Deniz
Aşağı sokakta arabanın içinde Can'ı beklerken radyoyu açtım, rastgele bir şarkı çıkarken ona odaklanamadan Can'ı sokağın köşesinden dönerken görmüştüm.
Ellerini cebine sokuşturmuş hızlı adımlarla yaklaşıyordu, onu uzaktan izlerken yeni bir şeyi daha fark etmiştim, aslında hafif kaslı olmasına rağmen ince bir bedeni vardı. Neydi o kelime, yorgun, hassas. Geçen gün anlattığı hikayede de bir ufak ayrıntıyı görmüştüm, 13 yaşında da çalıştığını söylemişti, neresinden bakarsam bakayım hayatının zorluklarla dolu olduğunu fark etmiştim ve buna rağmen hala güçlü duruyordu. Bu özellikleri gözümde daha da etkileyici olmasına sebep oluyordu.
Kapıyı açıp hızla kendini ön koltuğa attığında direk klimaya uzanmıştı, derecesini yükseltirken bir yandan da alnındaki boncuk boncuk terleri siliyordu. Onun bu haline sırıtmadan edemedim, yanımdayken bu kadar rahat hareket etmesi hoşuma gitmiyor değildi. Göz göze geldiğimizde yine o çatık kaşlarıyla baktı, bu çocuk neden bu kadar kolay çatabiliyordu kaşlarını? Patlamaya hazır bir bomba gibiydi.
Neden gülüyorsun, dercesine baktığını bildiğimden önüme dönüp arabayı çalıştırdım.
"Seni dışarıda bir yerde gören birisi dünyanın en ciddi ve somurtkan insanı olduğunu düşünür ama aslında tam tersisin biliyor muydun?"Tekrar gülüp anlık ona baktım, bir çocuk gibi homurdanıyordu,
"Öyle miymiş?"
"Evet, öyle. Doğru olduğunu sen de biliyorsun."
Belli belirsiz omuz silkip gülümsemeye devam ettim
"Yanımdaki insana bağlı bir şey bu."
Radyoya uzanırken bir süre beni süzdü, ona baktığımda hızla gözlerini çevirmişti. Hah! Onun gibi sert mizaçlı görünen birisinin bu kadar kolay kızardığını görmek beni şaşırtıyordu.
"Sende dışarıdan bakıldığında sert mizaçlı, ters bir hareketinde tereddüt etmeden yumruğunu geçirebilecek birisi gibi görünüyorsun."
"Ama?" diyerek merakla beni izledi, sırıttım ve ona döndüm
"Ama aslında hassas ve utangaç bir çocuksun."
Arabanın içini kahkahası doldurduğunda istemsizce sırıttım "Ben mi?" kahkahalarının arasından zorla çıkardığı kelimelere daha fazla gülmekten başka bir tepki verememiştim.
"Tenin kızarmaya oldukça müsait."
Sırıtıp ona döndüğümde bakışlarında alaydan çok şaşkınlık ve heyecan görmüştüm, ah, o türlü bir kızarmadan bahsetmemiştim ama bence öyle sanmasında bir sakınca yoktu.
Ona daha da sırıtırken orman yoluna döndüm, o da bu sırada radyonun sesini açmıştı.
Müzik listemden özellikle Fransızca şarkı seçtiği gözümden kaçmamıştı.
Fransızca bilmese de fazlasıyla ilgili olduğunu çok daha önceden fark etmiştim, onu ilk gördüğüm o gece arkadaşları da Can'dan dillere ilgili diye bahsetmişlerdi.Ona dönüp şarkının en sevdiğim kısmını mırıldandım
"Que dire a ces gens
Je change graduellement"bu onun hafifçe sırıtmasına neden olurken benim gülümsememin daha da genişlemesine sebep olmuştu
"Ne dedin orada?"
Yine şarkının o kısmında tekrar ettim, buna karşılık gülümseyip önüne döndü
"Bu insanlara ne diyeceğim ben?
Yavaş yavaş değişiyorum"Ona bakarken şarkıya dahil olmayan bir kısım daha mırıldandım Toi Tu m'as changé* (beni sen değiştirdin) ama duymamıştı.
*
Bu aslında önceki bölümün devamıydı bu yüzden kısa, bugün kafam biraz dalgın atlamışım, yani ikinci part olarak düşünebilirsiniz.
❤
YOU ARE READING
Too Close (bxb) - [Tamamlandı]
General FictionDeniz bir ressam, Can ise onun ilhamı.