Sıkıntıdan önümdeki test kitabıyla ilgilenirken bakışlarım duvardaki saati buldu. Zaman geçmek bilmiyordu resmen. Oflayıp oturduğum koltuğa dirseklerimin üzerinde yüz üstü uzandım ve bacaklarımı havaya kaldırıp öylece ileri geri sallamaya başladım. Arada da eğlencesine popoma vuruyordum.
Kalemin arka tarafını dişleyip uğraştığım sorunun cevabını nasıl bulacağımı düşünürken aynı zamanda da eski bilgilerimi hatırlamaya çalışıyordum. Bu tür problemler aklımı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Lakin notlarımı yükseltmem için çözmem gerekiyordu.
Odanın kapısı açıldığında istifimi bozmadan devam ettim soru üzerinde düşünmeye. Kimin geldiğini tahmin etmek zor değildi. Onun şirketinde olduğuma göre tabii ki de Nick gelmişti. Toplantısı bitmişti anlaşılan.
Tam olarak 4 gündür okul çıkışlarında Nick'in şirketine gelmem bir rutin oluşturduğu için artık alışmıştım. Bu saatlerde toplantıları sona eriyor, önümüzdeki 2 saatte de bilgisayarındaki işleriyle uğraşıyordu.
Bazen ise odadaki diğer, daha geniş olan masada çizimleriyle uğraşıyordu. Ben de kendi kendime bir şekilde oyalanıyordum işte. Bugün yine o günlerden birindeydik.
Nick o adamın tehdidinden sonra beni gözünün önünden ayırmamaya çalışıyordu. Her ne kadar bunu bana tam olarak söylemese de tavırlarından kolayca anlayabiliyordum. Hatta öyle bir an geliyordu ki okuldayken mesajına birkaç dakika geç cevap versem hemen Claire'i arayıp bir şey olup olmadığını soruyordu.
İhaleden çekilmemişti ve bu yüzden benim için daha fazla endişelendiğini görebiliyordum. Onun bu aşırı ilgisinden dolayı her ne kadar yakınsam da azıcık hoşuma gitmiyor değildi yani. Çok, çok azıcık.
Beni okul çıkışlarında alıyor, sonrasında da şirkete geçiyorduk. Akşama kadar burada onunla kalmamın ardından yemek yiyip gün sonunda beni Claire'in yanına bırakıyordu. Psikolojik olarak beni de korkuttuğu için sanki evime gitsem başıma bir şey gelecekmiş gibi hissetmeden edemiyordum.
Neyse ki bu durum geçici bir süreliğineydi. İhale gününe yaklaşık 1 hafta kadar bir süre kalmıştı. Nick ile bu konunun üzerinde konuşmamış veya konusunu açmamış olsak da huzursuz oluşunu hissedebiliyordum. Sadece ikimiz de hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışıyorduk.
"Yardım etmemi ister misin?"
Benim soruyla cebelleştiğimi düşünüyor olmalıydı ki uzandığım çift kişilik koltuğa yaslanıp üstten soruyu incelemeye başlamıştı. Hâlbuki ben soruyu çözmek yerine çoktan başka alemlere dalmıştım bile.
Benimle biraz daha fazla muhatap olması için onu onaylayan bir mırıltı çıkardım. Yatış şeklimi bozmadan soruyla ilgileniyormuş gibi davranmaya devam ederken Nick tek kolunu koltuğun sırt koyma yerine yaslayıp hafifçe eğilmişti üzerime.
Parmaklarımın arasında tuttuğum kalemi elimden aldığında boşta kalan elimi yanaklarıma yerleştirip yönümü ona çevirmiştim. Nick sorunun önemli yerlerinin altını çizerken bana bir şeyler açıklıyordu ama onu dinlediğim falan yoktu.
Odağımda daha çok görüş açıma giren hafif uzamış olan saçları, bana ilgiyle bakan mavi gözleri, burnuma ilişen parfümünün kokusu, düşünmek için duraksayıp farkında olmadan sıktığı çene kemiği vardı.
"Anladın mı?"
"Hı-hı."
Kalemi kitabın arasına koyup çalışma masasına doğru ilerledi. Üzerindeki takım elbisesinin ceketini çıkardıktan sonra masada yerini aldı. Ben öylece onu izlerken "Hangi üniversitelere başvuru yapacağına karar verdin mi?" diye sordu masanın üzerindeki dosyaları kurcalarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deniz kızı ile sarhoşlar masalı
ChickLit[tamamlandı] "Ne yapmamı istiyorsun Domenic, sana abi dememi falan mı? Cidden bunu mu istiyorsun benden?!" "Evet... Doğru olan bu." "Senin düşüncen bu!" Sinirle ellerimi saçlarımın arasında gezdirip arkamı döndüm. Kollarımı mutfak tezgahına yaslayıp...