-Zıtlıklar Dünyası-

354 233 50
                                    




SelinGlay7 'a ithafen ⚜️

Hayat bize verilen binlerce lütuftan sadece bir tanesiydi.

Ve aldığımız her nefes bu lütufu taçlandıran birer çiçek gibiydiler.

En azından ciğerlerine çektiği nefesi huzurla verebilen insanlar için öyle olmalıydı. Ya da Sarus gerçeğini bilmeyen diğer insanlar, tüm insanlar için.

Sarus, varlığıyla ciğerlerinizde her nefeste batmaya yemin etmiş gibi çiçeklerinizi solduran bir gerçekti. Ve siz çiçekleri kendiniz toplamazsanız solmaya mahkûmdunuz.

-'' Çocuğunu ve sevgilini almaya gel. Nefesim ciğerlerimde oldukça bunun hesabını sana da sormak için elimden geleni yapacağım.''

Asia için bu mesajdan ve öfkelerden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı.

Kendinden kopan iki parçası Ares ve Hera'yı korumak için elinden gelen ne varsa yapmaya yemin etmediği tek bir gün bile güneşi doğurmuyordu üstüne. Fakat onun tıpatıp benzeri birine inanmak, gerçekleri çarpıtmak ve tüm hayatını çalmak etrafında ki herkes için inanması daha kolay bir gerçekti.

Kocası. Önce onu almıştı. Bu tüm hayatını ele geçirmek adına attığı ilk adımlardan biriydi zaten. Bir çocukları bile olacak kadar büyümüştü bu olay. O ise hayatının hengâmesi içinde savrulurken bunlardan hiçbirini fark etmemişti. Eşinin onu sevdiğinden hiç şüphesi olmasa bile o, her zaman yanlış seçimler yapan bir adamdı.

1972 yılının soğuk kış ayında kendinden bir parça ile dünyaya gözlerini açtığı an Asia ve Asteria'nın kaderi zaten çoktan çizilmişti.

Efsanelere inanır mısınız? Aslında şimdi bir parça inanmak zorunda kalacağız hepimiz. Sarus tüm âlemler tarafından kutsandığına inanılan paha biçilmez bir topluluktu ve bu tahta, herkesten gizli bu tahta oturacak herkesin kaderi önceden göklere yazılırdı.

Biri ölür, biri yaşardı. Biri ağlar, biri gülerdi. Aynı bedenin zıt parçaları için çekimsel tek bir kuvvet vardı ki bu da onların ancak birinin şeytan birinin de melek olmasıyla mümkün olurdu. Sarus evrende ki dengenin hayata gelmiş haliydi. Sarus evrenin lanetiydi. Bu lanet hayatta ki zıtlıktan başka bir şey değildi.

Derin sarı saçları ve mavi gözleriyle birlikte Sarus'un sakin zamanlarını taçlandıran Alexander Romanov kehanetin kızları üzerine düşeceğini daha onlar annelerinin karnındayken dahi biliyordu. Hayat yazılmış kaderi okumaktan öte kendi şansımızın çok çok az tutunabildiği derin ve sert bir gerçekti. Kendisinden doğacak iki parçaya, iki güneşe bakarken onlardan hangisinin melek ve hangisinin şeytan olacağını, hangisinin iyi ve hangisinin de kötünün tarafında olacağını bilmek için can atıyordu.

Her ne kadar kendi babasının da ikizine yaptığı gibi kötülüğü daha küçük bir çocukken bu dünyadan silip atmak istese de şefkat ve merhameti buna izin vermedi ve bugün ki hikâye böylece doğmuş oldu.

Kollardan biri kesilmeliydi. Kötülük yok edilmeliydi. Bunun kendinden bir parça olacağını bildiğin halde kanın soğuk akmalı ve onu yok edebilmeliydin.

Ama öyle olmadı. Alexander Romanov Asteria'nın gözlerinde ki ateşi fark ettiğinde henüz 3 yaşında birer bebek olsalar da aklına düşen şeyi hiçbir zaman yapamadı ve torunun kollarında, gizlenmiş kızıl saçlarının arasında ölürken de düşündüğü şey hep yaptığı o basit hata oldu.

Asia büyüyüp geliştikçe babası onunla tüm gerçekleri ve kehanetleri paylaştığında olabilecekler belliydi. Ama artık çok geçti. Kötülük vücut bulup yükselirken ve artık kendini tamamen koruyabilmeyi öğrenmişken şimdi kötünün tek görevi ezip geçmekti.

SARUS- Kraliyetin ŞifresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin