16.bölüm:)

147 2 1
                                    

Neyse ki odamda yine her zamanki canım yatağımın üstünde oturmuş boş boş olan biteni düşünürken Azra içeri girdi.
-Azra; sökül bakalım Hazal hanım maceralarınız bitmiyor nede olsa.
Aman bırak alay etmeyi diyerek yüzümü astım. Her şey mi beni bulur? Diyerekten sitem ediyordum neyse deyip başladım anlatmaya... her şeyi bir bir anlattıktan sonra
en son da aramızda gizli saklı kalmasın demesi canımı sıktı. Azra ya ne yapacam ben? Söylemeliyim yoksa çok kötü bir zaman da öğrenilirse mahcup olmaktan korkuyorum o kadar.
-Azra; haklısın ne desem bilemedim ha diyerekte söylenecek şey değil bide bu.
Aynen öyle
-Azra; Ama bence biraz daha bekle öğrendiği zaman utandım diyemedim falan dersin. Utanılacak bir şey değil ama bahanen olur en azından. Şimdi bilmeleri gerekmiyor bence.
Peki o zaman biraz daha direnelim bakalım.

2 hafta sonra:)
Gerçekten şu okul çok canımı sıkıyor 1 ay sonra sınavlar başlıyor ve hiç bir şey bilmiyorum desem yalan olmaz. Ders çalışmaya başladım sayılır ama işte sadece sayılır. Aklım hiçbir şey almıyor. Aileme karşı mahcup olmak istemiyorum derslerim iyi diye biliyorlar ve iyi olmalıydı. Şu Pazartesi günleride amma sıkıcı oluyor sınıfta boş boş oturmak daha beter. Diyerek söylenirken Ada denen yelloz içeri girdi.
-Ada; selam millet sanada selam gereksiz.
Diyerek aklı sıra laf atıyor herkes ooo diye söylenirken şu ilk okul çocuğu seviyesinde olan kızın yanında kalamayacağımı anladım ve ayağı kalkarak milletin arasına sızan asalak insanın yanından sıyrılsam iyi olur diyerekten sınıftan çıktım. Arkamdan sınıf kopuyordu.
Bahçeye çıkıp biraz hava almak istedim ki o esnada köşede Hamza ve Batının tartıştığını fark ettim. Hemen yanlarına gidip ne olduğunu sormalıyım diyerek fırladım yanlarına.
Selam diyerek yüzlerine bakıyordum ama Batın öyle sinirle bakıyordu ki aman Allahım tamam yine ondan habersiz bir şeyler olmuş diyerek sırıttım kendi içimde.
-Batın; gel bakalım gel geç sende şöyle karşıma. Kızım sen başıma bela mısın?
Söylediği şey karşısında o kadar afalladım ki ne diyeceğimi bilemedim. Neyden bahsediyorsun Batın? Sadece selam vermek istedim.
-Batın; ondan bahsetmiyorum Hazal.
Sorun ne peki?
-Batın; benden habersiz doğum günümde bir işler karıştırmış olabilir misin?
Şey biz senin doğum gününü bozmak i...
-Batın; tamam kes Hamza'da aynı şeyi zırvaladı.
- onun suçu yok ki Batını ve bizimkileri çağırıp geliyorum dedi bende olmaz dedim. Gerçekten onun kabahati yok.
-Batın; çıldıracam bak gerçekten çıldıracam.
Sakin olur musun? Bir şey yok ortada boş sinir yaptığının farkında mısın?
-Batın; bıçaklandın Hazal bunun sende farkındasındır umarım.
Batın bu geçmişte kalmış meseleleri gündeme getirmek yerine acaba önümüze mi baksak? Hım.
-Batın; geçmişi temizlemezsen geleceğin zararda demektir Hazal sende bunu bilsen iyi edersin.
Şu çocuk laf soktuktan sonra çekip gitmesi fazla canımı sıkmaya başladı artık.
-Hamza; boşver bir yandan da haklı.
Haklı olduğunu sonuna kadar iyi biliyorum Hamza ama çaktırmamam gerek.
-Hamza; ne yaparsan ne dersen boş ama neyse hadi sınıfa çıkalım.
Peki diyerek ağır ağır sınıfa çıktık.

Okul çıkışı eve yürüyerek gitmek artık hobi haline geldi babama beni almamasını söyleyip kendi kendime gelebileceğimi söylemiştim neyse ki ısrar etmedi. Kulaklığımı takıp geze geze eve giderken üç araba yanımdan hızla geçip gitti. Öyle bir toz kalktı ki arkadan ağır olun be hayvanlar diyerek bağırdım. Allahım umarım sesimi duydukları için gelmiyorlardır sesten mi? Bilmem üç araba da arka arka tekrar yanıma yaklaştılar en öndeki siyah, arkada ki turuncu, onunda arkasındaki mavi renk arabalar fazla cooldu ama tedirgin oldum. Pencereyi üçü birden açınca kahkaha sesleri daha net duyulmaya başladı. Ah! Kahretsin rezil oldum. Gülmeyin be.
Kızım o ne laftı başka biri olsa ne yapacaktın? Üstesinden gelirim evelallah
-Ömer; Vaay helal queen.
Batın hala tip tip bakıp gülüyordu
siyah arabada ki tabii ki Batın, turuncu Hamza ve Kuzey, mavi ise tabii maviş Ömer ve Barıştı neyse ki yabancı değiller alay etmeseler daha iyi olacaktı ama düştük dillerine bir kere.
-Hamza; eve mi?
Aynen
-Batın; atla
Kalsın yürümek istiyorum.
-Batın; sebep
Keyif
-Batın; peki see you
-Ömer; aman millete sayma yine arkadan maazallah bizim kadar nazik insanlar olmaya bilirler.
Sen hiç merak etme diyerek sırıttım onlarda gülerek ilerlediler.

Yarım saattir yürümek istiyorum diyerekten yolu uzattım ama bacaklarım iflas etti galiba yürüyor muyum acaba? Emin bile değilim.
Canım sıkılmaya başlamıştı acaba babamı mı arasam? Ama yok ya yürümek iyidir diyerek devam ettim. Bir parkın önünden geçiyordum ki Azra beni aradı parkta oturup konuşmak daha cazip geldi. Biraz dinlenirim en azından Efendim kuşum diyerek telefona cevap verdim.
-Azra; neredesin be.
Yürümek istedim de azıcık
-Azra; azıcık mı? Çok geç oldu ondan sordum ya
Evet ama babamın haberi var kuşum sıkıntı yok.
-Azra; peki ee ne yaptın düşündün mü?
Neyi.
-Azra; şu evlatlık meselesi var ya
Aslında bir konuşma ayarladım kendi içimde dinle sen Batın ol iki dakika tamam mı?
-Azra; tamam dinliyorum
Sana söylemekten çekiniyorum aslında daha önceden söylemeliydim ama gururum söylememe engel oluyordu aramızda gizli saklı kalmasın deyince söylemek istedim bana neden söylemedin? Diye kızma ama benim bir ailem yok ben koruyucu aile dediğimiz insanlar tarafından alındım Vural abi benim öz babam değil Sezen ablada öz annem değil annem beni dünyaya getirirken ölmüş babam da beni suçlamış ve terk etmiş gibi gibi devam edecem işte nasıl iyi mi?
-Azra; baya iyi bence seni anlayacaktır.
Vay vay vay evlatlık mı?
Arkama döner dönmez karşımda Adayı görünce neye uğradığımı şaşırdım Allah kahretsin ne işi var bunun burada? Arayacam seni diyerek telefonu kapattım.
-Ada; evlatlıksın demek vallahi olay mesele evlatlık olduğunu kime söyleyeceksin Hazal.
Ne evlatlığı Ada
-Ada; her şeyi duydum salağa yatmana gerek yok. Batına açıklama yapacaksın demi? Sen hiç merak etme senin yerine ben söylerim en azından mahcup hissetmezsin tatlım hadi bay.
Ada dur diyerek yanına koştum.
lütfen aramızda kalsın. Bak benim için çok önemli lütfen diyorum.
-Ada; tabii canım merak etme ben, sen ve Batın arasında kalacak.
Öyle bir sırıtıyordu ki deli olacaktım. Tamam bak ne istersen yaparım. Bilmesin lütfen
-Ada; vaayy ne istersem mi?
Evet.
-Ada; Tamam o zaman işler değişir. Batından uzak dur yeter sonrasını sonra düşünürüm.
Bak o olmaz
-Ada; görüşmeyeceksin, konuşmayacaksın dedim kabul edersen et yoksa uğraştırma beni.
Eline kocaman bir koz verdim kullanmazsa olur mu? Yapacak bir şey yok söyleyene kadar kabul etmek zorundaydım gözlerim o kadar doldu ki çenemi sıka sıka konuşuyordum Tamam konuşmayacam diyerek ona baktım.
-Ada; iyi tamam seni takip ediyor olacam ona göre hareket etsen iyi edersin.
Eve gidene kadar Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum sonunda vardım. Azra'nın kapıyı açmasına sevinmiştim bizim evde olduğunu biliyordum annesiyle beraber her gün bizdelerdi zaten.
-Azra; Hazal iyi misin? Bu ne hal bir şey mi oldu? Telefonu birden kapattın?
Mahfoldum ben Azra
-Azra; korkutma insanı Hazal ne oldu? Söyle işte.
Hepsini birbir anlatınca oda neye uğradığını şaşırdı.
-Azra; Hazal ben çok üzgünüm
Artık aramı açmalıyım saçmalama her şeyi ondan önce Batına söyle olsun bitsin neden bu eziyeti kendine ediyorsun ki?
Olmaz öz güven yok bende konuşamam
-Azra; ben mi konuşsam?
Hayır dedim Azra. Uzaklaşmak en iyisi ben gerçekten büyük bir yalancıyım.
-Azra; üzme kendini öyle değilsin Hazal.
Uyumak istiyorum
-Azra; peki git uyu sen bende eve çıkıyorum.
Tamam görüşürüz diyerek ilerledim.
-Azra; görüşürüz tatlım üzme kendini.
Odama çıkınca her şey yine birbir aklıma geldi nasıl uzaklaşacaktım ondan konuşmadan nasıl duracam ki? Diye düşünüp ağlarken uykuya dalmışım.

KARANLIKTAN DOĞAN IŞIK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin