17| ŞARKI

5.5K 216 197
                                    

"Yaklaş, seni bir kez daha öpeceğim!"

Kollarımı açıp oturduğum yerden ayaklandım ve Nick'in yanına ilerledim. Ona sarılıp yanaklarına sesli bir şekilde öpücük kondurduktan sonra kalktığım şezlonga tekrar oturdum. O ise öylece beni izliyordu.

Saatin kaç olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Domenic'in evinin arka bahçesinde oturmuş, havuz kenarında saatlerdir içiyorduk. Bu gece sarhoş olmam konusunda bana karışmamıştı. Normalde yaşımın küçük olmasından dolayı pek sıcak bakmıyordu alkol kullanmama.

Deli gibi sarhoş olduğumun farkındaydım. Sürekli ona saçma salak şeyler anlatıyordum. O da bir yandan içkisini yudumlarken bir yandan da beni dinliyordu. Benim kadar sarhoş değildi çünkü az içmişti.

"Sana bir şey anlatacağım."

Bakışlarını karşımızdaki havuzdan çekip bana çevirdi. Aklıma gelen şeyi nasıl bir araya getirip cümleyi toparlayabileceğimi düşünüyordum. Sonra ise umursamayıp bir yerden başladım anlatmaya.

"Şimdi bizim okuldaki sürtüklerin hepsini okulun bahçesine yüzüstü yatırsak böyle yan yana olacak şekilde..."

Bir an duraksadım. Ne anlatıyorum ben sorgulamasına düştükten sonra başladım bir kere anlatmaya diye devam etmeye karar verdim. Nick bana öylece bakarken tekrardan ayaklandım. Bu sefer de alnına öpücük kondurdum. Her saat, her dakika, her saniye öpücüklere boğmak istiyordum onu.

Nick alnında çıkan kırmızı rujumun lekesinden habersiz bir şekilde bana bakarken geri oturdum kalktığım yere.

"Of, bu kadar tatlı bakmasana. Ne söyleyeceğimi unuttum. Aklımı başımdan alıyorsun, ahlaksız!"

Söylediklerime gülerken hayran hayran onu izliyordum. Kahkahaları yavaş yavaş gülümsemeye döndüğünde "Ben mi ahlaksızım?" diye sordu. Yüzümdeki geniş gülümsemeyle başımla onayladım onu.

Başka konuya odaklan Nina! Sana olan bakışlarını ve gülümsemelerini görmezden gelmeye çalış kızım...

"Nerde kalmıştım? Hah, buldum. Onlar öyle bahçede yatarken ben okulun çatısından üzerlerine atlasam bana hiçbir şey olmaz."

"Neden?"

Ciddi ciddi soruyordu bir de! Ağzını yerim çocuğum...

"Çünkü hepsinin poposu plastikten!"

Kendi söylediğime kendim gülerken Nick gözlerini devirmekle yetinmişti. Bir süre aramızda sessizlik oluştu. Sonra bu sessizliği bozmak amacıyla üzerimdeki siyah kot ceketimin cebinden telefonumu çıkardım.

Aklıma anlık esen fikirle ben, keyfim ve kahyası ona şarkı söyleme kararı almıştık. Sesim kötü değildi. Ama iyi de değildi. Olsun, bana her türlü katlanmak zorundaydı.

Telefonumdan şu an aklıma ilk gelen müziği açtım. Müziği söylemek için ayağa kalktım ve elimdeki içki şişesini mikrofonmuş gibi ağzıma tuttum. Şarkının nakarata gelmesini beklerken gözlerimi kapatıp sözlere odaklanmaya çalıştım. Uzun süredir dinlediğim için ezberlemiştim artık müziği.

"Feels like we're dreaming, we we're tripping and reeling."
(Rüyadaymışız gibi hissediyorum, sendeliyoruz ve başımız dönüyor.)

"Just say that you belong to me, you belong to me."
(Sadece bana ait olduğunu söyle. Bana aitsin.)

"I could get lost in the feelings we're feeling."
(Hissettiğimiz duygularda kaybolabilirim.)

"Just say that you belong to me, you belong to me."
(Sadece bana ait olduğunu söyle. Bana aitsin.)

"Do you want more of this? İsn't it glorious?"
(Bundan daha fazlasını ister misin? Mükemmel değil mi?)

"I can't believe that it's free. You belong to me."
(Bunun özgür/ ücretsiz olduğuna inanamıyorum. Bana aitsin.)

"I will adore you, I'll only live for you."
(Sana tapacağım, yalnızca senin için yaşayacağım.)

"Just say that you belong to me."
(Sadece senin bana ait olduğunu öyle.)

Gözlerimi açıp şarkıyı söylemeye devam edecekken beni videoya aldığını anlar anlamaz "Yaa, söylemiyorum işte! Niye videoya alıyorsun?" dedim ona sahte bir kızgınlıkla. Lakin hemencecik uçup gitmişti kızgınlığım.

Elimdeki içkiden bir yudum daha aldım. Biraz daha içersem kusacağımı biliyordum. Nick de bunu anlamış olacak ki elimdeki içki şişesini almak için uzanmıştı.

Ben huysuzlanıp şişeyi bırakmak istemeyince o da ısrarla kendisine doğru çekmişti. Lakin bunu yapmasıyla dengemi sağlayamayıp kendimi onun kucağında bulmuştum.

En sonunda içki şişesini elimden çektiğinde ben de bacağıma düşmüş olan telefonu elime aldım. Ekranı açıktı ve beni az önce çektiği video duruyordu. Videoyu başlatıp izlemeye başladım.

İşim bittiğinde instagramına girip "Bunu paylaşacağım," dedim hâlâ daha kucağında oturmaya devam ederken. Dengemi kaybedip arkaya düşmemem için belimden baskı uygularken "Emin misin? Yarın rezil oldum diye bana çığırma sonra," dedi gülümseyerek.

Omzumu silktim. Siyah efekt uygulayıp videonun altına kalp emojisi koydum. Kendimi etiketlemeyi de ihmal etmeyip paylaş tuşuna bastıktan sonra video çoktan Nick'in hesabında paylaşılmıştı.

Telefonu geri ona uzatırken "Yüzelim mi?" diye saçma bir soru yönelttim ona. Havanın soğukluğuna tezat bendeki bu cesareti anlamlandıramıyordum.

Ayağa kalkıp üzerimdeki ceketi şezlonga bıraktım. Nick'in "Havuzun yüksekliği boyundan fazla," demesine kalmadan çoktan atlamıştım havuza. Ayağımın yere değmediğini idrak etmem ise birkaç saniyemi almıştı.

Zorlukla yüzeye çıkmaya çalıştığımda beni sarmalayan kollarla son anda kurtulmuştum su yutmaktan. Kahkaha atmama engel olamadım. Kollarımı Nick'in boynuna dolarken iyice yaklaştım ona.

Sırtımın bir yere değdiğini hissettiğimde buna rağmen geri çekilme gereği duymadım. Öylece birbirimize bakarken "Seni şu an öpsem ne yapabilirsin ki?" diye gereksiz bir soru yönelttim ona. Cevap gelmemişti.

Gözlerim dudağına kaydığında bana doğru atacağı en ufak bir adımı bekliyordum. Alınlarımızı birbirine yaslarken aramızdaki mesafeyi oldukça kapatmıştı. Yüzümü bulan eli beni yavaşça kendisine doğru çekti. Dudakları, heyecandan titreyen dudaklarımı kapattığında anında karşılık verdim ona.

Sanki günlerdir vücudumun ihtiyacı olan tek şey buymuş ve ben sonunda ona sahip olmuşum gibi hissediyordum...

gerisini siz hayal edersiniz artık :d

müziği ben çevirdim hatalar olabilir, görmezden geliverin, tşk, muck💋

deniz kızı ile sarhoşlar masalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin