Medya: Michael Kiwanuka - Love & Hate
Can
"Emin misin bak hala geri dönebiliriz?"
Bu söylediğime Deniz'den sadece gülümseme gelmişti, şuan bizim evin önündeydik, Deniz ailemle tanışmak istediğini söylemişti ama tabii arkadaş olarak.
Bu ayrıntı benim de hoşuma gitmiyor olsa da bizimkiler böyle bir şeyi asla sıcak karşılayacak insanlar değildi, ve buna rağmen Deniz onları tanımak için çok ısrarcıydı.
Kaçınılmazı ertelemeye çalışarak olduğundan daha yavaş çıkarttım anahtarı, apartmana girdiğimizde üst kata çıkarken de yavaştım ve aramızda kuvvetli bir sessizlik vardı. Bana kalsa hiç tanışmalarını istemiyordum, aramızdaki ilişki türünden dolayı değildi, sadece onlara hala çok kızgındım.
Bütün o para mevzuları ve saçma sapan kavgalar, hayatımı bok yoluna sürüklemeleri.Ama gün boyu ne kadar kaçarsam kaçayım günün sonunda tek bir gerçek vardı, o da onların ailem oluşu.
Kapıyı açıp içeri girdiğimizde sanki dışarıdaki sessizliği eve getirmiştik, evdeki tek ses benim parmaklarımın arasındaki anahtarların birbirine çarptığında oluşan metalik sesiydi. Anahtarı tekrar cebime tıkarken kararmaya yüz tutmuş havadan dolayı evin içine de bir karanlık çökmüştü neredeyse.
Bu da evde kimsenin olmadığı anlamına geliyordu. Bugün bir arkadaşımla geleceğimi söylemiştim halbuki.
Her neyse, işime gelirdi sonuçta.
Kapıyı kapatıp girişin ışığını yaktığımda Deniz'in meraklı gözleri de açıkça ortaya serilmişti, "Kimse yok galiba?"
Bunu sessizce söyleyişi bütün gerginliğimi dağıtıp gülümsememe sebep olmuştu, kafamı sallayarak onayladım onu "Annem komşudadır, babam için çok erken saatler zaten."
Dudağı kana doğru kıvrılırken gözleri parlamıştı "O zaman bana odanı göster."
Elimle ilerideki kapıyı gösterdiğimde bana gülümseyip o tarafa doğru ilerlemeye başlamıştı, ben de arkasından gidiyordum. Ama kapıyı aralayıp eşiğinde durmuştu, kafamı yana eğip neden durduğunu anlamaya çalıştım.
Sadece dikkatle içeriye bakıyordu, sonra odaya doğru bir adım attı, sonra ortasına doğru ilerledi. Zaten çokta büyük değildi.
Ben de o sırada hızlıca odaya bakmıştım, çok sık gelmediğim için herhangi bir dağınıklık var mı diye kontrol ediyordum.
Sonra dikkatim Deniz'e kaydı, köşede sarkan Beşiktaş formamı eline almış inceliyordu, şaşkın ama bir o kadar da sevimli yüzüyle bana baktı "Beşiktaşlı olduğunu bilmiyordum."
Ona deli misin dercesine baktım "Kara kartal bu, sevdamızı hafife alma."
Ellerini havaya kaldırıp sırıtmıştı "Tamam bir şey demedim kara kartalına."
Formayı sandalyeye geri bırakırken sordum "Sen hangi takımlısın sahi?"
Umursamazca omuz silkerken bu sefer kitaplarıma yönelmişti, eli Dostoyevski'nin üzerindeydi "Takım tutmuyorum."
Kaşlarımı çattım "Nasıl yani? Neden?"
"Ne neden?"
"Bir insan neden takım tutmaz ki?"
"Neden tutar?" kafasını yarım çevirip sırıtmıştı, durup ciddi ciddi düşündüm gerçek bir cevap verebilmek için, omuzlarım kalkarken ellerimi de kaldırdım "Ne bileyim, tutku meselesi, yani bence bu çocukluktan öğrenilen bir şey, bir takımı sevmek, tutkuyla bağlanmak." kafam yerdeki halının desenine giderken aynı zamanda geçmişe gitmiştim sanki
YOU ARE READING
Too Close (bxb) - [Tamamlandı]
Ficțiune generalăDeniz bir ressam, Can ise onun ilhamı.