19.bölüm**

132 3 0
                                    

-Azra; ben eve gideyim biraz işlerim var sende rahat rahat hazırlan kuzum.
Tamam her şey için teşekkür ederim kuşum diyerek Azrayı yolcu ettikten sonra hazırlanmaya başladım.

Neredeyse yarım saat olmuştu ve hazırdım. Bir o kadar da gergin.
Telefon çalınca arayan kişinin Batın olduğunu tahmin etmek zor değildi. Telefonu elime alınca hemen ekrana bakmadan efendim diyerek cevap verdim.
-Batın; Aşağıdayım da hazır mısın?
Evet. Geliyorum
-Batın; tamam
Anneme biraz işim var diyerek, hemen yeni aldığım ayakkabılarımı ayağıma geçirip bir koşu aşağı indim. Her zaman ki gibi siyah spor arabasıyla karşımdaydı.
Selam vererek arabaya binince oda gülüp selam dedi.
-Batın; Güzel bir yer biliyorum direk oraya gidelim mi? Yoksa biraz gezmek ister misin?
Teşekkür ederim ama direk konuşsak daha iyi olur.
-Batın; tamam o zaman gidelim bakalım.
-Yol boyu o kadar stresli hissediyordum ki gören de babamı bulup konuşacam sanır.

-Batın; işte geldik
Sonunda diyerek arabadan indim. Güzel bir mekana benziyordu.
İçeri girer girmez hemen ilk gördüğüm masaya kuruldum Batın da karşıma geçerek, evet konuş bakalım bana her şeyi baştan sona, hiç çekinmeden, sıkılmadan anlatmanı istiyorum. Hazal. Deyince bende aynı tavırla, tamam deyip başladım anlatmaya:
Doğduğum zaman annem vefat etmiş babam tek suçlu beni gördüğü için beni terk etmiş. Bir teyze bana sahip çıkmış oda ben 14 yaşlarındayken vefat etti. Sonra Sinan ve Mete'yle tanışıp arkadaş oldum. Kendimize ait kulübemiz vardı. Geçiniyorduk işte diyerek konuyu saptırmadan kapattım.
-Batın; hım adına çok üzüldüm Hazal. Peki Vural abi ne zaman aldı seni?
Okula gelmeden 2-3 gün önce
-Batın; ney? Sen ciddi misin?
Evet daha yeni 1-2 ay oluyor işte.
Ben Bu okula gelirken sizinle beraber onlarıda yeni yeni tanıyorum ama sanki 40 yıllık ailem gibi davranıyorlar bana onları çok seviyorum.
-Batın; gerçekten şaşırdım kusuruma bakma ve öyle davranmalarına bir o kadar da sevindim.
Yok normal diyerek güldüm. Oda gülerek devam etti.
-Batın; Peki babanı arama gibi bir düşüncen oldu mu hiç?
Seni düşünmeyen bir insanı düşünmek aptallık değil mi Batın?
-Batın; haklısın ama bazı insanlar ona bakmayıp, ne kadar da olsa onlar benim ailem diyerek arıyorlar yanlış anlama ondan sordum.
Biliyorum ama benim ailem zaten var. Başka bir aileye lüzum yok artık.
-Batın; anladım ve bu meseleyi Ada biliyor öyle mi?
Diyerek iç çekti bende sadece maalesef diye bildim.
-Batın; nasıl öğrendi ki?
Sizinle okul çıkışı karşılaştık ya hatta beni bırakmak istediğin zaman.
-Batın; evet bize sövdüğün zaman.
- gülerek evet o zaman dedim.
Yürümek bacaklarımı yorunca parkta dinlenmek istedim. O esnada Azra aradı Batına bu meseleden söz edecek misin? Falan dedi bende konuşma ayarladım sana anlatmak için kendimce işte. Azra'ya anlatırken meğer arkamda beni dinliyormuş.
-Batın; tek başına yürüdüğünü görünce eminim ki seni takip etmiştir.
Bilmiyorum Batın ama gerçekten artık umrumda değil sen öğrendin ya başkası bilsede umrumda olmaz.
-Batın; neden söylemedin daha önce? Utandın mı?
Hem o var hemde küçümsenmekten çekindim.
-Batın; bizi tanımadığın buradan belli.
Hamza nın da bir ailesi yok Hazal.
Ney? Nasıl yok?
-Batın; Hamza da yurtta kalıyordu. Sonradan oda bir aile tarafından alındı ve ailesi gerçekten çok zengin. Ona Ayrı ev, araba her şey alıp verdiler. Ama en acısı, Hamza ailesini aramak istese bile bulamaz Hazal.
Neden? Diye sorunca
-Batın; çünkü hiç biri hayatta değil. Evin zaten tek çocuğu Hamzaydı. Bir gün annesinin mide bulantısı falan tutunca babası kalk hastaneye gidelim demiş hamilelik belirtisi gösterince şüphelenip gitmişler. Testler falan filan derken annesinin hamile olduğunu öğreniyorlar tabii Hamza o zamanlar 11-12 yaşlarında arabaya binip eve doğru ilerlerken kaza geçiriyorlar. Teyzesi Hamzayı okuldan almaya gidince haliyle teyzesinden şüpheleniyor çünkü genelde babası onu alırmış. Teyzesinin ağladığını da fark edince, neden ağlıyorsun teyze? Diye soruyor ona.
ne oluyor teyze? Konuşsana diye bağırıyor. Annen ve baban kardeşinin haberini sana vermek isterken trafik kazası geçirmişler. Deyince kardeş mi? Kaza mı? Şaşırıyor Hamza bir müddet psikolojik tedavi de gördü zaten neyse ki şimdi durumu iyi. O kötü süreci bir nebze de olsa unuttu.
Hastane koridorunda ikisinin cansız bedenini görünce haliyle psikoloji diye bir şey kalmıyor. Hele ki kardeşi daha dünyaya gelmeden vefat edince fena bir bunalım olmuş.
- teyzesi falan sonradan onu almamış mı? Diye sorunca
-Batın; almış tabii ama Hamza ne kadar kalabilir ki? Yurda yerleşmiş en azından yük olmam diye düşündü sanırım. Zaten aile onu alınca yepyeni bir hayata başladı. Hayat çok acımasız iyi bilenlerden olmalısın. Ama şuan Hamza benim en yakın dostum Hazal. Ben ona kardeşim diyorum. Hepimizin farklı farklı hayatları var ve bunları biz seçmiyoruz bizim bir suçumuz yok ki.
Haklısın diyerek gözlerimi sildim fazla gözlerim dolmuştu.
-Batın; ve her ne olursa olsun dik durmalıyız hayatımızdan çekinip, utanırsak yaşamanın ne anlamı var?
Sadece başımı sallayarak onay verebiliyordum. Nefesim boğazımda kalıyordu. Soğuk bir şeyler içelim rahatla biraz diyerek garsonu çağırdı.
İki soğuk içecek isteyerek bana baktı
-Batın; ağlama Hazal. Gözlerin çok güzel onlarla yaş yakışmıyor.
Teşekkür ederim diyerek gülümsedim.
Oda rica ederim diyerek sırıttı. Allahım çok tatlı diye düşünürken kendine gel Hazal rezilliğin sırası değil.

İçeceklerimiz bitince, Batın kalkalım mı? Diye bir soru attı ortaya.
Tabii olur deyince hesabı ödeyip kalktık.
Eve hiç gidesim yoktu belkide Batın ın yanında kalmak istiyorumdur.
-Batın; hemen eve mi gideceksin?
İşim yok aslında diye gülünce iyi o zaman hadi arabayla gezelim.
Olur diyerek arabaya bindik.
Şarkıyı son ses açarak baya bir dolandık sonra karşıma öyle güzel bir oyun parkı çıktı ki hemen gidelim mi? Diye söyleyi verdim.
-Batın; ney lunaparka mı?
Evet çok güzel.
-Batın; peki gidelim o zaman kafamız da dağılır en azından
diyerek arabayı park etti.
-Batın; ee neye binecez dönme dolap çok güzel bak
Şey benim yükseklik korkum var da
-Batın; desene eğlence var yürü ona binecez.
Hayatta binmem
-Batın; mızmızlık yok sen gidelim dedin. Düş önüme
Of ama çok korkuyorum desemde fayda etmedi.
Binince kendimi gerçekten çok kasıyordum.
-Batın; sakin olur musun? Bir şey yok yanında oturuyorum Hazal.
Tamam da korkuyorum yani ne yapabilirim ki?
-Batın; tamam ya korkmaya devam et çok komik oluyorsun.
Diyerek gülünce sana da eğlence çıktı diye sitem ediyordum.
-Batın; öyle vallaha
Baya yüksekmiş bu ya diye korkarak gözümü kapatıyordum. Ama Batın gıcıklık edip gözümü açmak için uğraşıyordu en sonunda gözümü açınca korkudan ağlamaya başladım
-Batın; ya Hazal sen ciddi misin? Allah aşkına bir sakin ol.
Ya niye sana yalan atayım. Allahım sen yardım et bana diye bağırıyordum Batın da kahkaha atıyordu gıcık ne olacak?
Çok şükür kazasız belasız inmiştik ve neredeyse kusacaktım. Batın gel seni daha güzel bir yere götürecem deyince biraz kormadım da değil hani.
Götürdüğü yere bakınca gözlerim fal taşı gibi açıldı. Hız treni mi? Hayır Batın ben daha çok gencim. Diyerek resmen yalvarıyordum.
-Batın; emin ol bu daha eğlenceli gel bak çok güzel anı olacak hadi gel ya
Diyerek beni o korkunç koltuğa oturttu ve hemen yanıma kuruldu.
-Batın; korkma emniyet kemeri var sakin ol.
Bu kemer mi bizi koruyacak? Canımı sıkma Batın. Binmeyelim yol yakınken vazgeç hadi.
-Batın; biz sözümüzün arkasında dururuz kızım. Laf ağızdan çıktı bir kere
Allah'ın manyağı ne bekliyordum ki?
-Batın; hazır ol kalkıyoruz
diye bağırınca birden bir ip koptu sandım meğer tren hareket etmeye başlamış. Öyle hızlanmaya başladı ki neredeyse bayılacaktım. İnsanların attığı çığlıktan cesaret alarak bende bağıra çağıra bir şeyler zırvalıyordum. O kadar korktum ki önümdeki şeyi tutayım derken Batın ın elini tuttuğumdan haberim bile yoktu ta ki Batın bana şaşkın şaşkın bakana kadar.
-Batın; sakin ol diye bağırarak oda elimi tuttu ama şuan gerçekten onu düşünemeyecektim.
Batın sadece huhu diye bağırıyordu. Sanırım ruhumu teslim ediyorum diye söylenirken
Batın sadece kahkaha atıyordu.
Neyse ki çabuk bitti ama gerçekten başım çok dönüyordu Allah'ın belası, Zorba diye Batına söverken söylediği tek şey sakin ol yeşil şey oluyordu. Havanın karardığını fark edince hadi geç oldu seni eve bırakayım demesi gülümsememe neden oldu. Çok şükür ki eve gidiyordum. Olur diyerek koşa koşa arabaya bindim.

KARANLIKTAN DOĞAN IŞIK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin