Hayatımda ki iniş ve çıkışları kontrol etmeye, kendimi kontrol altına almaya yetecek kadar vaktim dahi yoktu."İzlemeye devam ediyor musunuz?" diyerek kulağımın içine yerleştirilmiş son teknoloji mikrofona doğru konuştum. Zihnim bulanıktı ama beni engellemesine mahal vermeyecek kadar da bilinçliydim.
"Uçaklar biraz sonra inmeli. Hava sahasına giriş yaptıklarına dair bildirimleri az önce aldık." Diyerek Javier beni cevapladı.
Plan basitti. Bir kısmımız tahmini çiftlik evinin etrafını tutarken bir kısmımız da iniş yapılacağını tahmin ettiğimiz pistteydik. Yani tahminlerimiz doğru giderse muhtemelen kimsenin koşmasına bile gerek kalmayacaktı.
"Uçak hava sahasında." Dedim bu sefer fısıltı şeklinde kendi ekibime konuşurken. Ben çiftlik evini tutarken Hermes ve Javier pist tarafındaydılar. Tabii ki ortağım Russell Ronald ya da söylediği gibi Andrea Romanov, aslında ölü bir adam olmasının dışında her kimse o kişide yanımdaydı.
Şu an sadece herkes çıkarları için birbirinin yanında duruyordu. Russell her türlü askeri bilgiye hâkimdi. Kimden alışveriş yapılacağını çok iyi biliyordu. Savunma sanayisini yakından takip ediyordu ve kesinlikle parası olan bir adamdı.
Para hayatta ki çoğu şeye çelme takarken benim de bir şekilde tutunmam için ona ihtiyacım vardı. Tabii ki hiçbir şeye körü körüne bağlanmayacak kadar akıllıydım ama şimdi içimde ki bu sıkıntıyla bu operasyonun içinden çıkabilmeye bakmalıydım.
Henüz Hermes'e son öğrendiğim gerçekleri söyleme gibi bir fırsatımda olmamıştı. Her nasılsa bu gece çok uzun bir gece olacağına benziyordu.
"Temas var." Bu sefer Hermes'ten gelen bildirimle irkildim.
"İniş?" dedim kelimelerimi kısa tutmaya çalışarak. Sanki gerçekten konuşmaya başlasam kendimi susturamayacak gibiydim.
"İlk uçak evet. Diğeri hava da tur atıp sırasını bekliyor olmalı."
"Ya da," dedim gözlerimi devirerek. "Ya da termal kamerayla alanı tarayarak şu an bizim sayımızı topluyorlar."
Yaklaşık 500 metre ötemde bir ağacın arkasında kamufle olan Russell'ın sesiyle yine aniden gerildim.
"Sakin ol. Şu an hiçbir şeyden şüphelenmiyorlar."
Ben şüpheleniyordum ama. Düşmanınızı bilmediğiniz zaman savaşmak çok daha kolaydı. Fakat karşınızdakinin gücünü bildikçe yeterli olamama paranoyası sizi yiyip bitirebilirdi.
"Ellerinde her şey olabilir." Dedim yavaşça terslenerek. Ona karşı olan tavırlarımın çoktan farkına varmıştı zaten. "Onlar Sarus."
"Birinci uçak inişte. Pozisyon korumaya ve kimlik tanımlamaya hazır olun." Dedi bu sefer Javier huzursuzluğumu bölerek. İşte tam şu an bedenimde karıncalanmalar yaratan duygu heyecandı. Aksiyondu ve adeta bağımlılık yapabilir nitelikteydi.
"Kimlik tanımlamaya hazırım." Diyerek Hermes Javier'e cevap vermiş oldu. Elinde üst düzey bir kamerayla dikkat kesildiği gözlerimin önünde canlanıyordu.
Derin bir nefes alıp birazdan dürbünle gelecek olan görüntülere bakmak için ön cebimde duran kamerayı çıkardım. Görüntüler Hermes bir tuşa bastığı an bana iletilecekti.
"Başka bir temas daha var." Dedi Javier dikkatli bir ses tonuyla. "Alana giren bir Cadillac var. Plakası FP 5479 J." Durup kendine daha iyi görüntü alabilmek için zaman tanıdı. "Tekrar ediyorum. Plakası FP 5479 J."
Tekrar etmesine gerek yoktu. Bedenimde yükselen öfkeyle gözlerimi birbirine sıkıca bastırdım. FP'nin Frederic Petrov'a ait olan bir araç olduğunu anlayabilecek kadar çok onun kızıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARUS- Kraliyetin Şifresi
ActionHera. Bu adı kim veya neden ona vermişti bilmiyordu. Hatta bu ismi ona veren neyi oluyordu onu da bilmiyordu. Tek bildiği Zeus'u öldürdüğü. Fakat öldürmediğiydi. Sarus'a giden yolda adımlarken binlerce efsanenin içersin de sadece biri olduğunu...