Can
Karanlık ormanda Deniz'in evine yaklaştığımızda taksici abinin sesini duydum
"Evlat bekleyeyim mi hiç tekin durmuyor burası öldürseler kimse bulamaz seni."
"Sağ ol abi... Ama arkadaşımın evi." Parayı uzatırken gülmeden edemedim, burada ilk bulunduğumda ben de aynı şeyi düşünmüştüm, yani bende bir problem yoktu demek ki.
Taksiden indiğimde cam kapının arkasında durup zili çaldım, aşağı kat karanlıktı ve bu taksici abinin önerisini bir anlığına da olsa düşünmeme sebep olmuştu, ya Deniz evde yoksa amına koyayım, bu karanlık ormanda tek başıma ne yapacaktım? Ama sonra ışıklar yandı ve Deniz göründü.
Onu görmenin beni ne kadar rahatlattığını fark ettiğimde afalladım, ona bu kadar alışıyor olmak hayra alamet değildi özellikle bu çocuğun ne kadar çapkın ve insanlara bağlanmayan birisi olduğu düşünülürse.
Bu ayrıntıyı unutmamam gerekiyordu.Beni gördüğünde şaşırıp saniyelik duraksamıştı ama hemen toparlayıp kapıya geldi, kapı açılıp içeri girdiğimde ardımdan kapatmış tedirgin ve bir o kadar da şaşkınca bana bakmaya devam etmişti
"Bi sıkıntı mı oldu? İyi misin?"
"Konuşmamız lazım."
Etrafına bakındı bir süre, sonra kararsızlıkla alnını kaşıdı, en sonunda ise pes edercesine nefesini verdi
"Ne içersin?"
"Kahve."
O kafasını sallayıp mutfağa giderken ben de peşinden adımladım, tezgahın diğer tarafındaki bar taburelerinden birisine oturup Deniz'i izlemeye başladım, bir an önce konuşmaya başlamamız lazımdı yoksa diyeceklerimi unutmam an meselesiydi.
Tecrübelerim bu konuda açıktı, kafamı bir hayli karıştırıyordu bu dengesiz herif."Niye benden kaçıyorsun?"
Elindeki kupanın saniyelik kayıp tezgaha çarpmasıyla Deniz'in kupayı yakalayıp tezgaha geri koyması bir olmuştu. Bana dönmeden boğazını temizleyip yavaşça benden tarafa döndü,
"Senin görüşmek istemeyeceğini düşündüm aslında, her şeyi daha bok etmemek için bir süre sana zaman tanımaya karar vermiştim."
Çok ciddiydi, bu konu üzerinde çok uzun zaman düşündüğü belliydi, niye bu kadar kasmıştı ki?
"Benden kaçan sensin ulan, bahçede de bırakıp gittin beni!"
Derince bir nefes verip tezgahta bana doğru eğildi, gözleri anlık dudaklarıma kayıp gözlerime tekrar çıkmıştı, sanki oraya baktığı an elektrik çarpmışta bir daha bakmaması gerekiyor gibi.
Onu anlıyordum, çünkü şuan aramızdaki gerilimli elektriği ben de hissediyordum ve gözümü gözlerine sabit tutmak için ekstra çaba sarf ediyordum."Can anlamıyorsun-" ama devamını getirmedi, eliyle saçını karıştırıp etrafa bakındı tekrar, bir şey arıyormuş gibi ama sadece kaçıyordu. Bu Deniz için normaldi, dışarıdaki insanlarla ilişkisini gözlemlediğimde onun kendini onlara hiç açmadığını net görmüştüm ama bana bambaşka davranıyordu.
Bunun sebebini çok merak ediyordum, sadece modeli olduğum için miydi, yoksa daha fazlası mı?
"Yalan söylemeye gerek duymadığını söylemiştin, şimdi saçma sapan davranıyorsun. Tek yaptığın kafa karıştırmak Deniz, bir anda hayatımın orta yerine atlayıp kasırga çıkaramazsın."
Bu sefer gözlerini tereddüt etmeden gözlerime dikmişti, ah güzel demek sonunda damarını bulmuştum Deniz Bey.
"Belki de haklısın saçma sapan davranıyorum ama bunun tek sebebi sensin."