Biz bu hikâyeye nasıl başlamıştık? Yalanlarla. Peki, nasıl bitirecektik ki? Yine de her şeyin başladığı o günden bu güne kadar olduğum kişiden her geçen gün gurur duyuyordum.Alessia'nın dediği gibi beni gerçeklerin öldürebileceği gerçeği artık o kadar da korkutamıyordu beni. Gerçeklere sarılmaya alışmıştım. Hainlikleri fark etmeye ve onları ruhumdan silip atmaya da hiç olmadığı kadar hazırdım artık. Herkes için.
Hala hiçbir şeyi bilmeseydim nasıl olur diye düşünmeden de edemiyordum. Bir parça ben ve bir parça başkası olan 'Hera Wolf' adıyla ne kadar hayata tutunabilirdim ki daha? Hangi kör kurşun kalbimden geçene kadar hayatta kalabilirdim?
Sahip olduğum bir parça ailem bana ulaşmasa ve yalnız bir evde her an öldürülebilecek olmanın korkusuyla ömrümü geçirsem ne kazanırdım sonuçta? Her ne olursa olsun o gün bana düzenlenen oyun ve ardından gelen binlerce sırlı olayla birlikte hayatımın evrildiği nokta, olmak istediğim yerdi. Kayıplarım ve acılarım katlansa da bu, hayatın benden bir ailenin bedelini alma şekliydi. Çünkü annem ve babam bizim için, kardeşim ve kendi düşman kardeşleri için aynı bedellerin kat kat fazlasını ödemişlerdi.
Güneşin size döndüğünü hissettiğiniz bir nokta vardır ya hani, şimdi o noktaydık biz. Yarı Romanov ve yarı Petrov lanetinden uzakta bir arada olup birbirimizi sevmek için geliyorduk. Aile olmak için savaş adı altında verdiğimiz çaba, uğruna her şeyden vazgeçmeye değecek kadar kutsaldı.
Geçen 2 ayla birlikte aklımda dolanan binlerce duygu, işte bu şekilde daha çok anlaşılır bir hal almıştı benim için. Hırstan uzak daha sakin kararlar verebilmenin huzuruyla bir nebze olsun rahatlayabiliyordum. Artık tamamen kim düşman ve kim dost görebiliyordum. Ailemi seçebiliyordum ve daha da önemlisi kavuşacağımızı bilebiliyordum.
Yanımda son nefesini veren Alessia'nın imparatorluğunda 2 ay boyunca dinlenebilmiştim. Uyuşturucu işleri kendi rutininde yürürken yapmaya çalıştığımız şey bu imparatorlukta kendimize bir yer bulmaya çalışmaktı. Belirli toplantılara katılıp birkaç bağlantıyla görüşmek dışında benim yaptığım aslında pekte bir şey yoktu. Roberto Castillo İtalya'da ki devlere bizi tanıtıyor, Russell yani amcam Kostya aynı gizli kimliği ve kaynaklarıyla bize güç sağlıyor ve Hermes'te kendi ailesini her yerde en güzel şekilde temsil ediyordu.
Ve şimdi bu akşam, kenarları altın süslemeli uzun boy aynasının karşısında kırmızı saten elbisemin içinde kendime bakarken fark ediyordum ki bebeğimizde bu sürede gerçekten büyümüştü. Özel dikilen elbisenin dökümü karnımı olabildiğince nazik gösterirken isteğim üzerine saçlarım ensem de dağınık bir topuzla toparlanmıştı. Ağır pırlanta mücevher takımı Hermes'in günler önce davete katılmam adına bana hediye ettiği paha biçilmez parçalardı ve şimdi üzerimde parlamak için yerlerini almışlardı.
Bu dünyaya girmek istiyorsak onlar gibi olmaya devam etmeliydik. Süsler, cemiyet hayatı ve zenginlik. Cilt bakımı ve vitamin depolamaktan başka dünyada herhangi bir hedefi olmayan zengin eşlerden ziyade suç dünyasında ki gelişmelerin tartışıldığı derin masalar daha çok tercihimdi. Her ne kadar onlardan birine benzesem de oturduğum masanın patronu olmaya kararlıydım. Her zamanki gibi.
Yılda iki defa düzenlenen ve daha çok zengin kumar partilerine benzeyen bir davete teklif aldığımız zaman Russell bunu asla kaçırmamamız konusunda kesindi. Hermes büyüyen karnımla birlikte kalmamı teklif etse de yine sadece benim istediğim olmuştu. Elbette gidiyordum.
Bu zengin hayatına alışıp kendimi kandırmak o kadar kolaydı ki. Çocuğumuzu rahatça büyütebileceğimiz güvenli bir ortam vardı. Sürekli korunan bir evin içerisinde istediğimiz her şeyi alma ve yapma lüksüne sahiptik. Bir ömür burada kendimiz olmaktan kaçabilirdik.
![](https://img.wattpad.com/cover/219541516-288-k389640.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARUS- Kraliyetin Şifresi
ActionHera. Bu adı kim veya neden ona vermişti bilmiyordu. Hatta bu ismi ona veren neyi oluyordu onu da bilmiyordu. Tek bildiği Zeus'u öldürdüğü. Fakat öldürmediğiydi. Sarus'a giden yolda adımlarken binlerce efsanenin içersin de sadece biri olduğunu...