9. Bölüm: "YANGIN MERDİVENİ"

1.2K 778 433
                                    

Selammm ben geldimm. Geç oldu ama bitirebildim sonunda. Neyse uzatmayayım djfkcncbd

Keyifli okumalar papatyalarım♡

Multideki müzikle dinleyebilirsiniz.

------

"Ben ki onun karanlığında solmayı göze almıştım."

Bazen yok olmak istersiniz. Hani olur
ya bir rüyada olup uyandığınızda her şeyin geçeceğine, yaşadıklarınızın ise bir kabus olduğuna inanmak istersiniz. Ancak öyle olmadığı an hayatınız karanlık bir girdaba çekilircesine batar ve sizi yere düşürünce bunun farkına varırsınız. Düştüğünüz an kendi kendinize konuşursunuz. 'Neden ben?' diye klasik ve cevabı olmayan bir soruyu kendinize sorarsınız. Fakat ne cevap vardır ne de bununla ilgili bir bilgi. Belki ağlarsınız, belki tüm gücünüzle bağırmak istersiniz. Peki bu çözüm mü? Değil. Bu yüzden düştüğü gibi kalkmasını bilmeli insan. Kalkıp pes etmemeli ve onu düşürenlere güçlü olduğunu göstermeli. İki şık vardır; ya batacaksın girdapta, ya da çıkacak. Peki sen hangisini yapıcaksın?

'Düştüğü yerden kendi kalkmasını bilmeli insan, kaldıracak bir el her zaman yanımızda olmuyor.'

-----

Kabus.

Duyduklarımın tamamen kabus olmasını isterdim. Birazdan annem beni bağırarak veya su dökerek uyandıracak, ben Mert'le kavga edeceğim ve babam her zamanki gibi 'büyüdünüz siz ne bu küçük çocuk gibi kavgalar' diye azarlayacaktı. Buna gerçekten razıydım ve sesim çıkmazdı. Ancak öyle olmadı ne azarlayan bir babam ne de beni uyandıran bir annem vardı şu an.

Küçükken hep büyük olmak isterdim. Ablam harıl harıl ders çalışırdı ve ben ona özenirdim. Babam ve annem birbirine aşkla bakarken beyaz atlı prenslere inanırdım. Büyüklerin bir yeri kanadıkları zaman ben gibi ağlamadıkları için büyümek isterdim. Onlar korkusuz ve cesurdu gözümde. Ancak zaman geçip beni büyüttüğünde hiç de beklediğim gibi olmamış hayal kırıklığına uğramıştım. Meğer büyükler içine atarmış duygularını. Zalim hayat herkese çelme takıyor yere düşürürmüş. Kalkabilirsen eğer güçlü, kalkamazsan eğer boyun eğen olurmuşsun. Herkesin kendine göre bir sınavı varmış ve bu sınav herkesin gücü kadarmış. Peki ben güçlü müydüm? Bu sınavı geçebilecek miydim?

Kapı girişinde Mert yere çökmüş ağlarken bense donup kalmıştım. Hayatımda bilmediğim şeyler yüzeye çıkarken bunları ne kadar kaldırabilirdim bilmiyordum. Ancak ben Ece Göksun pes etmezdim. Onlar ölmüş gibi de ağlamazdım. Yerdeki bakışlarımı Mert'e çevirip onun yanına yürüdüm ve diz çöktüm.

"Mert ağlama! Onlar ölmüş gibi ağlamayı kes! Yanlarına gitmeliyiz destek olmalıyız! Ailemizin bize ihtiyacı var kalk artık ablam!" Dedim ve onu sarstım. Sanki elektrik çarpmış gibi titredi ve gözlerini bana çevirdi.

"Ö-ölmed-diler dimi ab-abla?" Sesi ağlamaktan kısık ve kesik kesik geliyordu. O benden daha duygusaldı aile konusunda. Onun ağladığı tek kişiler bizlerdik.

"Tabiki ölmediler Mert! Onlar bizi bırakır mı sanıyorsun? Biz yan yana 5 dakika duramıyoruz bak annemin kendi söyledi. Hadi kalk da gidelim artık." Ayağa kalkıp üstümü düzelttim ve elimi yerde hala küçük çocuk gibi ağlayan kardeşime uzattım. O, elimi tutup yerden kalktığında beni kendine çekip sımsıkı sarıldı. Benim de duygusallığım burdaydı. Ne kadar güçlü olursam olayım biri bana sarılsa hüngür hüngür ağlardım.

İkimiz de içimiz boşalana kadar ağladıktan sonra kendini çeken ilk taraf ben olmuştum. Mert şu an tüm fonksiyonlarını yitirmiş bitap haldeydi. Onun elinden tutup hızla asansöre binip zemin kata bastım. Asansör zemin kata inince yine hızla taksi çevirip hastanenin ismini söyledim. Yolda seyir halde giderken kısık seste şarkı çalıyordu.

Okyanus Karası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin