vanecotis 'a ithafen ⚜️Karanlık ve soğuk bir denizin derinliklerinde akıntıya kapılmış savrulur gibi, beynim anılarımı savurup duruyordu.
Zihnimde bastırılmış binlerce duygu, korku, anı irademe tekrar kapılırken bana hissettirdiği tek his ise acıdan başka bir şey değildi.
Senelerce yalnız büyüdüğümü, terk edildiğimi, aileye dair bir ismi bile bilmememi isteyecekleri kadar bencil olduklarını düşünmüştüm ama öyle değildi. Yalnızlığım, terk edilmişliğim bir yalan üzerine kuruluydu.
Bu, bunu bana yapanların çok daha bencil olduklarını belirtmekten başka bir anlam ifade etmiyordu benim için.
Uçağın bir köşesinde nereye gittiğimizi bilmeden ve bilme isteği bile duymadan aydınlanmak üzere olan gökyüzünü küçük bir pencereden izleyerek belki bir belki de iki saattir öylece oturuyordum.
Uçakta neredeyse 10'a yakın asker konuşup, etrafta yürüyüp duruyorlardı. Bazıları yaralanmıştı. Arkadaşları yardım ederek yaralarını sarıyorlardı. Kısaca ses ve hareketin hakim olduğu bir kaos içerisinde hiçte dikkatimi çekmeyecek şekilde etrafta koşuşturup duruyorlardı.
Ve Ares. Uçağın diğer tarafında görüş alanımın hemen sınırında Hermes'le oturmuş bir şeyler tartışıyorlardı ve bu neredeyse bir saattir de devam etmekteydi. İçimde ki duyguların güzel tarafları öyle bir sönmüştü ki ne konuştuklarını dahi merak etmiyordum. Tarifsiz bir yorgunluk ruhumun üzerinde zincirler vurmuştu sanki.
Hayatı böylece alt üst olanların ilk aklına geldiği şey gibi önceki hayatımı düşündüm. Tek başımaydım. Kendi hayatımdan başka hiçbir şeyin değeri yoktu. Sadece günümü geçirmeye baktığım basit bir amaçla yaşadığım yavan günlerdi. Geri dönülmeye değer bir şey göremediğim ve bu kadar anlamsız bir hayat yaşadığım için kendime kızdım. Hayatımda özlemini duyabileceğim hiçbir şey yoktu.
Sonra birileri gelmişti. Ben kaçarken birileri beni kurtarmak için geldiğini söylemişti ama aslında beni kurtarılacak duruma getirenlerinde onlar olduğunu bilemiyordum. Yardım bulacağımı umarak sarıldığım dal beni uçuruma diken bir belirsizlikten başka bir şey değildi.
Hermes. Gözlerinde ki endişeden okuyabildiğim parçalar kalbimin derinliklerini parçalayacak kadar masumaneydi. Dudaklarından çıkan kelimelerdense gözlerinden okuduklarım bana bu hikâyede onunda benim kadar suçsuz olduğunu söylüyordu.
Fakat yine de nasıl bir düzenin içerisinde olduğumu hayal edemiyordum.
Ares ve Hermes korkak adımlarla bana doğru yaklaşırken bir yanım binlerce soruyu sormak için can atsa da bir yanım tamamen tepkisizdi.
-'' Hera.'' Diyerek elini omzuma koyup yanımda ki koltuğa oturdu Hermes. Ares ise tam karşımdaki koltuklardan birine yerleşti.
-'' Aklında binlerce soru olduğunu biliyorum.'' Diyerek Ares söze başladı. Aslında binlerce az kalırdı, milyonlarcaydı.
-'' Aslına bakarsan, '' dedim yorgun bakışlarımı ona kaldırarak. '' Tek bilmek istediğim bunların neden başıma geldiği. Kim olduğum ve aklımın içinde neler olduğu. ''
Bakışlarımda ki kırgınlık kalbine işlemişçesine derin bir merhametle bana bakmaya devam etti. Kardeş olmak başkaydı ama ikiz olmak, dünyaya aynı anda gözlerini açmak, ortak bazı şeylerin daha da çok hissedilmesine sebep oluyordu.
Ve emindim ki, ikimizde bazı şeyleri aynı anda hissedebiliyorduk.
-'' Sen benim kardeşimsin. '' dedi kendinden emin bir ses tonuyla. '' Ve tüm bunlar ailemizin öneminden dolayı başımıza geliyor. ''
![](https://img.wattpad.com/cover/219541516-288-k389640.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARUS- Kraliyetin Şifresi
AçãoHera. Bu adı kim veya neden ona vermişti bilmiyordu. Hatta bu ismi ona veren neyi oluyordu onu da bilmiyordu. Tek bildiği Zeus'u öldürdüğü. Fakat öldürmediğiydi. Sarus'a giden yolda adımlarken binlerce efsanenin içersin de sadece biri olduğunu...