05.06.1993 – Yer: IRAK
Dünya'nın en sıcak yerleri yarışması olsa muhtemelen Irak'ın bu sıcak köşeleri birinci olabilirdi. Asia Romanov kendisine tahsis edilen özel ve küçük birliğinin rutin eğitiminin başındayken aklında sadece sıcak vardı.
"Şınav çekmeye devam! Durmak yok!"
Ensesinde topladığı saçları artık hareket etmekten açılmak üzereydi. Kendini onların bir üstü gibi düşünmek yerine onlarla eğitime katılıyor, hareketleri beraber takip ediyor, atış talimlerinde ilk sırayı çekiyordu.
Aldığı rütbelerin onu göbekli ve hamlamış bir asker yapmasına muhtemelen hiçbir zaman izin vermeyecekti. Ama ya peki vicdanı? Kalbi ve vicdanı onu çoktan hamlamış bir asker yapmamış mıydı?
Görevi basitti. O adamı bulmak. Ona yaklaşmak. Bunun içinde iş adamı olan abisini kullanmak. Muhtemelen 25 senelik hayatında ve askerliğinde bu basit gizli görevleri ilk defa bu kadar mahvetmişti. Vicdanı bir kez olsun susmamıştı ve merhameti son sözü söyleyen olmuştu. Bu sıcak yere sürülmeyi sonuna kadar hak etmişti de.
Aklına gelen eski düşüncelerle daha da çok hırslanarak şınavını çekmeye devam etti. Saçları artık tamamen açılarak omuzlarından kumların üzerine düşmüş bir şekilde savruluyordu.
Umursamadı.
O adam. Herkesin peşinde olduğu ama binbir kişiliğiyle asla yakalanmamayı başaran kişinin peşine bir binbaşını takmak ne kadar mantıklı olabilirdi ki? Komutanları onun başarısızlığını zaten öngörmüş olabilirlerdi de. Ama o bir Romanov'du. Aslında kim olduğunu ondan önce herkes biliyordu.
General Alexander Romanov. Sarus. Onu savaşa bağlayan o kadar çok şey vardı ki sanki kaderinde adından sonra sadece cehennem ve savaş geliyordu.
"Komutanım!" Uzaklardan gelen ses nihayet ona ulaşabildiğinde kollarına eziyet etmeyi bırakarak alnından damlayan terleri umursamadan başını kaldırdı.
"Ne oldu?"
Karşısında tanımadığı bir adam vardı şimdi.
"Komutanım bu beyefendi basından geldiğini söylüyor. Buradaki hareketliliklerle alakalı hükümetimiz tarafından görevlendirilmiş. Bir süre bizimle birlikte çekim yapacakmış."
Cam çerçeveli gözlükleri ve o taşıdığı kameraya hiç uymayan kaslı kollarıyla dikkatini çoktan çekmeyi başarmıştı karşısında ki yabancı. Dahası bunun altında çok daha derin bir şeylerin olduğunu sezebiliyordu. Belki de onu buraya süren komutanları performansını değerlendirmek için bu adamı peşlerine takmıştı.
"Şu an herhangi bir sıcak temasta bulunmuyoruz. Neden buradasın?" dedi Asia yerden kalkıp saçlarını bu sefer başının üzerinden toplayarak. Onları kestirmeliydi artık ama muhtemelen bir kuaför bulabilecek olması lüksün çok üzerinde bir imkândı.
"Farkındayım komutanım. Ben sadece günlük durumlar için buradayım. Birliğinizin durumu ve burada hayatın nasıl ilerlediğine dair birkaç basit çekim yapmak istiyorum sadece."
İnanmış gibi davranmayı tercih ederek Asia başını salladı. Ve onu yanına getiren askerine dönerek konuşmaya başladı.
"Onu misafir bölümümüze yerleştirin. Misafirimizin de keyfinin yerinde olduğuna emin olun. Levi'a haber ver ve ona yiyecek bir şeyler getirsin." Ardından garip misafirine doğru yavaşça döndü.
"Umarım bizim tarafımızdan her zaman rahat edersiniz Bay-"
"Kozlov. Lenya Kozlov. Umarım size rahatsızlık vermiyorumdur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARUS- Kraliyetin Şifresi
ActieHera. Bu adı kim veya neden ona vermişti bilmiyordu. Hatta bu ismi ona veren neyi oluyordu onu da bilmiyordu. Tek bildiği Zeus'u öldürdüğü. Fakat öldürmediğiydi. Sarus'a giden yolda adımlarken binlerce efsanenin içersin de sadece biri olduğunu...