-Fas-

290 228 42
                                        



_-Beyazmelek-_ 'e ithafen ⚜️

Bedenimin her parçasını sızlatan ağrıya karşılık yüzümü buruşturduğumda daha derin bir ağrı bana geri döndü ve bu sefer dişlerimi sıkmak zorunda kaldım.

Yüzümün ortasında ki derin yara gözümü açıp kapadığımda dahi acıyordu ve benimle bir ömür boyu kalmaya niyetli gibiydi. Güzelliğim bozulduğu için değil de bu izi bırakan kişi kardeşim olduğu için içim acıyordu.

Yumuşak kanepe de yavaşça ayaklandığım zaman karşımda bir kitapla birlikte loş bir ışık altında oturan Russell'ı gördüm.

"Kötü adamların kitap okumaya vakti olduğunu sanmazdım." Diye mırıldandım başımı ovuştururken. Sanki yüzünde ki kaslar tek bir görünüşte kilitlenmiş gibi mimiklerini bir parça dahi oynatmadan bakışlarını bana kaldırdı.

"Fazlaca kan kaybettin. Kendin ve bebeğin için dinlenmelisin." Diyerek birkaç saniyeliğine kaldırdığı bakışlarını kitabına geri indirdi.

Heyecanla biraz daha ayaklandım.

"Gerçekten biliyor muydun onun yaşadığını? Onu kontrol ettirdin mi?"

Konuşmanın uzun olacağının farkında olarak kitabı kapatıp yanında ki sehpaya bıraktı.

"Doktor söyledi. Bende sen baygınken gerekli kontrollerin yapılmasını söyledim. İkinizde iyi durumdasınız ama bu ne kadar sürer bilemiyorum o yüzden dinlenmelisin." O an zihnime bambaşka bir şey hücum etti.

"Hermes? O nerede? Başına bir şey gelmedi değil mi?"

Sağ parmaklarına başını yaslayarak kafasını yavaşça yana yatırdı.

"O iyi ama hiçbirimizin bilemeyeceği bir yerde artık. Güvende olduğundan emin olmalıyım."

Bakışlarım düşmeye başlamıştı. Ondan uzakta kalmak istemiyordum. Onu ben korumak istiyordum.

"Yanımızda olması gerekiyor." Dedim öfkeyle karışık şaşkınlıkla ona doğru eğilerek.

"Üçümüz bir aradayken olmaz." Dedi ve yavaşça ayaklandı. Dediklerini anlamaya çalışıyordum. O sırada iki adamın kollarından tutarak kafasına bir torba geçirdikleri birini getirdiklerini gördüm. Nihayet siyah torba kafasından çıktığında tanıdık yüz beni pekte şaşırtmadı.

Ares'i almayı başarabilmiştik.

"Galiba durumlar pek istediğin gibi gitmedi." Dedim Ares'e bakarak.

"Yüzünde ki güzelmiş." Diyerek gülümsedi ve parmaklarımın uçlarında ki tüm damarlar bir anda titremeye başladı.

"Bir gün bunları yaptığın için pişman olacaksın." Dedim sakinliğimi korumaya çalışarak. İstediği tek şey alevlendiğimi görmekti zaten. Ona istediği hiçbir şeyi vermeyecektim. Ne Sarus'u ne de beni.

"Ares'in buraya gelmesinin tek amacı Hermes'ti. " dedi Russell ayaklanarak. O sıra da Ares'in yanında duran iki adam Ares'i omuzlarından bastırarak yere çökmesini sağladılar.

"Başa baş. Dişe diş." Dedi Ares ciddiyetini bozmadan. Hepimizin bir aile olduğunu ve aynı kandan geldiğini söylemek o kadar zordu ki. Bazen en zehirli kan kendi kanın oluyordu nihayetinde.

Artemis'in intikamını almak için gelmişti. Artemis'in ölümünün Asteria'yı ne kadar sarstığını tahmin edebiliyordum ve böylesi doğru bir hamleyle bu savaşı başlattığım için hiçbir zaman pişmanlık duymayacaktım.

"Siz çocuklarla bir araya gelmeyi başarabilmişken biraz geçmişten konuşacağız." Dedi Russell adımlarını kütüphaneye doğru çevirerek.

SARUS- Kraliyetin ŞifresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin