23. Bölüm: "AZAT ALACA"

806 629 172
                                    

Merhaba Papatyalarım. Bölümlerin belli bir düzeni olmuyor fakat artık daha boş vaktim var ve bunu bölüm yazarak harcıyorum. Ne kadar çok bölümleri hemen yazıp atmak istesem de ilham gelmediğinde tıkanıyorum. Kurgu belli fakat zamanım yoktu. Artık zaman yaratma vakti :)

Keyifli okumalar okurlarım...

Multideki müzikle dinleyebilirsiniz. (Sadece çok beğendim.)

__________________________________________________________

"Tırtıl bir günlük ömrü olacağını bilseydi kelebeğe dönüşmek ister miydi hiç?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Tırtıl bir günlük ömrü olacağını bilseydi kelebeğe dönüşmek ister miydi hiç?"

Duyduklarım karşısında kapı kolundaki elim boşluğa düşmüştü. Gözlerimde amansız bir korku komisere bakıyorken arkama dönmeye cesaret edemiyordum. Memurun söylediği her kelime kafamın içinde dönüp dolaşıyordu. "Seda Pala cinayetinde Azat Alaca'ya yardım ve yataklık" buna inanmak istemiyordum. Onun bunu yapacağını düşünmüyordum. Başımı sağa sola sallayarak dolu gözlerimle polislere bakarken birkaç gözyaşı kendini yanaklarıma bıraktı. "Uçurumdu gözlerim, intihar ederdi gözyaşları.."

Arkadan gelen bir sesle yüzümü sıvazlayıp bedenimi döndürdüm. Yerde baygın yatan annem ve başını bacağına koyan Mert ile tüm gözyaşlarım intihar etmişti. Hızla onların yanına koşup diz çöktüm ve annemin yanaklarını avuç içime aldım.

"Anne! Be-Beni duyor musu-n?! Anne!" Titreyen sesim ve gözleri hala kapalı olan annem ile korkuyla polislere döndüm.

"Lü-lütfen ambulans çağırın." Diğer orta boy ve kilolu olan başıyla onaylayıp telefonu eline aldı. Ayağa kalkıp salona koştum ve sehpanın üstündeki kolonyayı elime aldım. Arkamı döndüğümde diğer polisi elinde silahla görünce istemsizce çığlık attım. O ise ifadesizce suratıma bakıyordu.

"N-Ne yapıyor-sunuz?" Elimden düşen kolonyaya bakıp silahını üzerindeki yerine koydu ve kapıdan geçmem için yol verdi. Tekrar annemin yanına adımladım ve elimdeki kolonyadan diğer elime döküp iki elime yaydım ve burnuna koklattım. Mert de bileklerini sıvazlıyordu.

"Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim..." Ağlayarak fısıldadığım sözleri sadece Mert duymuştu.

"Sen böyle bir şey yapmadın. B yüzden de sakın özür dileme." Sert sözleriyle bir yandan yanaklarımı siliyor bir yandan da onun gözlerinde umut arıyordum.

"Bi-Biz yemin ederim suçsuzuz kızı tanımıyorduk bile." Memurlara ithafen söylediklerim karşısında yanıt olarak ifadesiz
buz gibi bakışlar almıştım. Kimse inanmıyordu bana, hiç kimse.

Ambulansın siren sesiyle tombul olan komiser aşağıya indi. Diğerinin bakışları beni gerçekten korkutuyordu. Bir süre sonra iki görevli sedye ile birlikte kapıdan içeriye girdi. Annemin yanından Mert ile birlikte kalkıp köşeye çekildik. Doktorlar gerekli muayenelerini yapıp annemi sedyeye yatırdılar ve aşağıya temkinli adımlarla ilerlemeye başladılar. Mert ve ben de üzerimize ceket alıp onları takip ettik. Apartmandan çıktığımızda ise annemi ambulansa koymuşlardı. Mert oraya adımlarken bende onu takip edecektim ki bir el buna müsaade etmedi. Ele baktığımda bu az önceki donuk bakışlı memuru gördüm.

Okyanus Karası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin