Zoisitbooki 'ya ithafen ⚜️İçinizde yeşeren sevgi, tekrar var olma hissi, sanki hayatını şimdiye kadar tam olarak bu an için yaşamış gibi hissetmek...
Tüm parçaların yerine oturmuş gibi hissettirmesi tamamlandığıma inanmamı sağlıyordu. Hermes'in sıcak kollarında uzanırken ve görkemli tavanı izlerken içime dolan huzurun her parçasına şükrediyordum.
Fakat bunun çok kısa süreceğini bilemezdim.
-''Baksana,'' dedim Hermes'in de dikkatini dağıtarak. '' Hepimizin ismi 12 Olimposlu'dan geliyor değil mi?''
Gülümseyerek bir süre gözlerimin içine baktı.
-'' Krallığın daha önemli kişilerine verilen bir ayrıcalık. Çocukları, aynı kandan gelenleri için. Yoksa mitoloji ve efsaneler tahmin edeceğimizden çok daha büyük isimler ve kişiler barındırıyor.''
Sol kolumu başıma destek yaparak ona biraz daha yukarıdan bakmaya başladım.
-'' Peki, o zaman sen kimin kanından geliyorsun? '' dedim yavaşça. Tepkileri değişti. Bir anlığına sorduğuma dahi pişman olabilirdim.
-'' Onu bende bilmiyorum.'' Dedi yavaşça. '' Sen nasıl senelerce krallıktan uzak tutularak saklandıysan ben de krallığın içinde saklanan bir parçayım.''
Bazı şeyleri anlamak gerçekten oldukça zordu. Yine de ortamda beliren bulutlu havayı dağıtmak istercesine gülümseyerek ellerimi kumral rengi saçlarına götürdüm.
-'' Kim olduğun önemli değil, '' diyerek yanağına bir öpücük kondurdum. '' Asıl kimin olduğun önemli.''
Söylediklerim onunda dudaklarında tarifsiz bir gülümsemenin oluşmasına sebep olmuştu.
-''Ben, seninim.'' Dedi gülümsemesiyle birlikte dudağıma bir öpücük bırakarak. '' Seninle yıllarca bu yatakta yatabilirim ama Asia bizi akşam yemeğine bekliyor.''
Gülüşmeler eşliğinde yataktan kalkarak kendimi banyoya attım. Mermerler, işlemeler... Sanki bir banyo için bile yüzyıllarca uğraşılmış gibiydi. Emeğin ve ihtişamın ortasındaydık. Gözlerimi bu güzelliklerden alamdan hızlıca hazırlanmaya başladım. Kısa sürenin ardından dolabın önüne geçmiş, elbiselerime bakıyordum.
Uzun olanları, kısa olanları... Gösterişli olanlar ve normal olanlar... Her tür ve çeşitten parçalar mevcuttu. Dolabın önünde öylece dikilirken arkamdan yaklaşan sıcak bedeni fark edememiştim.
-'' Bence koyu mavi olan. Tenine çok yakışacak.'' Diyerek kollarını belimde doladı ve omuzuma kısa bir öpücük bıraktı. Hermes aslında çoktan hazırdı bile. Bu hangi millet ve ırktan olursanız olun sanırım kadınlar ve erkekler arasında değişmeyen bir şeydi. Mutlaka kadınlar daha geç kalırdı. Belki savaşta bile.
Hızla koyu mavi ve dizlerimin üzerinde biten elbiseyi üzerime geçirdim. Saç diplerimde ilgisizlikten turuncu yansımalar belirmeye başlamıştı. Senelerdir boyuyordum. Beni diğer insanlardan ayıran ve dikkat çekmeme sebep olacak tüm özelliklerimi nötrlemek kendimi savunmak adına yaptığım şeylerden ilkiydi. Ve hatta böylece kendimden bile korunuyor olabilirdim. Ama artık gerek kalmayacaktı. Athena ve ikizinin saçlarında ki uyumu ve tarçın renginin sıcaklığını düşündüm. Ben de kardeşimle uyumlu olabilirdim. Artık olduğum kişinin bedenine geri dönebilirdim.
Bu düşüncelerin haklı gururuyla geniş merdivenleri adımlarken bana bakıp gülümseyen Hermes'in elini sıkı sıkı tuttum. Bu resmileşebilirdi. Her ne kadar biz de birkaç saat önce karar vermiş olsak da bunu kimseden saklamak zorunda da değildik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARUS- Kraliyetin Şifresi
ActionHera. Bu adı kim veya neden ona vermişti bilmiyordu. Hatta bu ismi ona veren neyi oluyordu onu da bilmiyordu. Tek bildiği Zeus'u öldürdüğü. Fakat öldürmediğiydi. Sarus'a giden yolda adımlarken binlerce efsanenin içersin de sadece biri olduğunu...