48.bölüm:)

87 2 0
                                    

Şu an heyecanlanmam normal mi? Bilmiyorum ama heyecanlıydım işte. Bugün okula gidecektim ve gitmeyeli uzun zaman olmuştu. Sınavlar başladığı zaman ne yapacaktım? Hala bilmiyorum. Sessiz ve sakin bir şekilde hazırlanmaya başlayınca, banyodan sesler duymamla odamdan çıkıp banyo kapısını tıklattım. İçeride kim var? İyi misin? Diye ses edince, Sezen abla yavaşça kapıyı açıp, benim canım diyerek banyodan çıktı. İyi misin annem? Korkutttun beni deyince, gülümseyip sadece biraz midem bulandı, kustum o kadar canım merak etme. Demesiyle hafifçe tebessüm ettim.
-Sezen abla; Bu aralar sıkça oluyor.
- oda normal olarak diyerek sırıttım.
-Sezen abla; aynen güzel kızım hadi sen hazırlanmana bak.
- tamam dikkat et annem diyerek odama geri döndüm. Mide bulantısı çok zor ama sonunun iyi biteceğini bilmek içimi rahatlatıyordu. Bebişimizi elimize alacağımız günü sabırsızlıkla bekliyorduk. Nede olsa benim de kardeşim olacaktı öyle değil mi?

Tam çıkacağım sırada Batın, bana haber ver beraber gidelim. Dediği anı hatırlayınca, olduğum yerde donup kaldım. Olamaz ya haber vermeyi unuttum. Diye kendime kızarken, hemen aradım ve gelmesini söyledim. Umarım gecikmezdi. O gelene kadar biraz atıştırsam iyi olur diye düşünüp mutfağa ilerledim. Sezen sultanın dünden yaptığı börekleri görünce hemen masaya oturup iki dakika da hepsini silip süpürdüm. Zaten benim için bırakıyordu ama genelde geç kaldığım için yemeden gidiyordum. Bazende sabah yemek yiyemeyecek halde olduğum için eve gelince hepsini bitirirdim. Ama bu sefer hepsini afiyetle yemiştim. Saate bakınca baya geç olduğunu fark ettim. Ama dersin başlamasına az bir zaman vardı. Ayağı kalkıp odama çıkacakken, telefonun çalmasıyla elimi cebime attım. Arayan tabii ki Batın.
Efendim diye cevap verince, aşağıdayım hadi gel deyip telefonu kapattı. Odama gidip çantamı sırtıma taktığım gibi bahçeye indim.

-Batın; niye bana bu kadar geç haber verdin? Yoksa uykuda mı kaldın yosuncuk?
- bana yosun kelimesini kullanmaktan vazgeçer misin?
-Batın; niye? Bence sana gayet yakışıyor.
- her neyse hayır aslında geç kalmadım. Çıkacağım zaman daha yeni sana haber vermem gerektiğini hatırladım o kadar.
-Batın; vay be anlık geliyoruz aklına yani oysa siz her dakika aklımızdaydınız yosun hanım.
- bırak şu sözleri ya eski ciddi Batını mı özlüyorum ben acaba?
-Batın; iyi bundan sonra asla yanında gülmeyecem haberin olsun.
- iyi iyi tamam şaka yaptım. Böyle iyi.
-Batın; aferin akıllı ol. Okulu özledin mi?
- bilmiyorum gidince düşünecem.
-Batın; iyi tamam
- deyip sırıtarak okula doğru ilerledik.

-Azra; neredesin be? Beraber geliriz diye düşünüyordum.
- Batına sözüm vardı diye haber vermedim. Yarın beraber gideriz olur mu?
-Azra; olur tabii. Hemde harika olur.
- iyi o zaman diyerek sınıfa çıktık.

-Barış; Allahım gördüklerime inanamıyorum. Yoksa, yoksa şu an, şu an bu kız hayır inanamıyorum.
- abartma Barış ya diyerek kahkaha attım.
-Barış; asıl sen abartma yengem be nerelerdesin sen? Yüzünü gören cennetlik.
- biliyorsun yoğun bir insanım.
-Barış; bilmesem bile şimdi öğrenmiş oldum.
- aynen öyle deyip gülerek sırama oturdum. Ömer yanıma gelerek, kötü bir şey yoktur umarım? Diyerek sırıttı. Yok ya ne kötü bir şey olacak? Babamı buldum o kadar deyip sırıttım.
-Ömer; hadi canım şaka yapıyorsun? Şansa bak be tam yeni ailen olmuşken.
- ben dahil herkes en çok ona şaşırdı zaten. En değişik gelen ne biliyor musun?
-Ömer; neymiş?
- konuştuğu, ettiği laflar hepsi doğru gibi geliyor.
-Ömer; of be o zaman inanmalısın neden mi? Çünkü böyle durumlarda yardım istediğimiz tek kişi iç sesimiz olur. Ve içinden ilk ne geliyorsa o doğru cevaptır. Yani ben buna inanıyorum seni bilemem.
- gerçekten güzel söyledin. Bilmiyorum bunu düşünecem diyerek gülümsedim. Oda iyi edersin deyip arka sırasına geri gidip oturdu. Batının az evvel sorduğu soruya cevap verecek olursam, okulu özlediğimi anladım. Gerçekten özletmişlerdi kendilerini hani şöyle bir söz vardır; Okulu değil arkadaşları özledik diye evet işte aynen o durumdayım. Şu okula geleli daha ne kadar olmuştu ki? Ama diğer okuldan binlerce kat daha güzel ve sağlam bir okuldu.

Hoca sınıfa gelir gelmez; vay vay vay kimleri görüyorum Hazal hanım sonunda teşrif edebildiniz diyerek benimle şakalaşıyordu. Şu hocayı gerçekten çok seviyordum. Matematik öğretmenimizdi.
- evet hocam biliyorsunuz yoğun bir kızım. Her dakika okula gelip gidemiyorum.
-Furkan hoca; hadi oradan dersten kaytarmak için diğer öğrencimde hastaneden izin belgesi almış, beni karşısında görüncede öksürmeye başladı. Ya gerçekten boğazında kaldı, gıcık tuttu yada bilerek yaptı. Siz şu yaramaz öğrencilerle başımız belada. Biz gençken öylemiydik? Bizde sizin gibi öğrenci olduk. Hiç böyle değildik.
- aman şu hocaların da devamlı kullandığı söz bu değil mi zaten? Biz öğrenci olduk ama böyle değildik.
-Barış; sorma ya bırak konuşsun.
- aynen deyip sırıttım.
-Furkan hoca; bizim sizin gibi durumumuzda yoktu. Böyle özel okullar mı? Hayal dahi edemezdik. Ne yaptık? Çalıştık. Şimdi özel okulların öğretmenleriyiz yani her şey sizin elinizde yapamam, edemem deyip artistlenen çok öğrenci var onlara acıyarak bakıyorum. Kimse başarısının farkında bile değil. Oysa ne temiz ne sağlam gençlerimiz var. Her neyse o zaman derse başlayalım çok konuştum yine. Açın defterleri örnek çözeceksiniz.
- ne kadar bu konuşmalar bize sıkıcı gelsede, hocanın çok haklı olduğunu hepimiz çok iyi biliyorduk. Umarım bu değerli hocalarımızın kıymetini bilip, emeklerinin karşılığını verebiliriz. Hem verdiğimiz paraları ziyan etmeyerek hemde ailelerimizi mahcup etmeyecek güzel yerlere geliriz.

KARANLIKTAN DOĞAN IŞIK  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin