Can
Cama vuran yağmur sesleri, hiç gürültü yok, sadece yağmur sesi, ne arabaların ne de insanların bağrışmalarının sesi. Başım ağrıyor, hayır hatta birisi kafamın içine bıçak saplayıp duruyor, bu ağrının başka bir sebebi olamaz.
Gözlerimi zar zor araladığımda görüş açıma ilk önce tablo girdi, bir dakika, tavan bu. Gözlerimi kısıp daha dikkatli bakmaya çalıştım ama bu sadece ağrının şiddetlenmesine sebep olmuştu. Gözlerimi ovuşturup bu sefer daha yavaşça açtığımda kalakaldım.
Tavanın her bir karesi çizimlerle doluydu, tablo gibiydi. Bir süre ağzımdaki iğrenç tatla tavanı izledim, köşede uzay olduğunu tahmin ettiğim yer vardı, milyonlarca küçük beyaz nokta da yıldızlar olmalıydı, farklı yerlerinde farklı renkte toz bulutları vardı ki sanırım bunlar da galaksi olmalıydı. Sonra siyah uzay giderek maviye dönüyordu, iyice açıldığında okyanusun içindeymiş gibi hissediyordum. Bir sürü daha önce görmediğim türde balık, denizanaları... Bu geniş odanın tavanının her köşesi bir şeylerle doluydu.
Neredeydim lan ben?
Boğazımdaki acıyla yüzümü buruşturdum, dün ne kadar içmiştim ben? Yatakta doğrulup dün olanları hatırlamaya çalıştım bir süre, bizimkilere sinirlenip evden çıkmıştım, Melisle kavga etmiştim, bizim mekana gitmiştim şuan sayısını hatırlamadığım kadar bira içmiştim, sonra... Ellerimle yüzümü avuçlayıp ağrıyı arka plana atmaya çalıştım, siktiğimin içkisinden nefret ediyordum!
Sağıma soluma bakındım telefonumu bulmak için ama ortalarda görünmüyordu, yatağın yanındaki şifonyer kitaplar ve kağıtlarla doluydu. Merakıma yenik düşüp kağıtlara uzandım, çizimdi bunlar.
Gördüğüm anda içime bir hayranlık dalgası yayılmıştı, elimdeki kağıtta bir kadının vücudu çizilmişti, kadın çırılçıplak suyun üzerindeydi, gözleri kapalıydı, simsiyah saçları suda dans ediyor gibi dalgalıydı. Suyun üstüne sadece memeleri, göbeği, ayak parmakları ve yüzü çıkmıştı, çoğunluğu suyun içindeydi. Suyu koyu mavi çizmişti, sanki fırtına varmışçasına. Aklıma sadece uyuyor ihtimali gelmişti, ama sonradan ölü olabileceğini de düşündüm, yine de nedense uyuyor ihtimali daha baskın çıkmıştı içimde.
O kağıdı hızlıca yenisiyle değiştirdim, bu sefer bir kaplanı çizmişti, kocaman turuncu bir kaplan ama sadece ilk bakışta bir kaplan gibi görünüyordu, onun bir insanla birleştiğini sonradan fark ediyordunuz. Mutasyona uğramış gibi.
Hızlıca onu da değiştirdim, bu sefer gördüğüm şeyle irkildim ve titredim. Vücudumdaki bütün tüylerin kalktığını hissettim, içime hayranlıkla beraber bir heyecan dalgası yayıldı, çizimdeki bendim.
Mikrofonla şarkı söylüyordum, gözlerim kapalıydı, kaşlarım çatıktı, mikrofona sıkıca tutunmuştum, muhtemelen şarkı söylerken kendimi görsem böyle olurdum. Kafamdan aşağı tüm kağıt boyunca mavi bir su dökülüyordu, vücudumdan aşağı kayarken de gittikçe siyahlaşıyordu ve ayaklarımın bastığı yer tümüyle o siyah sıvıyla doluydu.
Bu da neydi böyle?
Bir anda zihnime doluştu tüm anılar, dün sigara içmeye çıktığımda Deniz'de oradaydı, onunla beraber sigara içtim ve en son kustuğumu hatırlıyordum, ondan sonrası yoktu.
Hassiktir.
Kafamı kaldırıp odaya tekrar baktım, burası onun evi miydi?
Ne olmuştu lan dün gece? Sakin ol Can, belli ki sızıp herifin başına kaldın.
Gözlerim istemsizce tekrar kağıdı bulurken sıradaki kağıda geçtim, yine bendim, ama bu sefer direk yüzümü çizmişti, gözlerim yine kapalıydı, neden hep gözlerim kapalıydı? Kaşlarım geniş v şeklinde çatılmıştı, dudaklarım ıslık çalar gibi büzüşmüştü. Yüzümdeki üç beni yine unutmamıştı. Yutkundum. Bu kadar... Bu... Bu resim fazla güzeldi, ben mi kendimi öyle göremiyordum yoksa o mu beni böyle görüyordu?
YOU ARE READING
Too Close (bxb) - [Tamamlandı]
Narrativa generaleDeniz bir ressam, Can ise onun ilhamı.