Merhaba! Lafı uzatmak istemiyorum dostlarım.Keyifli okumalar♡♡♡
------ ------- ------ ----- ----- ------ ------ ------ -------
Bölüm müziği: Emre Aydın - Hoşçakal
Multiden dinleyebilirsiniz.
------------------------------------------------------------
"Koskoca gül bahçesinde güle ulaşmak için ezilen bir papatyayım."
Korkuyordum.
Tüm hücrelerim korkudan titriyordu. Bu ses tahmin ettiğim gibi Bora'nınsa -ki öyle olmalı- beni kurtarabilirdi. Neden böyle düşünüyordum bilmiyorum ama o bu serserilerden daha güvenliydi. Bu serserilerden kurtuluş yolumdu o.Ben kendi kendime bu durumdan soyutlarken siyah kapşonu, siyah pantolon, siyah ayakkabılı Bora Ateş köşe başında göründü. Serseriler ona bakıp umursamadan üstüme doğru gelmeye başladılar. Gidebildiğim kadar geriye gittim.
"Gelmeyin! Hiç mi Allah korkunuz yok sizin? Yaklaşmayın!" diye çığlık attım. Ama dinlemeyip gelmeye devam ettiler. Aramızda yaklaşık 3 4 metre vardı neyse ki. Gidebildiğim kadar gittim geriye doğru.
"Durun orda! Kafanızı dağıtmamı istemiyorsanız ondan uzak durun!" yapar mıydı? Sesi çok sert ve netti. Yapabilirdi ama yapmasındı. Hiç korkmuyor muydu polisten?
"2'ye teksin bu artistlik kime aslanım?" diyip serserilerden biri maket bıçağını çıkardı. Maket bıçağımı mı? Kahretsin! Korkum simdi ikiye katlandı. Ya ona bir şey olursa? Burdan nasıl kurtulurdum!
Adım sesleri duyduğumda git gide yaklaşıyordu bu ses. Yavaşça gözlerimi açtım ve etrafa bakındım. Bora buraya doğru geliyordu. Serserilerin önünde durdu ve o yılışık konuşana yumruk attı. Adam yere un çuvalı gibi yığıldı kaldı. Diğeri önce korkudan titredi, sonra Bora'ya yumruk atmaya kalktı. Bora onu durdurup kafa attı. Bu çıkan sesler ve görüntü midemi bulandırıyordu. Çöp kutusunun yanına oturup gözlerimi kapattım. Bitsin istiyordum. Bitsin ve evime gideyim uyuyayım. Bunlar bir kabus olsun ve ben annemin yine güvenli kollarında olayım.
Bunları yaşamak zorunda mıydık? Tek suçumuz kız olmak mıydı? Gece gezemeyecek miydik? Insanlık bu kadar mı ölmüştü? Yazıklar olsun.Sesler yükselince unutmak ve soyutlanmak için şarkı mırıldanıyordum. Bu kendimi koruma yöntemimdi. Ne zaman kendimi tek hissetsem, ne zaman korksam kendimi şarkılarda bulurdum.
"Bul beni kaybolmuşum, izim silinmiş dilim suskun susmuşum" diye bağırdım resmen. Sonra adım sesleri duyunca sustum ve duvara iyice saklandım. Geldi, geldi, geldi... Ve yanağıma dokundu. Ne?
"Senden kendimi almayı unutmuşum." dedi ses. Bu Bora'nın sesiydi. Yavaşça gözlerimi açtığımda onu gördüm. Yüzünde maskesi vardı ama az çok görüyordum işte! Yanağıma tekrar dokununca irkildim. Ağladığımın farkında bile değildim. Gözyaşlarımı siliyordu. Bunu yapmamalıydı. Ben ne kadar duygusal olsam da insanlardan ağladığımı gizlerdim. Yüzlerine güler arkamı döndüğümde hıçkıra hıçkıra ağlardım. Gözyaşımı silecek kadar kimseye inanmamış güvenmemiş ve izin vermemiştim. Kendimi papatyaya benzetiyordum. Koskoca gül bahçesinde güle ulaşmak için ezilen bir papatyaya. Ve şimdi biri gelip o papatyayı düştüğü yerden kaldırıyordu. Ezilmesine izin vermiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus Karası
Teen FictionBir kız düşünün...ablasını cinayete kurban edilen. Kahramanı olan ablasının öldüğünü öğrenen bir kız düşünün. Hayatının yalandan ibaret olduğunu öğrenen bir kız düşünün. Düşündünüz mü? Bu kız Ece Göksun...nam-i değer Okyanus Gözlü Kız. Bir adam düş...