Ben daha ne olduğunu anlayamadan Ekin'le aramıza girmiş ve benimle göz teması bile kurmadan Ekin'e doğru eğilmişti, geri çekildiğinde Ekin'in yüzündeki düz ifadeden Deniz'in ne söylediğiyle ilgili tahminde bile bulunamıyordum.Bana ters bir bakış atıp uzaklaşırken hayretle bakakalmıştım, kafamı çevirip Deniz'e döndüğümde kaşlarım çatıktı "Ne dedin ulan çocuğa?! Ağzını yüzünü kıracaktım onun!"
Yarım ağız sırıtırken Kaan'ın sipariş için koyduğu çerezden bir tane ağzına atıp geri çekilmişti,
"Çalışırken birisine vuracaksın? Sen?" dönüp Kaan'a doğru sırıttığında Kaan'ın da yarım ağız güldüğünü fark etmiştim, ulan bunlar o 4 günde kanka mı olmuşlardı? "Başımıza taş yağacak sanırım."
Kaan'da gülerek onu onaylarken öldürücü bakışlarla siparişleri alıp dağıtmaya çıktım, Ekin'de masaların arasında gezinip boşları topluyordu. Az önceki olası kavgayı engellemesinin hiçbir anlamı yoktu, o kavga illaki olacaktı amına koyayım.
Ben o itin ağzına sıçmadan rahat etmeyecektim.
Tekrar bara döndüğümde Deniz Kaan'la koyu bir sohbete dalmıştı, "Kolay gelsin ya, bir şey ister misin?"
Bakışlarını Kaan'dan çekip saniyelik bana bakmıştı"Çok kibarsın ama gerek yok iyi böyle."
Gözlerimi devirip tepsiyi Kaan'ın önüne sertçe bıraktığımda kolumdaki saate baktım, çıkmama yarım saat vardı. Şuan tek istediğim kimsenin bana ulaşamayacağı bir yerde uzun uzun uyumaktı.
"Abi bu arada n'aptın bu Ekin işini?"
Arkamdan eğilen Kaan'a kısa bir bakış atıp önüme döndüm "Hallettim, sorun yok."
"Nasıl yani? Nasıl bir halletmek bu?"
Deniz'le ikisi pür dikkat beni izliyordu, "İlyas abiyle konuştum işte, sorun yok, harcamaz seni ama sen de bela çekme, bulaşma Ekin'e."
Kaan'ın yarı sırıtıp yarı homurdanır hallerine karşın Deniz oldukça ciddi bir şekilde beni izliyordu, sipariş geldiğinde Kaan geriye gitmişti, Denizse bana yaklaşmıştı
"Ama sen az önce kavga edecektin, sen işini tehlikeye atacak bir şey yapmazsın." Kendi kendine konuşuyor gibi görünüyordu, hala yüzü düşünceliydi, sonra birden aydınlandı ve gözlerimiz buluştu
"Tabi eğer işin tehlikede değilse."
Kaan siparişleri getirirken son cümleyi duymuş olmalıydı ki içkilerin içine girercesine öne eğilmişti
"Ne tehlikesi? İşin niye tehlikede ki senin?"
Tepsideki siparişleri alırken homurdandım "Karışmayın siz."
Gerçekten karışmamalılardı, bu benim meselemdi.
En son siparişi de masaya bırakırken Ekin yanıma yanaşmıştı "Konuştun mu patronla."İçimdeki öfkeyi bastırmak için tepsiyi iki elimde sımsıkı tuttum, parmaklarım ağrımaya başlamıştı.
Yarım saat Can, yarım saat sonra özgürsün, ağzına sıçabilirdin.
Hışımla Ekin'e döndüm, yüzü bile sinirimi bozmaya yetiyordu şuan "Konuştum ulan ama senin ne kadar-"
Dibimizde hissettiğim varlıkla cümlemi bitirememiştim, İlyas abi hemen dibimizde duruyordu.
"Beyler müşteriler hala var, işe devam."
Dişlerimi sıkarak oradan uzaklaştım, cehennemden beter bir gündü.
Deniz hala Kaan'ın orada dikiliyordu, ona ters bir bakış atıp saniyelik arkamı dönmüş İlyas abiye bakmıştım "Gitsen iyi olur, çok takılma buralarda."