Kırk bir

6.5K 540 204
                                    

Medya: MISSIO- Twisted

Aynı Günün Devamı

Can

Deniz'in peşinden arkaya doğru sessizce ilerlemiştim. O gergindi ve ben bunu fazlasıyla hissediyordum. Anlamadığım şey bir anda ne olmuş olabilirdi?
Acaba o gün gelmiş miydi? Yurtdışına mı gidecekti?

Ben kafamda bin tane ihtimali düşünürken arkaya çıkmıştık, yine kimseler yoktu etrafta. Denizse sessizliğine devam ediyordu. 
Aynı sessizlikte yavaşça sigarasını çıkartıp ateşledi, kısa bir süre alevlenen ateş, Deniz'in yüzüne yansıdığında rahatsız görüntüsünün arttığını da gün yüzüne çıkartmıştı.

Rahatlamaya çalışarak duvara yaslanıp Deniz'in konuşmasını beklemeye karar verdim, ama bırak konuşmayı yüzüme bile bakmıyordu "Ee anlatacak mısın artık? Neden konuşmuyorsun?"

Derince nefes alıp bitmemiş sigarasını attığında sadece hareketlerini izliyordum, yüzüme baktığında loş sokak lambasından seçebildiğim kadarıyla daha kararlı görünüyordu

"Sana bir şey anlatmam lazım ama..."

"Ama?"

"Anlatmak için geç kalmış olabilirim."

Hiçbir şey anlamıyordum. Deniz birkaç adımda dibimde bitmiş ve elleriyle kollarımı yavaşa kavramıştı, gözlerime derin derin bakıyordu sanki samimi olduğunu göstermeye çalışıyordu
"Anlatmak istemiştim."

Kaşlarımı çattım, ellerimi Deniz'in ellerine yerleştirip önce aşağı indirip sonra yavaşça kavradım 
"Ne olduğunu söyleyecek misin?"

"Seni ilk gördüğüm günü anlatmıştım hatırlıyor musun?" 

Yavaşça kafamı salladım, "Ben o gün oraya Ayşe ile beraber gittim."

Devam etmesini bekleyerek yüzüne bakmaya devam ettim "O bir randevuydu aslında. Arkadaşın Mehmet ve Mete'nin de dahil olduğu." 

Söylediği şeyin idrakına vardığımda zihnim bomboştu, verebileceğim hiçbir tepki yoktu ama ellerim Deniz'in ellerini otomatik olarak bırakmıştı.
Ellerimi çektiğimde Deniz'in gözleri de ellerime inmişti, ama bunu çaresizlikle kabullenen birisinin bakışlarıyla kafasını usulca kaldırıp bana bakmaya devam etmişti.

"Senin arkadaşın olduğunu bilmiyordum." 

"Nasıl yani ben şimdi anlamadım, sadece bir randevudan bahsediyorsun değil mi?"

İstemsizce duvarla Deniz arasından kurtulup Deniz'in diğer tarafında dikilmeye başlamıştım, kafasını kaldırıp uzunca bana baktığında bunun randevudan fazlası olduğunu anlamıştım bile.

"Daha önceden de görüşüyorduk. O gün sondu."

"Tahmin edeyim," istemsizce güldüm "Mete'nin hoşlandığı çocuk sensin."

Bir şey demeyip kafasını başka yöne çevirdiğinde daha çok sırıtıp devam ettim "Sana duyguları olduğunu fark edince de görüşmeyi kestin öyle mi?"

Anında kafası bana dönmüştü "Tek sebep o değil, seni tanıdıktan sonra kimseyle olmadım."

Elimde değildi daha çok güldüm ama bu içimde fokurdayan bir duygunun varlığını görmemi engellemiyordu, neydi bu? Öfke mi? Yoksa kıskançlık mı? Mete'den o kadar çok dinlediğim çocuğun Deniz oluşu mu?

Gülüşüm solarken telefonuma gelen art arda bildirim sesleriyle elime cebime atıp telefonu çıkarttım

Mehmet: Biz geldik

Too Close  (bxb) - [Tamamlandı]Where stories live. Discover now