1.bölüm**

4.4K 68 4
                                    

Her zaman ki gibi bir sabah yorgun bir şekilde kulübeme doğru ilerliyordum. eee aile olmadan geçinmek zor iş. Gecenin bir vakti sokakta boş boş kulübemin yolunu tutarken Sinan ile Mete'yi koyu bir sohbete dalmış bir şekilde gördüm. Ah şu çocuklar bazen gerçekten çeneleri durmuyor. Evime vardığım zaman direk uykunun kollarına bıraktım kendimi fazla bitkin düşmüştüm.
Bayağı geç uyuduğumdan mıdır, bilinmez çok geç kalkmıştım. Genelde dışarıda dilenmem ben sevmiyorum, gerek duymuyorda olabilirim tabii. Sinan ile Mete her seferinde gün ağırınca işe koyuluyorlardı baya çalışıp bir lokma için uğraşırlardı. Annem beni dünyaya getirirken ölmüş, babam tek sorumlu beni tuttuğu için bir kenara pas pas gibi atmıştı işte. Neyse ki Zümrüt teyze sahiplenmiş beni. Daha kundaktaki bebek ne bilsin, neye mâl olduğunu. Adımı Hazal koymuş, neden mi? Kuruyup dökülen anlamı falan olduğundan hep söylenirdi zaten ah! bahtsız kızım diye. Zümrüt teyze hiç çekinmeden annelik etmiş bana. Beni çok sevdiğini bilirdim. Ne yazık ki 13-14 yaşına gelinceye kadar. Kalbinde ki rahatsızlıktan dolayı hayata gözlerini yummuştu. Artık ciddi anlamda yalnızdım. Kimsem hatta hiç kimsem yoktu. Ne demek olduğunu kimse anlayamıyor işte. Artık genç bir kızdım çocukluğu bir kenara bırakmak zorundaydım ama o küçük çocuk hep içimde bir yerde olacaktı. Gün çoktan ağarmıştı ama nedense kalkmak istemiyordum. Mete ve Sinan'a yardım etmek istesemde bunu yapamazdım gerçekten dilenmemek için çabalıyordum. Sinan arada bir sattığı peçetelerin parasıyla ekmek falan alırdı zaten ne ara birbirimizi tanıyıp bu kadar yakın olduğumuzu hatırlayamıyoruz bile. Sinan 15 yaşında yeşil gözlü kumral bir dostum, Mete ise kahverengi gözleri açık saçlarıyla 16 yaşlarında iyi bir dostumdu. Onlardan 1 veya 2 yaş büyüktüm.
Liseye kadar okuyup birden bırakmak zoruma gitmişti. Ama yapacak bir şeyim yoktu. Kendime zor bakıyorken okumam mümkün değildi.

Şenlikler, eğlenceler tam benlik işlerdi onlarda arada bir oluyordu zaten.
Bazen kulübemin ilerisinde yazın gelişi kutlanır ve bolca eğlence düzenlenirdi bazen de büyük adamlar gelir konuşma yapar sonra şarkılar çalar yine oynardık düşünüyorum da keşke hep böyle eğlenceler düzenlense.

Sinan elindeki 4 çikolatalı gofretle yanımıza gelince ben ve Mete'nin gözlerinin nasıl parladığını bilemiyorum.
-Mete; lan oğlum nerden buldun bu gofretleri? Deyince bende şaşkınlığımı gizleyemeyip başımı onaylar gibi salladım nereden buldun Sinan? Dedim hemen. Sinan gülerek sakin olun diyerek gofretleri uzattı nasıl saldırıp bitirdiğimizi bilemiyorum. Oturup başladı anlatmaya: arabadaki bir abiye peçete satayım dedim o esnada adam bana bakarak hapur hupur süpürüyordu çikolataları, zoruma gitti başımı önüme eğdim bana baksana dedi gülümseyerek, bende dönüp baktım: senin yanında daha kaç arkadaşın var? Diye sorunca benimle beraber iki arkadaşım daha var dedim. Önündeki cebi açıp bunları verdi, "al bunları götür beraber yersiniz" deyince bende koşarak geldim sonuç bu dedi gülerek.
Oturup yedik. Gün öyle böyle geçiyordu.
Sinan, ben çok yorgunum uyuyacam deyince kendi kulübesine gitti. Mete'de aynı şekilde deyip kalktı bende iyi geceler diyerek uyudum.

Ne ara sabah olduğunu anlamadan doğruldum yerdeki halımın üstünden. Büyük bir gürültü kopunca dışarıdan, kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu bayağı korkmuştum. Sinan ve Mete kulübelerinde yoktu. Tüh! Diyerek dışarı baktım. Yine bir yerin açılışı yüzünden protesto ediliyordu. Yani linç ediliyor da dene bilir. Her neyse içeri gireyim bir şey olmadan derken gözüme öyle bir şey çarptı ki içimdeki mutluluk tarif edilemezdi. Koli koli yumurtalar, kasa kasa Domatesler mi onlar? Direk geri döndüm ve oraya doğru ilerlemeye başladım gerçekten gözüm dönmüştü. Tam yerime vardığımda etraf dumanlarla kaplıydı polisler insanların üstüne su döküyordu ama o su ile insanlar yere düşüp kaçıyordu bu inanılmaz bir şeydi. Domates ve yumurtaları birbirlerine fırlattıklarını görünce, her neyse deyip domates ve yumurtaların olduğu yere ilerledim bir kaç tane domatesi elime aldığım gibi bir koli yumurta nın üstüne koyup koşarak kulübeye ilerledim. Mutluluktan çığlık atmak üzereydim bir kaç gün karnımız tok olacaktı. Arka taraftaki binanın hurda diye attıkları eşyaları bazen karıştırır lazım olan şeyleri alırdım. İnsanlar boş yere masraf yapıp atıyordu hayret edilecek bir şeydi gerçekten. Orada bulduğum siyah bir tavayı almıştım üstü biraz yıpranmış, çizilmiş olsada iş görürdü. Yumurta kırıp domatesi üstüne doğrayıp karıştırdım o sıra da Sinan oo ziyafet var diyerek içeri girdi Mete de onu takip ediyordu. Gelin çocuklar diyerek önlerine bıraktım. Sinan; Hazal doğru söyle hırsızlık falan yapmadın değil mi ablacığım? Derken ciddi ciddi ve korka korka suratıma bakıyordu. Mete de biraz tedirgin olmuştu. Bende gülerek: saçmalama dedim. derin nefes alışverişlerini hissediyordum. Olayı anlatırken şaşırdılar ama daha önce de böyle meseleler olduğu için fazla kurcalama gereği duymadık. Yemeğimiz bitince herkes evine yani kulübelerine gitti.
Bazen keşke bir ablam veya abim olsaydı derdim onlar beni korur belkide bu hayatı yaşamama izin vermezlerdi. Sinan ve Mete olmazsa ne yapardım bilmiyorum.
Etrafı toparlarken birden sert bir şekilde kapı çalındı normalde kimse beni ziyaret etmez bizimkilerde direk içeri dalarlardı kapıyı kim çalıyor ki diye düşünerek merakla kapıyı açtım 29-30 yaşlarında bir adam kapıda dikiliyordu buyurun diyerek söze daldım.
Merhaba girebilir miyim? Diye bi soru atınca ortaya, biraz afalladım sonra tabii diyerek içeri aldım bir kenarda oturdu ve direk konuşmaya başladı.
Burada mı yaşıyorsunuz?
Evet. Dedim tiz çıkan bir sesle.
Anladım. Baya güzelmiş deyip gülünce,
Bende gülümseyip sağ olun dedim.
Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın amacım konuşup, arkadaş olmak dedi.
Öyle çok şaşırdım ki şaşkınlığım yüzümden belli olduğuna emindim. Bana gülerek bakıp bir soru daha attı ortaya.
Tek mi yaşıyorsunuz?
Evet dedim. Gerçekten biraz tedirgin olmuştum.
Sakin ol kızım deyince kalbimin ritmi değişti resmen kızım mı?
Annen, baban nerede?
Annem hayatta değil, babamı tanımıyorum dedim. Anladım dedi. Bak kızım diyerek söze başladı: Aslında bir evlat edinmek istiyordum bunun için yurtlara, her yere baş vurmuştum ama o yumurtayı o domatesi sevinçle kucaklayıp koştuğunu görünce içim kıpır kıpır oldu. Bu arada adın neydi? Deyince,
direk Hazal dedim. Gözleri parlayınca çok güzel ve hüzünlü bir adın var dedi. Seni evlatlık olarak almak istiyorum ne dersin? Neye uğradığımı şaşırdım birden,
Ney? Diye bağırıp tepki verince, direk pardon deyip başımı önüme eğdim.
Bir Kahkaha patlattı bende gülmeden edemedim. Boyu baya uzun bir adamdı saçları simsiyah yana yatırmış bir iki telini alnının üstüne düşecek şekilde bırakmıştı. Baya cool birine benziyordu.
Beni tanımanı istiyorum. Kendimi anlatırsam beni dinler misin? Deyince,
Elbette dedim.
Başladı anlatmaya:
Eşimle neredeyse 8 yıldır evliyiz ama ne kadar istesekte bir çocuk sahibi olamadık eşimle severek evlendim. Birbirimize çok bağlıyız. Önceleri çocuk meselesini sorun etmesekte artık baba olmayı eşiminde anne olmayı istediğini düşündük evlat edinmeye karar verdik ama henüz kendimize uygun birini bulamadık önce bebek mi, Çocuk mu, Genç biri mi, bilemedik ama seni görünce içim kıpır kıpır oldu kızım.
Adamın konuşmaları beni o kadar etkiledi ki gözlerim yanmaya başladı adamında gözleri dolmuştu uzun uzun sohbet ederek uzun lafın kısası seni yanımızda görmek istiyoruz dedi. Bende direk, eşiniz beni görmedi ki daha hem beni hiç tanımıyorsunuz deyince, eminim çok sevecek dedi. Sen merak etme sen kabul ettikten sonra tanışmak için çok zamanımız olacak sadece biraz düşün tekrar gelecem ama bu sefer yanlız değil. Deyip gülümseyerek çıktı gitti. Arkasından sadece baka kaldım hemen Sinan ve Mete nin yanına gidip bütün olanları baştan sona kadar anlattım mutluluktan dans etmeye başlamıştık bile.
Mete; ama sen gidersen ne yapacağız?
-Bilemiyorum diyerek cevap verdim. Sinan da koluna bir tane çarparak bırak şimdi bizi o artık bir aileye sahip olacak bunu kutlayalım dedi ve bağıra bağıra şarkı söylemeye başladı. Saat baya geç olunca direk kulübeme döndüm. Yatağımda uzanınca acaba nasıl olur? Diye düşünüyordum. Daha az evvel ablam, abim olsa nasıl olur diye düşünüyorken, şimdi bambaşka bir şey düşünür oldum. Yeni bir aile annem, babam nasıl olur acaba? Bunları düşünüyordum ki ne ara uykuya daldım bilemiyorum.

Sabah kalkınca yine her şey aynıydı dışarı çıkıp biraz dolanıp tekrar eve döndüm zaman akıp gidiyordu. O adam da gelecem dedi ama gelmiyordu işte. Henüz çok erkendi biliyorum ama umudumu artık kesmeye başlıyordum.

1 hafta sonra
Zaman ne ara bukadar çabuk geçti anlayamadım. Adamın adını bile sormamıştım ah! Aptal kafam ne diye sormadım yani ama oda o kadar şey anlattı bari adını söyleseydi hadi ben unuttum ona ne oluyor yani deyip söyleniyordum ki kapı çalındı kalbimin ritmi değişince anladım ki evet bu onlardı. Kapıyı açar açmaz ince hemen hemen benden biraz daha uzun bir kadın, saçlarını at kuyruğu yapmış, kot bir pantolon ve siyah bir tişörtle karşımdaydı baya havalı bir yapısı vardı ve evet adını sormayı unuttuğum beyfendi de arkasındaydı. Hoş geldiniz diyerekten içeri aldım onları. Hoş bulduk diyerek lafa atıldı güzel kadın. Çok sevecen bir yapısı vardı şimdiden kanım ısınmıştı ona karşı. Adam beni görünce sıcak bir gülümseme yayarken ben heyecandan ne yaptığımı bilmiyordum.
Eee bir karar verdin mi Hazalcığım? Deyince kadın, neye uğradığımı şaşırdım.
Ben, şey yani bilemiyorum diye bildim sadece. Al işte yine konuşamıyordum. Adam sevecen bir şekilde ben Vural eşim ise Sezen dedi bende sevecen bir şekilde gülümseyip memnun oldum dedim.
Sezen Abla; bak kızım benim evladım yok ve senin gibi bir kızı hayatımda görmek bana mutluluk verecek bizi istemiyor musun?
Olur mu hiç diye atılı verdim hemen. Vural abi bir kahkaha patlattı sende bize karşı boş değilsin diye espri yapınca hepimiz güldük. Peki dedim. Ama benim iki arkadaşım daha var diyerek söze daldım. Yani hep yanımdaydı onlar şimdi hiçbir şey olmamış gibi çekip gidemem dedim.
Onları da yurt'a kaydede biliriz. Sezen abla, kız mı? Diye sorunca, hayır iki erkek benim yaşlarımda dedim. tamam canım onları erkek yurduna yerleştirip her hafta ziyarete gideriz sıcak yuvanız olur. Deyince, sevinçten Sezen ablaya sarıldım. Çok mutluydum oda bana sıkı sıkı sarılmştı. Hadi gidiyoruz deyince, birden nereye? Dedim. İşlemleri halletmeye resmî olarak kızım olmaya gidiyoruz dedi gülerek. Peki yâ Mete ve Sinan...
Demek adları Mete ve Sinan dedi Vural abi, tamam onların işi bende şimdi sen gel bakalım bizimle her şey sırasıyla dedi gülerek. bende gülerek cevap verip tamam dedim.

İşlemleri falan hallettikten sonra artık gerçekten de bir ailem olmuştu. Koruyucu aile diyorlar ama sonuçta içinde aile var. Artık bir evim vardı.
Sezen abla; hadi gelde üst baş alalım kendimize deyince, üstüme bir göz attım omuzumdaki yırtık yamalı yerler, kirli tişört ve sarı eşofmanımla gerçekten berbattım. Saçlarımı düşünemiyorum bile. Saçlarım çok uzun ama karma karışıktı. Önce Bir mağazaya gidip bir şeyler aldık kot bir gömlek, siyah pantolon giydim üstüme Sezen abla, bunlar üstünde dursun dedi 5-6 çift beyaz, siyah renkli çoraplar aldıktan sonra ayakkabı reyonuna girdik. Beyaz bir spor ayakkabı aldık. Bayağı düzgün duruyordum ama saçlarım berbattı.
Hemen çıkışta kuaföre girdik.
Kuaför, nasıl yapalım? Deyince,
Sezen abla; omuzlara kadar kes dedi. sana da uyar mı? Deyince düşünmeden uyar dedim. Çünkü gerçekten berbattı. Umarım başımda bit falan yoktur diye dua etmeyi ihmal etmemiştim. 
Kesme işi bitince, fön çekelim mi? Diye soru sordu kuaförcü ama Sezen abla, gerek yok dedi. Eve gidince duş alacak zaten. Diyerek parayı ödedi.
Gülümsedim ve aynaya baktım. Saçlarım gerçekten çok tatlı olmuştu.

Eve giderken, arabanın içinde sessizlik hakimdi çok heyecanlıydım evi bayağı merak ediyordum. Sessizliği ilk bozan Vural abi oldu. Hazal okul okudun mu hiç? Diye sorunca bırakmak zorunda kaldım dedim.
Hımm üzüldüm kızım dedi. Ama merak etme seni özel bir koleje yazacaz tekrar okuyacaksın tamam mı? Deyince çok teşekkür ederim diyerek güldüm. ikiside bana bakarak gülüp yola baktılar.
-Sezen abla; kaçıncı sınıfta bıraktın?
-lise 2 nin sonları işte. Zümrüt teyze vefat edince bıraktım. Dedim naif bir sesle.
-Sezen abla; Hım peki az da olsa Zümrüt teyze vefat edince nasıl okumaya devam ettin canım?
Çok zordu okulda para lazım oluyor tabii dedim gülerek. Ben okumayı çok seviyordum derslerde bayağı iyiydi. Bir hocam vardı bazen yardımcı oluyordu bana. Tayini çıkıp Ankaradan ayrılınca bende bir daha okula gidemeyeceğimi anladım ve bıraktım.
Anladım kızım dedi güzel bir ses tonuyla ve sessiz bir şekilde eve doğru ilerlemeye başladık.

KARANLIKTAN DOĞAN IŞIK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin