Dokuz

9.2K 737 124
                                    

Medya:  Twent One Pilots - Chlorine (Slowed to Perfection)

Can

Arabadan inip eve doğru ilerledim, arkama bakmak istemesemde kendime engel olamayıp göz ucuyla Deniz'e baktım. O da bana bakıyordu, kafasını sallayıp arabayı çalıştırdı ve ortadan kayboldu. İçimdeki garip karıncalanmayla kapıyı açtım. Ona bırakmasına gerek olmadığını söyledim ama o baya ısrar etmişti, eh şehir dışındaydık amına koyayım, çokta ısrar etmedim açıkçası.

Apartmana girdiğimde belli belirsiz bir nefes verdim, Deniz'in yanından ayrılınca gerçek dünyaya adım atmış gibi hissetmiştim, garip bir çocuktu. Onu henüz çözememiştim, çözülecek gibi de durmuyordu.

Saat neredeyse 6 olmuştu ve ben 1 saat sonra sahneye çıkacaktım. Elimdeki tek işi de kaybedersem boku yerdim, babam zaten bu saatte evde olmazdı, bir şansa umarım annem de evde olmazdı. Şimdi kimseyi çekecek halim yoktu.
Kapıyı açıp sessizce içeri girdiğimde saniyeler içinde annem karşımda belirmişti, evet hayattaki şansım bu kadardı.
"Nerdesin sen geceden beri? Aklım çıktı aklım! İnsan bi haber verir telefonlarını da açmadın."

"Uyuyakalmışım."

Kısaca cevap verip odama ilerledim hızla, başka yerde kalmama pek alışık değillerdi, genelde sabahlarsam bu dışarıda bir yerlerde takıldığımda oluyordu, birisinde kalmak gibi bir şansım olmuyordu. Çünkü sikik arkadaşlarım ya yurtta kalıyordu ya ailesiyle.

"Beyefendiye bak ya, ne kadar rahatsın! Sen hiç düşünme zaten bu kadın beni merak ediyor mu diye! Nerde uyudun?"

Onu duymazlıktan gelip odama girdim, sadece işine gelince önemsemesinden nefret ediyordum. Ama bunu konuşmanın hiçbir faydası yoktu, insanların istedikleri zaman sağır olabilmek gibi bir özellikleri vardı, çok güzel anlamazlıktan geliyorlardı.
Sonuçta, nefesimi tüketmek için çok yanlış bir gündü, tek istediğim işe zamanında gidip şarkı söyleyip kafa dağıtmaktı.

Hızlıca ceketimi, telefonumu ve diğer ıvır zıvırları kenara fırlatıp banyoya gitmek için koridora yöneldim ama annem yine karşımdaydı fakat bu sefer siniri azalmış görünüyordu.

"50 liran var mı? Pazara çıkacağım evde hiçbir şey kalmadı. Seni bekliyorum sabahtan beri."

Ağzımdan istemsizce histerik bir gülüş çıktı, damarlarımda yine o tanıdık öfkenin bir yılan gibi sinsice kıvrılarak dolaştığını hissettim

"Sana verdiğim para tam olarak bu şeyler içindi, o adam gidip ne olduğu belirsiz yerlerde yesin diye değil!"

"Düzgün konuş! O adam dediğin senin baban!"

"Yemişim babasını."

Tekrar odaya girip cüzdanımda kalan son 40 lirayı annemin eline tutuşturdum

"Elimde kalan tek para bu ay sonuna kadar bir kuruşum bile kalmadı! Aç kalmak istemiyorsan bu parayı da yedirmezsin o herife!"

Sonra bir şey demesine fırsat vermeden banyoya attım kendimi, sinirden ellerim titriyordu. Orada içtiğim ağrı kesicinin hiçbir anlamı kalmamıştı, başım tekrar zonklamaya başlamıştı. Kafamı kanata kanata duvara vurmak istiyordum, sanki bu beni rahatlatacak tek şeymiş gibi.

Biraz sakinleşmeyi bekleyip sonra suyun altına girdiğimde biraz olsun gevşediğimi hissetmiştim, ama bu rahatlık sadece vücudumdaydı, ruhum çürüyordu.

-

Melih davula giriş yaparken mikrofonu sıkıca tuttum, her gece yaptığım gibi bu gece de kendimi sahneye bırakmıştım. Gözlerimi kapattım, mikrofona sıkıca sarıldım, ve her şeyin siktir olup gitmesine izin verdim. Şimdi sadece ben vardım, başka kimse yoktu, ve vücudumdan yayılan notalar.

Too Close  (bxb) - [Tamamlandı]Where stories live. Discover now