"Seni dinliyorum, Nick."
Sıkıntıyla bir nefes aldığını fark ettim. Karşımdaki koltuklardan birisinde yerini alıp birkaç dakika öylece bekledi. Ben beklentiyle ona bakarken o ise bana bakmak yerine sabit bir yere odaklanmış, düşünüyordu.
"Hakkımızda yazılan şeyler beni rahatsız etmeye başladı."
Oflayıp "Eee?" dedim bıkkınlıkla. Sıkılmıştım. Sonuç olarak çıkan haberleri ben yazdırmıyordum ya da ben paylaşmıyordum. Elimden gelen bir şey yoktu.
"Ben bu şekilde konuşulmak istemiyorum, Nina. Senin benimle para için sevgili olduğunu düşünmelerini istemiyorum. Eskiden iş hayatımla ön plana çıkıyorken şu an sadece özel hayatımla ilgileniyorlar ve ben yıllarca bunun için çabalamadım. Günlerimin çoğunu çalışarak geçirip şirketi nasıl daha iyi yerlere taşıyabilirim diye kafa yorarken insanların bunu umursamaması beni deli ediyor! Tek düşündükleri şey ilişkimin nasıl gittiği ya da seninle aramızdaki yaş farkına rağmen nasıl anlaşabildiğimiz gibi aptalca şeyler..."
Söyledikleri karşısında öylece kalakalmış, bunların ne anlama geldiğini sorguluyordum kendi kendime. O ise benden cevap beklermiş gibi bakıyordu gözlerimin içine.
"Sen ve ben," diye başladım cümleme ama nasıl devam ettireceğimi bilemiyordum. Yavaş yavaş sinir çanları çalmaya başlamıştı kafamda. Lakin ne olup bittiğini anlamadan bir anda çıkışmak istemediğim için "...aptalca mı her şey? Bunu mu ima etmeye çalışıyorsun?" diye sordum gözlerimi kısıp ona bakarak.
"Sadece işlerime öncelik vermek istediğimi söylüyorum."
"Ne yani, beni işlerine mi tercih ediyorsun?!"
Sessiz kaldı. Ben ise cevabı çoktan almıştım. Ama söylediklerini kabullenmek, kabullenmeye çalışmak ağır geliyordu.
Oturduğum koltuktan ayaklanıp yanına ilerledim. Onun yanında yerimi alırken bakışlarının beni bulmasını bekliyordum ama o sanki inatla bakmıyordu bana.
"Yüzüme bak!"
En sonunda dayanamayıp ellerimi yanaklarına yerleştirdim ve yüzünü kendime çevirdim. Derin bir nefes alıp "Sorun her ne olursa olsun bir çözüm yolu bulabiliriz. Şu tavırlarından vazgeç ve doğru düzgün konuşalım," dedim.
Ona beklentiyle bakıyordum ama onun tek yaptığı öylece bana bakmaktı. Söylediklerimi dinleyip dinlemediğinden bile emin değildim. Bana aklını kurcalayan şeyleri söylemesini istiyordum yalnızca. Bana kendisini açmasını, bu konuya bir an önce son verip hayatımıza devam etmemizi istiyordum.
"Konuşulacak bir şey yok!"
"Ne demek konuşulacak bir şey yok ya? Bana şirketini yaktırtma Nick!"
Oturduğum yerden sinirle ayaklanırken "Ayrılacak mısın benden?" diye sordum alayla. Cevap vermesine fırsat bile tanımadan devam ettim bağıra çağıra konuşmama.
"Sen istediğin zaman hayatına dahil oluyorum. İstemediğin zaman beni başından kolayca savmaya çalışıyorsun! Her şey bu kadar mı yani senin için?"
Sinirden elim ayağım titremeye başlamıştı. Bakışlarını üzerimden çekmiyor, söylediklerimi dinliyordu ama hiçbir şey söylemiyordu. Sinirden delirmek üzereydim neredeyse. O mavi gözlerini ilk defa ciddi anlamda oymak istiyordum.
"Nasıl olsa ihtiyacın olduğunda ben buradayım. Seni seviyorum ya, beni yedeğe atsan da olur! Öyle mi sanıyorsun sen beni, Domenic? Çıldıracağım. Bakmasana mal mal, konuşsana!"
Oturduğu yerden ayaklandı. Benim yanıma gelip kolumdan tuttuğunda "Seni evine bırakayım," demişti ama bu benim daha da çileden çıkmama sebep oldu. Aklı sıra beni başından geçiştirmeye çalışıyordu.
Bileğimdeki elini zorlukla çekip onu olan gücümle göğsünden ittim. Bulunduğu yerden birkaç adım gerilerken onu kendimden uzaklaştırmayı başarabilmiştim.
"Dokunma bana! Kendim giderim. Seni görmek dahi istemiyorum."
Anlayamayacağını bildiğim için ona rusça hakaretler ede ede koltuğun üzerinde duran okul çantam ile montumu elime aldım. İçimdeki tüm siniri bir anda atıp rahatlamak istiyordum ama bu şu an için mümkün değilmiş gibiydi.
Söylediklerimden hiçbir şey anlamadığı için şanslıydım. Çünkü her şeyi anlık bir sinirle söylüyordum ve yarın sabah uyandığımda tüm sinirimin uçup gideceğini biliyordum.
Nick beni izlemeye devam ederken ona son kez bir bakış attım. Bu sefer onu yaptıkları için kesinlikle pişman edecektim. Bunu fazlasıyla hak etmişti. Kendini bir şey sanıyordu ve ben onu seve seve (!) peşimde süründürecektim.
Adımlarımı evinin kapısına doğru yönelttim. Evden ayrıldıktan sonra ardımdan da kapıyı sertçe çarpmayı ihmal etmemiştim.
Ana sokağa doğru yürürken gözyaşlarım çoktan akmaya başlamıştı. Bir yandan kendi kendime onun için ağlamama kızıyor, bir yandan da telefonumdan taksi çağırmakla uğraşıyordum.
Bir saatin ardından kendimi deniz kenarında bulmuştum. Kendimi sahilin kumlarına bıraktığımda kıyıya vuran dalga seslerine kulak kesildim. Telefonumdan da rastgele bir müzik açıp aklımı dağıtmasını beklemeye başladım.
Biraz olsun sakinleşmiştim ama yine de ağlama isteğime bir türlü engel olamıyordum. Dinlediğim müziğin de buna etkisi olabilirdi lakin bu şu an için umrumda değildi. Tüm acımı bugün yaşayacak, yarına toparlanmış bir şekilde devam edecektim hayatıma.
Yanımda birisinin varlığını hissediyordum ama kim olduğuna bakma gereği duymamıştım. Burnuma ulaşan parfüm kokusundan bunun bir erkek olduğunu anlamıştım sadece.
"Bu müzik fazla acıklı değil mi sence de?"
Omzumu silktim. Bash'in şu an burada ne işi olduğunu sorgulayacak durumda bile değildim. Ellerimin tersiyle gözyaşlarımı silerken derin derin nefesler alıp veriyordum. Tekrardan "Sen iyisin değil mi?" diye konuştuğunda bir anda ona dönüp cevap verdim.
"İyi ne ya? Sensin iyi. Bomba gibiyim, mükemmelim, harikayım! Yüzümden de belli oluyordur zaten."
Bu söylediğime güldü. Ardından "Nick'in evinden ağlayarak çıktığını görünce seni takip ettim," diye bir açıklama yaptı bana. Ben cevap vermeyince de kollarını hafifçe yana açıp devam etti konuşmasına "İyi gelecekse bana sarılmana izin veriyorum. Kızlar genelde cazibeme dayanamaz," dedi.
Tam bir aptaldı ama şu an tek ihtiyacım olan şeyi sunmuştu bana. Ve ben de düşünmeden ona sarılıp ağlamaya devam ettim...
➰
NİNA ZAMOCHKOVA:
DOMENİC SOBİEXİ:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deniz kızı ile sarhoşlar masalı
ChickLit[tamamlandı] "Ne yapmamı istiyorsun Domenic, sana abi dememi falan mı? Cidden bunu mu istiyorsun benden?!" "Evet... Doğru olan bu." "Senin düşüncen bu!" Sinirle ellerimi saçlarımın arasında gezdirip arkamı döndüm. Kollarımı mutfak tezgahına yaslayıp...