13.bölüm**

205 3 0
                                    

Batın:)
hallettin mi? Diye sorunca,
-Azra; sandığımdan daha kolay oldu.
-Kuzey; bu iyi haber.
-Ömer; araya bilirsin Batın.
Tamam dır. Hemen telefonu elime alıp o şerefsizi aradım.
-Serhat; bu ne güzel bir sürpriz Batın.
-Lan şerefsiz Hazal iyi değil mi? Ona bir şey yapmadın umarım, yoksa canın çok fena yanacak.
-Serhat; yok ya biraz hırpalandı o kadar. Durumu iyi ama...
Konuşmaları canımı o kadar acıtıyordu ki benim yüzümden eziyet ediliyordu ona.
Lan gebereceksin, seni ben gebertecem lan. Ömer kaş göz yapınca telefonu suratına kapattım.
-Ömer; tamamdır. Her zamanki mekanlarında.
-Batın; tamam ben tek gidecem siz gelmeyin.
-Hamza; artistliği kes Batın. Kuzey bas gaza yeri biliyorsun zaten.
-Kuzey; tamamdır.
Ne kadar gelmeyin desem de inatçı keçi gibi takmadılar bile, zaten Ömer konuşma gereği bile duymadı. Sadece ters ters bakmakla yetindi.
20 dakika sonra sonunda vardık Azra'ya gelme arabada kal desekte bizi dinlemedi. Bari Kuzeyin arkasından gel deyince olur verdi.
Önce ne halt yediğini öğrenmek için pencereden bakalım dedik. Ama görmez olaydım ne yapıyor lan o, yüzüne tekme mi atıyor? Tam pencereden dalacakken Hamza kolumdan tutup yürü dedi.
Kapıya tekme atmamız ve hepsinin şaşkın bakışları karşısında karşı karşıya gelmemiz bir oldu. O şerefsiz Serhat ve tayfası bize öyle bir bakıyordu ki korkuları gözlerinden belliydi ve Hazal sadece ağlıyordu. Kendimi tutamıyordum en sonunda ne yapıyorsun lan sen? Bir kıza nasıl el kaldırırsın? Seni burada gömerim oğlum. Diyerek sert bir şekilde bağırıyordum.
-Serhat; yok ya daha bir şey görmedin. Okulda Herkesin içinde bizi yani beni rezil etmeden önce düşünecektiniz Batın bey.
Oğlum bırak o kızı sana tekme tokat dalarım şimdi.
-Serhat; aa Hamza selam hani Batın'ın odasındayken yeri ve zamanı değil demiştin. Şimdi mekana baksana, burası yeri ve zamanı mı?
-Hamza; çok oldun oğlum sen bırak o kızı.
Ney, ne evi, ne odası, ne diyor lan bu? Diyerek sinirle Hamza'ya bakınca, sonra konuşalım geç şimdi onu Batın. Diyerek yüzüme ters ters baktı. Pekâla diyerek önüme döndüm. Tam üstüne yürümeye başladığım esnada durun diye bağırdı o şerefsiz. Boş boş ona bakıp durunca gidip Hazal'ın elini, ağzını açtı. Ayağı kaldırıp, yanında durdu. Ama Hazal'ın ayakta duracak dermanı yoktu. Buraya gel Hazal diye bağırmamla yürümeye çalıştı, ama Serhat'ın yaptığı bir hamle kanımı dondurdu, ayak bağım çözüldü, inşallah rüyadır diye etrafa bakarken, Azra'nın çığlıkları kulaklarımı doldurdu. Kuzey elini saçlarına götürerek dizinin üstüne çöktü ben kendimden habersiz hareket ederek Hazal diye bağırıp koştum. Serhat, o adi şerefsiz cebinde ki bıçağı Hazal'ın tam karnına batırmıştı. Ne olduğunu anlamadan kaçıp gittiler. hemen yanına gidip kucağıma aldım. Deli danalar gibi dönüyordum orada beynim durdu sanki, hiçbir şey düşünemiyor anlamıyordum.
Ambulans sesini duyunca kapıya doğru ilerledim. Ve doğruca hastane yolunu tuttuk.

Hazal Karahan:)
Batının sesini duyunca içim kıpır kıpır oldu ve evet kurtulacam diye sevinirken Serhat'ın elimi, ayağımı açması çok şaşırttı ve mutlu etti beni. Batın bana doğru gel dediğinde ise zorluk ve güçlükle yürümeye çalıştım. Tam üç dört adım atmıştım ki Serhat'ın sol taraftan karnıma bir şey batırdığını fark ettim. Canım o kadar yandı ki etrafıma bakma fırsatı bile bulamadım. Hayatım gözümün önünden bir bir geçti. Eskiden kulübemdeyken sessiz, sakin hayatım şimdi ise yaşadıklarım elimi karnıma götürerek ne olduğunu anlamaya çalıştım. Kanı görünce direk bayılmışım. Gözümü açtığımda bir hastane odasında yatıyordum. Yanımda Batın diğer yanımda Azra ayağımın ucunda Barış, Kuzey, Hamza ve Ömer hepsi korku ve endişe içinde bana bakıyorlardı. O kadar yorgun hissediyordum ki kalkmak istemedim. Ama ayıp olur diye doğrulacakken, Batın ve Azra beni uzattı uzanman lazım Hazal dediler. Israr etmeden geri uzandım.
-Azra; çok korktum be kızım. Sezen ablaya haber ettim haberin olsun.
Ney, nasıl, neden? Haber etmeseydin ablaya ya endişe eder benim için.
-Batın; Sezen abla? Annene niye abla diye hitap ediyorsun? Yani annen değil miydi? Azra Sezen hanımın annen olduğunu söyledi diye hatırlıyorum.
Iıı şey ben, evet doğru annem.
-Azra; Hazal şakalaşmayı seviyor annesiyle ya ondan.
Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ama artık bir önemi yok bilsinler diye düşünüp ağzımı açmıştım ki Azra, ee iyi misin? Diye kaş göz yapıp susmam için direndi. Bende iyiyim diyerek kapadım çenemi. Ama içim hiç rahat değildi evlatlık olduğumu bilmeleri gerek. Yoksa kendimi kötü hissederim nede olsa yalan söylüyorduk. Bu düşüncelere girmiş düşünürken, kapı hızlıca açıldı. Kızım diye bağıran Sezen ablayı gördüm. Hemen arkasında da Vural abi o kadar endişeli görünüyorlardı ki onları bu şekilde gördüğüm için çok üzüldüm ve istemsizce gözlerim doldu. -Sezen abla; İyi misin annem?
İyiyim anne sorun yok.
-Sezen abla; gelmeden doktorun ile görüştüm kızım. İki gün daha burada kalıyorsun bıçak izi çok derin değilmiş o yüzden yarın bile taburcu olabileceğini söyledi şimdi sadece dinlenmene bak ve sen küçük hanım benimle gel.
Diyerek Azra'yı dışarı çıkardı. Sanırım neler olduğunu anlatması için konuşacaktı.
-Batın; daha iyi misin?
Gözlerinin içi o kadar kızarmıştı ki ağladığını fark etmek zor değildi. İyiyim Batın teşekkür ederim bana bakıp, elini elimin üstüne koyarak gözlerimin içine baktı.
-Batın; her şey benim yüzümden.
-Bir damla yaş elimin üstüne düşünce neye uğradığımı şaşırdım. Ciddi ciddi ağlıyor muydu? Hemen kendimi toparlayarak; saçmalama Batın. Seninle bir alakası yok dedim. Nasıl yok lan? Diyerek öyle bir bağırdı ki çıtım çıkmadı.
-Batın;Hazal o çocuğun yanına kalmayacak her ne pasına olursa olsun. Sana söz veriyorum.
Batın ben bir karşılık beklemiyorum eğer benim yüzümden başın derde girerse kendimi asla affetmem bilesin.
-Batın; yanlarına kâr kalsın yani öyle mi?
Öyle
-Batın; Yapma gözünü seveyim benden bunu isteme.
Lütfen
-Batın; Deli etmek için uğraşıyorsun şu an farkındayım az kaldı ha gayret deliriyorum.
Öyle komik söyledi ki gülmeden edemedim. Onunda sinirden güldüğü belliydi.
Vural abi; merhaba gençler, siz bu meseleyi gördünüz sanırım Azra öyle anlattı. Bu adamlar kim? Bütün bilgileri avukatıma verirseniz gerekli cezai işlem uygulanmasını talep edecemde, bana yardımcı olursanız sevinirim. Kim, neden kızıma Böyle bir zorbalık yapar? Hazal sessiz, sakin bir insandır.
-Batın; hay sen çok yaşa Vural abi sen yeterki iste sana sülalesini bile anlatırım ben. Bizim okul ile ilgili bir mesele bu, kurbanı da Hazal oldu.
-Vural abi;  bana ve avukatıma her şeyi anlatın daha bir şey istemem.
Baba senden bir şey rica edecektim de diyerek söze girdim.
-Vural abi; tabii kızım.
Ben bu meselenin kapanmasını istiyorum.
-Vural abi; ne demek bu? Zaten kapatacam sen merak etme.
Hayır öyle değil. Hiç uğraşmak istemiyorum lütfen baba.
-Vural abi; polisler her yerde onları arıyor bir tanem, avukatım hazır bekliyor, bilgi topluyor. Nasıl böyle söylersin canının hiç mi kıymeti yok?
Baba...
-Kuzey; Vural abi polis seni soruyor.
- Vural abi; Geliyorum. Bu konuyu sonra konuşacaz küçük hanım.
-Batın; aptalsın kızım sen. Canımı biraz daha sık sık ki fişini çekeyim kal öyle dımdızlak.
Ne diyorsun be salak? Diyerek güldüm. Oda sinirle bana bakıp sırıttı.
-Vural abi; kötü haber.
-Batın; ne oldu abi?
-Vural abi; Serhat denen kişi yurt dışına kaçmış ama nasıl olur, ne ara gitti?
-Ömer; arkası çok hemde baya sağlam normal, şahsen şaşırmadım.
Bakın ne güzel yok olmuş bizde onu unutalım psikolojik olarakta çok etkiliyor beni. Lütfen baba.
-Sezen abla; tamam kızım sakin ol. Nasıl istersen öyle olacak. Madem şikayetçi değilim diyorsun istediğin olacak.
Bu konu burada kapanmıştır. Cezası elbet bir gün sorulacak anlaşıldı mı?
Hep bir ağızdan tamam derken Batın kapıyı çarpıp çıktı.

Yaşasın sonunda taburcu edildim. Değil iki gün 10 dakika dayanılmaz orada da neyse.
Evime gelir gelmez hemen odama ilerledim ve birde ne göreyim anneciğim ve babacığım odamı hazırlamışlar gerçekten efsane duruyordu. Siyaha zaafım olduğu için odamın duvar rengi koyu kül rengi ile boyanmış, dolaplar bembeyaz seçilmiş halı gri renk yatağımda simsiyahtı ve odamı gören herkes kesinlikle "siyah aşkına" diyerek geçip oturacaktı. O kadar mutlu oldum ki hemen onlara sarılıp teşekkür ettim. Her şey senin için diye mırıldanırken annem, bende yatağıma uzandım. Duş almak istiyordum ama bu bir hafta mümkün değilmiş. Annem yemek hazırlarken bende Batını düşünüyordum kapıyı çarpıp gittiğinden beri bir daha ziyaretime gelmemişti. Garip diyerek iç çektim ve kendimi uykunun şefkatli kollarına bıraktım.

KARANLIKTAN DOĞAN IŞIK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin