Sabah uyanır uyanmaz ilk işim direk dişlerimi fırçalayıp, elimi yüzümü yıkamak ve hazırlanmak oldu. Yemek yemek istemiyordum. Bu meselelerden mi? yoksa sabah kalktığım zaman ki hâlden mi? bilemiyorum. Erken kalktığım için annem henüz uyanmamıştı. Uyandırmaya gerek duymadım, kıyamamışta olabilirim.
Tam çıkacağım esnada Sezen ablayı yani annemi uyandırmadığım için küçük bir not yazıp mutfak panosuna astım ve hemen evden çıktım.
Yolda tek başıma yürümeyi severdim ama bazen çok sıkıcı olabiliyordu işte. Ah! Manyak kafa sözde kestirmeden gelecektim ama yolu daha fazla uzattığımın farkına bile varamamıştım. Ne diye her zamanki yolundan gelmiyorsun ki sanki. Aman ya diye söylenirken, kalbimin boğazımda attığını fark ettim ve gördüğüm şeye öyle şaşırıp korktum ki yerimde donakaldım. Sol tarafımda ki çöp konteynerin dibinde iki çift bacak duruyordu. Kim bu be diye koşarak oraya gidince, gördüklerime inanamadım, daha doğrusu yerimde duramadım sanki ayak bağım çözüldü direk dizlerimin üstüne çöktüm. Bu Kuzeydi göz altları mosmor ve dudakları bembeyaz olmuştu. hüngür hüngür ağlamaya başladım korkudan. Kuzey diye bağırdım öyle bir kuytu yerdeydi ki beni görenler ne olduğunu anlamamış bir şekilde yanıma geldiler. Hemen Ambulansı arayın ne olur? Diyerek resmen millete yalvarıyordum. Kuzey yaa Kuzey of inanmıyorum, Kuzey kendini jiletlemişti. Beni görür görmez özür dilerim dedi. Sus yorma kendini sen ne yaptın Kuzey? Dedim korkarak. Bilekleri kan içinde olduğu için bileklerine bakmamaya çalışıyordum. Beni kan çok fena tutuyordu neyse ki direndim. Ambulans gelir gelmez hemen bindirip hastaneye gittik. Sanırım kan kaybediyordu. Hastane koridorunda doktorlar onu içeri götürürken tek başıma yapayalnız koridorun başında dizlerimin üstüne çöktüm ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. O kadar korkuyordum ki bunun tek suçlusunun ben olduğuma inanıyordum. Ne yapacağımı bilemez halde Azra'yı aradım.
-Azra; efendim kanki
O kadar korkuyordum ki sesim çıkmıyordu. k-Kuzey
-Azra; Hazal iyi misin? Bir şey mi oldu? Hazal o adi herif bir şey mi dedi? Bir şey mi yaptı? Hazal cevap ver.
Hastanedeyiz sonunda sesim çıkmıştı.
-Azra; ney, ne hastanesi? Hazal sen iyi misin? Hangi hastane?
Bizim okulun yanındaki
-Azra; hemen geliyorum sakin ol tamam mı?geliyorum.
Tamam deyip telefonu kapattım.10 dakika geçti geçmedi Azra bağırarak Hazal diye yanıma koştu. Arkasında Batın ve soğuk tayfasını görünce daha çok afalladım. Azra hemen beni kaldırıp iyi misin kuzum? Ne oldu burada? Diye endişeli endişeli bana bakıyordu ama ben hâlâ kanım çekilmiş gibi korkuyla yüzlerine bakıyordum.
-Batın; o adi bir şey yapmadı demi sana?
-Barış; Hazal'ın burada olduğuna göre Kuzeye bi halt olmuş öyle değil mi Hazal?
K-Kuzey k-kendini jiletlemiş.
-Barış; hadi be.
-Ömer; şizofren mi lan bu?
Batın hemen yanıma gelip bana sarıldı. Biraz afalladım ama sonunda konuştu. Sesi çok titrek geliyordu omuzuma su gibi bir şey akınca Batının ağladığını fark ettim. Sakin ol Hazal tamam sakin ol iyi olacak.
Her şey benim yüzümden Batın.
-Batın; böyle düşünmen saçmalık asıl her şey benim suçum dün gece ben onu çağırdım en son ben onunla konuştum ve bana okulu artık bırakma vaktinin geldiğini Hazal ve Azra'ya iyi bakmamı söyledi.
Azra o kadar kötü oldu ki bir an düşecek gibi oldu direk sandalye nin üstüne oturdu. Sakin olun bir şey olmayacak dedi Hamza.
Umarım dedim sessizce.
İki üç dakika sonra doktor görüş alanımıza girdi aynı dizilerdeki gibi doktorun etrafını sarıp tam konuşacakken,
-Batın; kardeşim iyi mi doktor bey? Demesiyle hepimiz ona baktık.
-Doktor; sakin olun gençler kardeşinde, arkadaşınızda gayet iyi durumda. Jileti damarının yanına vurmuş eğer damara gelseydi yaşaması imkansızdı.
-Batın; neden böyle bir şey yapar?Anlamıyorum.
-Doktor; psikolojik nedenlerde insanlar ne yaptıklarını bilemez fazla üstüne gitmeyin.
-Azra; göre bilir miyiz?
-Doktor; fazla yormadan evet.
Teşekkür ederiz doktor bey dedi Batın.
Rica ederim diyerek uzaklaştı.
Azra koşarak içeri girince bizde arkasından ilerledik. Kuzey kendini o kadar mahcup hissediyor olmalı ki bizi görünce başını önüne eğdi.
-Azra; nasıl böyle bir şey yaparsın?
Hepimiz şoktayız Kuzeyi hemen hemen yeni tanıyorduk hatta özellikle Azra ama o bile ne kadar korkmuştu.
-Batın; kafayı mı yedin lan sen?
-Kuzey; Çok çok özür dilerim hepinizden ben bilemedim.
-Barış; yavrum baban zengin değil mi? okulu bırakmak istiyorsan direk git şirketin başına kurul ha yani bide ölmek istiyorsan öyle mi ölünür?
-Kuzey; kendime ceza vermek istedim.
-Batın; iyi halt yedin Kuzey.
-Kuzey; Gerçekten size yaptığım saçmalıklar, yalanlar yüzünden özür dilerim çok üzgünüm.
-Ömer; bunun artık bir önemi yok iyisin değil mi?
-Kuzey; iyiyim evet.
-Batın; İyi o zaman doktora söyleyelimde taburcu etsin seni.
-Kuzey; Tamam
-Barış; lan
Ne oldu? dedik hep bir ağızdan Barışa bakıp.
-Barış; burası özel hastane mi lan?
Evet ya Kuzeyi getirince doktor bana işlem yapmanız gerekiyor demişti bir miktar para ödedim bende. Dedim usulca.
-Kuzey; ben paranı ödeyecem Hazal
Saçmalama bunun önemi yok Kuzey.
-Kuzey; olsun borçlu kalmak istemiyorum.
-Barış; eee ne olacak şimdi buralarda bulaşık falanda yoktur yıkayıp çıkalım, oğlum ne yapacaz lan?
Hepimiz onun bu haline gülmüştük.
-Hamza; haklısın Barış bulaşık yıkayamayız ama hastane burası, senin bir böbreğini bağış olarak verirsek iyi para eder ve bence bizi hemen salarlar.
-Barış; abi ne diyorsunuz? Buradaki kurban niye benim yapmayın, etmeyin gözünüzü seveyim.
Hepimiz onların bu haline kahkaha atıyorduk.
Sonra paraları birleştirelim öderiz diye bir fikir attım ortaya.
-Barış; ne yani biz kendi iki kuruş harçlığımızı mı verecez? Yavrum baban zengin değil mi lan senin? Çıkarsana malını, mülkünü sersene önümüze.
-Hamza; böbrekten iyidir bence Barış ne dersin?
-Batın; hadi hadi bugün bendensiniz siz doktora sorun ben işlemleri hallederim.
-Barış; kral be zenginin hali bir başka tabii
-Batın; çok konuşma Barış yeminle böbreğini veririm.
-Barış; doktor nerede? Ben sorayım hemen.
Koşarak yanımzdan ayrıldı bu halleri gerçekten çok komikti.
Biz dışarı çıkınca Batında işlemleri halletmişti.
-Ömer; oğlum niye böyle bir şey yapıyorsun? seni kovan yok, sen hep bize muhalefet oluyordun kimsenin sana bir şey dediğide yoktu ki.
-Kuzey; ne bileyim ben abi ya? Batın sizinle yakın ya eski dostluk işte kıskançlık oldu sanırım.
-Hamza; iyi o zaman bir daha boş yapmazsın sende
-Kuzey; yok yapmam.
Kuzey onların kahkahaları buradan duyuluyordu. Bizden önde ilerliyordular.
-Azra; iyi misin?
İyiyim canım dedim usulca ya sen?
-Azra; iyiyim ponçiğim.
-Batın; hadi gençler hızlanın Ahmet paşa yine fırça atmasın Ahmet paşa müdürümüzdü ve çok disiplinli bir adamdı neyse ki hızlanıp okula doğru ilerledik.
Sezen Karahan:)
Yeni uyanmıştım ki Hazal çoktan çıkmıştı. Bende Vural'a kahvaltı hazırlamak için mutfağa doğru ilerledim ama aklım Hazaldaydı niye yemek yemeden çıktı erkenden? Diye söylenirken, panoya asılmış bir not buldum.
"Anneciğim biliyorum merak ediyorsun beni ama hiç merak etme sen. Sabah sabah yemek yiyemiyorum biliyorsun, ama söz okulda doyuracağım karnımı gamzeli yanağından öpüyorum."
cimcime seni nasıl da tanıyor beni.Hazal Karahan:)
O kadar Kuzeye gelme eve git, dinlen desekte dinletemedik en sonunda Batın, Kuzeye öyle bir ters bakış attı ki o bakıştan sonra Kuzey iki gün okula gelemezdi. Neyse ki onu eve yollamayı başardık. Ve evet ders saati ilk ders matematik mi olur be?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKTAN DOĞAN IŞIK
Teen FictionHayatımın 17 yaşımdan sonra yeni başladığını nereden bile bilirdim ki? Önceden kendi halimde 2 arkadaşa sahip, bir aileye mevcut üye olmayan, yalnız bir kız iken, şimdi kocaman bir aileye sahibim... ANCAK; Geçmişimi unutamam onlar geleceğime ışık t...