Medya: İmagine Dragons - Gold (barda söylenen şarkı)
*
Deniz
Doğa sanki hıncını çıkarıyor gibi gök yarılırcasına yağmur yağıyordu dışarıda. Şehrin gerisine itilmiş, insanların yerine ağaçların geçtiği geniş ormanlık arazide bir ev vardı. Tüm şehir o yağmurdan kaçıp tüm kapı ve pencerelerini kapatırken ormandaki o ev kendisini doğaya sunmuş gibiydi. Evin o boydan ve heybetli pencereleri sonuna kadar açıktı, beyaz perdeler esen rüzgarla havada aynı heybetiyle dans ediyordu. Evin içinden usulca çıkan piyano sesini rüzgar uğultusuyla bastırıyordu. İkinci katta, iki duvarı boydan camla kaplı olan odanın içinde, halının üzerinde uzanan bir beden vardı.
Deniz.
Buz mavisi gözleri hedef olarak tavanı seçmişti, fevri bir hareketle ellerini saçlarından geçirip elindeki kalemi odanın bir köşesine fırlattı, sonra içindeki öfkeyi hala bastıramadığını hissedip önünde bulunan tonlarca kağıdı ve kalemi eliyle rastgele önünden itti.
İçeriye giren rüzgarın etkisiyle kağıtlar yavaşça havada süzülerek inerken Deniz alnını ovuşturdu. İstediği yüzü asla bulamayacağını düşünmeye başlamıştı.Lanet girsin şu yarışmaya diye sövdü içinden, başaracağını düşünmekle çok büyük bir yanılgıya düşmüştü anlaşılan. Aklından geçeni fark ettiğinde sinirle güldü, bunu düşündüğüne inanamıyordu. O istediği her şeyi başarırdı.
Ve buna uluslararası Face to Face yarışması da dahildi, sadece henüz nasıl yapacağını bilmiyordu.
Aslında basit görünüyordu, yarışmacılar bir insanı resmedeceklerdi, evet tek koşul buydu. Ama Deniz bundan çok daha fazlası olduğunu biliyordu, sadece bununla kalsaydı dünyanın en önemli yarışması unvanını hala koruyamazdı diye düşündü.
Sizden sadece bir yüz istemiyorlardı, o yüzün konuşmasını da istiyorlardı, o yüzün ruhlarını ele geçirmesini istiyorlardı. Başlarda bunun çok kolay olacağını, herhangi birisinin yüzünü çizebileceğini düşünmüştü ama anlaşılan o ki yanılmıştı. Şu ilham perisi denen şey, bir türlü gelmiyordu.Siktiğimin ilham perisi, diye geçirdi içinde.
Aniden kapının açılmasıyla yerinden fırladı Deniz ve arkasındaki kızgın yüze baktı, Ayşe'nin o meşhur kızgın yüzü.
"Aptal mısın sen? Bu havada tüm camlar açılır mı? Evin içi buz gibi olmuş! Ve sen yerde yatıyorsun, ne yapı-"
"Ayşe! Nefes al. Sana yedek anahtar verdiğime pişman etme, pat diye odaya nasıl dalarsın ya birisi olsaydı?" diye sitem etti Deniz ve yerden kalktı. Üstüne bir şey geçirmek için dolabına ilerlerken ayağının değdiği soğuk tahta zemin irkilmesine sebep olmuştu.
"Sen evine kimseyi almazsın ki." diye homurdanmakla yetindi Ayşe ve istemsizce Deniz'in dediğini yaparken buldu kendini, derin bir nefes alıp devam etti
"Hazırlan hadi gidiyoruz."
"Nereye?" gözlerini büyütüp Ayşe'ye bakakalmıştı, bu yağmurlu havada dışarıda Ayşe ile ne yapabilirim diye düşünüyordu, sonuç, hiçbir şeydi.
"Mehmet'in arkadaşlarının çıktığı bir yer varmış beni oraya davet etti dolayısıyla sende geliyorsun."
"Dolaylı ya da doğrudan, hiçbir şekilde Mehmet beni davet etmiş olmuyor Ayşe."
Ayşe ise gözlerini devirdi, "O davet etmiyor zaten, Mete ortaya atlayıp seni de çağırdı. Çok sıcakkanlı olduklarını söylemiştim."
Deniz'in kimseye bağlanmayan türde birisi olduğunu bilmesine rağmen her hafta onun için yeni erkek ve kızlar bulurdu. Aslında bundan sadece zevk alıyordu çünkü Deniz bir erkek olmasına rağmen Ayşe'nin diğer tüm arkadaşlarından daha eğlenceli oluyordu çoğu zaman.
Deniz hafifçe sırıtıp yerdeki kağıtların arasında telefonuna uzandı ve piyano sesini kapattı,
"Evet, gerçekten çok sıcakkanlı."
YOU ARE READING
Too Close (bxb) - [Tamamlandı]
Fiction généraleDeniz bir ressam, Can ise onun ilhamı.