda onlara katılmıştı. Domenic ise hâlâ daha anlamsız bakışlarını bana gönderiyordu. Lakin bu yapacağım şeye engel değildi.

Onun oturduğu koltuğa ilerledim ve yanında yerimi aldım. Çantama doldurduğum her şeyi çıkarırken aynı zamanda da onları Nick'in kucağına bırakıyordum. Hepsi bittiğinde çantayı yere bırakıp önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına yerleştirdim.

Ardından uzanıp dergilerden birisini aldım. Sayfaları tek tek çevirirken Nick'in "Ne bunlar?" diye sormasıyla omzumu silktim. Ardından cevap verdim. "Birkaç tane gelinlik kataloğu ve ilerideki evimiz için dekor fikirleri."

Beni öpmüştü. Bu evlenmemiz için yeterli bir sebepti bence.

Anında kaşları çatılırken bakışlarımı yan gözle bizi izleyen kişilere yönelttim. Benim fark ettiğimi anlayıp hızla geri dönmüşlerdi önlerine. Şurda önemli bir karar vermek üzereydik. Bize engel oluyorlardı.

Nick'in tepkisini önemsemeden koltuk ile duvar dekorasyonlarıyla kaplı dergiyi elime aldım. Daha önceden işaretlediğim yeri açıp ona gösterirken "Ben bu rengin bu evi biraz ferahlatacağını düşündüm. Hem halılarla da biraz uyumlu. Sen ne dersin?" diye sordum.

Ondan herhangi bir cevap gelmeyince ofladım. Dergi sayfasını karşı koltukta oturan kişilere gösterirken "Sizce de çok hoş değil mi?" dedim dikkatlerini çekerek. Aralarından tanımadığım bir adam cevap vermişti soruma.

"Bence duvarların rengiyle uymaz. Daha sade bir şeyler bak."

Siz ne anlarsınız ki zaten.

"Alex!"

Nick sinirle adının Alex olduğunu öğrendiğim kişiye bağırırken bakışlarının hedefi en sonunda ben olmuştum. Arkasını dönüp merdivenlerin olduğu kısma doğru yöneldiğinde "Odama gel!" demişti bana da.

"Ama daha gelinliklerden beğendiğim modelleri gösterecektim."

Beni umursamadan merdivenleri çıkarken oflayıp ardından ilerledim. Aceleci davrandığımı düşünüyor olabilirdi ama onun da bana karşı boş olmadığını yeterince iyi  anlamıştım. Beklemenin ne manası vardı ki?

Kendi kendime söylene söylene odasının önüne geldiğimde açık olan kapıdan içeri girdikten sonra ardımdan kapattım. Ben içeri girer girmez ise anında konuşmaya başlamıştı.

"Gecenin bu saati evime bu saçmalıklardan bahsetmek için mi geldin?"

"Saçmalık falan değil-"

Lafımı böldü.

"Sen daha kaç yaşında olduğunun farkında mısın lan?!"

Bir anda bağırmasıyla yerimden sıçramıştım. Gözlerim anında dolarken bu kadar sinirlenecek ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Hem ben o dergileri geleceğe yönelik, şimdiden hazırlık olsun diye almıştım.

Benim ağlamak üzere olduğumu anlamış olacak ki ses tonunu alçaltıp "Bak, bu aramızda yaşananlar doğru değil. Bir anda düşünmeden hareket ettim ve kendimi kaybettim. Bunun bir daha asla olmayacağını garanti ediyorum. Sen de bunu kabullen," dedi daha ne kadar kalbimi kıracağını hesap etmeden.

"Kabullenmiyorum!"

İnatla ona doğru adımlarken "Asıl sen kabullen. Bana karşı ufak da olsa bir şeyler hissediyorsun ve sürekli kendini kandırmaktan başka bir şey yaptığın yok," dedim kollarımı göğsümde birleştirip.

Sürekli ona çıkışmamdan, doğruları söylememden hoşlanmadığı bariz belliydi. Ama ben de bir yere kadar sabredebilirdim artık. Onun yüzünden kendimi yetersiz hissetmiyormuşum gibi bir de bu birbirini tutmayan hareketlerine uyum sağlamaya çalışıyordum.

"İstediğin zaman benimle gönül eğlendirip istediğin zaman beni başından savamazsın!"

Söylediklerimi umursamadan odanın kapısına ilerledi. Beni öylece bırakıp aşağıya inerken akan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Kendime gelmek amacıyla bir süre daha odada kaldıktan sonra ayrıldım oradan.

Merdivenleri yavaş yavaş indim ve salonda az sonra yapacağım şeylerden habersiz oturan kişilere baktım. Yüzümde sinsi bir gülümseme oluşurken bakışlarım Nick'i buldu. Telefonuyla ilgileniyordu.

Kendimden emin bir şekilde onların olduğu yere ilerledim. Masada bulunan içki şişelerinden birini alıp kocaman televizyona fırlattım. Herkes neye uğradığını şaşırırken "Upss! Elimden kaydı," dedim bana sinirli sinirli bakan Nick'e gülümseyerek.

Televizyonun bir kenarı kırıldığında hızla oraya ilerledim ve televizyonu bulunduğu yerden zorlukla hareket ettirip yere ittim. Ekranı parçalanmış ama hâlâ tamamen kırılmamıştı. Ayağımdaki botlarla ekranını iyice ezdikten sonra tatmin olduğumu hissedip durdum.

Kalbimin kırıklıklarını bu şekilde azaltmaya çalışıyordum ama bu mümkün değildi. Her seferinde bana söylediklerini görmezden geliyor, güçlü kalmaya çalışıyordum. O ise her seferinde benim de bir kalbim olduğunu ve kırılabileceğini unutuyordu.

Televizyonla işim bittiğinde "Yakında kafanı da böyle kıracağım!" dedim ona sinirle bağırarak. Tepkisizce beni izliyor, sanki haklı olduğumu bilir gibi sesini dahi çıkartmıyordu. Gözlerimi onun keskin mavilerinden çekip bizi öylece izleyen beylere çevirdim.

Saçlarımı geriye atıp "Neyse, size iyi eğlenceler. Tabii bu mümkünse," dedim yüzüme samimiyetten uzak geniş bir gülümseme yerleştirip. Ardından hızla evin kapısına doğru ilerledim. Giderken de koridordaki pahalı oldukları her hâlinden belli olan bibloları tek tek kırmayı es geçmemiştim.

deniz kızı ile sarhoşlar masalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin