17. Bölüm:" YILDIZLAR"

902 691 272
                                    

Merhaba papatyalarım♡ Biliyorum çok beklettim ama iki bölüm birden paylaştım:)

Keyifli okumalar♡

Multideki müzikle dinleyebilirsiniz.

------

"Bir insanın ağlayışını gizleyen yağmur, hayatın kirini de temizleyebilir miydi?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bir insanın ağlayışını gizleyen yağmur, hayatın kirini de temizleyebilir miydi?"

Güven çok anlamlı bir duyguydu. O olmadığında diğer hiçbir duygunun anlamı olmuyordu. Aşk, güvensiz olamazdı. Güvensiz olan her şey tahtaları kırık bir köprüye benzer. Adım atsan 'ya düşersem' korkusuyla devam edemezsin. Çünkü sağlam tahtalar değil kırık olanlar önemlidir senin için. Kırık tahtalar güven, sağlam olanlar aşktır. Ne kadar seversen sev güven olmadığı sürece hiçbir duygu tam yaşanamaz.

Bu kişi her kimse sinirlerimi bozuyordu. Polise vermeliydim belki de fakat bana inanacaklarını zannetmiyordum. Elimdeki tek delil attığı mesajlardı. Ama onlar da bir şekilde silinirken ve elimde daha güçlü delil yokken buna kimse inanmazdı. Sahi kim siliyordu mesajları? Telefonumun tuş kilidini bilen sadece çevremdeki kişilerdi. Ama onların hepsine de güven duyuyordum ya da artık duymamalıydım.

Telefonumu komodine koyarken ablam ve Mert ile resmimiz takıldı gözüme. O fotoğrafı çektirdiğimizde henüz Mert altı, ben sekiz ve ablam on bir yaşındaydı. Ben onun sırtına çıkmışken o beni tutmuş biraz yere eğik duruyordu. Mert ise ablamın bacağının arasında ellerini çenesine koymuş bize bakıyordu. Üçümüz de kocaman gülümsemiştik ve özlüyordum o günleri. Çocukken her şey çok güzeldi. Saftık ve hayatın kötülüğü hakkında hiçbir şey bilmez sadece ebeveynlerimizin anlattığı cadı ve kötü adamları bilirdik. O zamanlar bunlara inanırdım ama korkmazdım. Ailemiz bizi korur, onların bize zarar vermesini engeller derdim. Fakat onlar istediği sürece zarar verene kadar durmuyorlardı. Belki şu an ablam yaşasaydı onunla yine kavga ederdim. Saçlarımın çekilmesini Mert gibi bende sevmezdim. Ama olsa da saçımı çekse der oldum. Biz insanlar hayatımızdaki kişilerin değerini maalesef ki ölünce anlıyorduk.

Kısık seste şarkı devam ederken pencerenin kenarına oturduğumda yağmur yağmaya başladı. Bu mart ayında pek fazla yağmazdı ama ben soğukları sevdiğim için hep yağsın isterdim. Pencereyi açtım ve derin bir nefes aldım. Yağmur ve toprak kokusu kadar başka güzel bir koku bilmiyordum. Bakışlarımı aşağıya şehirin insanlarına baktım. Hepsi telaşlı ve hızlı hızlı evlerine yetişmeye çalışıyordu. Korna, siren sesleri, insanların birbirine bağırış sesleri bir yana yaya olarak sessiz sedasız yürüyen insanlar bir yanaydı. Bu yağmurda herkesin tek amacı eve gitmekken burada kavga ederek daha da zaman kaybı harcadıklarının farkındalar mıydı acaba?

İlerde iki sevgili gördüm ve onları izlemeye başladım. Tartışıyorlardı muhtemelen çünkü oğlan ellerini sağa sola sinirle haraket ettiriyordu. Daha sonra ne olduysa kız tokat attı ve sonra pişman olup çocuğa doğru bir adım ilerledi. Tokatın etkisiyle kafası yana düşen çocuk onu ittirip ters yöne yürümeye başladı. Kız ise gökyüzüne bakarak ağlamaya başlayınca içim burkuldu. Bir insanın ağlayışını gizleyen yağmur, hayatın kirini de temizleyebilir miydi?

Okyanus Karası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin