1. BÖLÜM (Part 2)

411 64 22
                                    




Ekspres Bar.

Değişik bir addı. Bir insan neden bir barın adını Ekspres koyardı ki? Tabelanın hemen altında yıkık dökük bir kapının araladığı giriş vardı. Dikkat kesildiğimde duyulan müzik benim de dinlediğim kaliteli bir yabancı müzikti. Aradığım yer burası olabilir miydi?

Bina yıkık dökük, tekinsiz ve sanki yasal değilmiş gibi hissettirse de beni kendine çeken merak uyandıran bir yanı vardı. Dışı kötü olsa bile içi beklediğimin ötesinde olabilir, beni yanıltabilirdi. Orada öylece durmuş bir karar varmaya çalışırken varilin yanında sigara içenlerden birkaçının bakışlarını üzerimde hissettim. Hem izlenmenin verdiği gerginlik hem de gidecek başka bir seçeneğimin olmayışı ile beraber hızlı adımlarla girişe ilerledim.

Önünden geçtiğim diğerlerine nazaran bu mekânın önünde girenleri kontrol etmek amacıyla bekleyen güvenlik yoktu. Bir an bile tereddüt etmeden aralık kapıdan öylece giriverdim. Kısa ve boş girişi temkinli ve yavaş adımlarla ilerledim. İlerledikçe titreşimlerini kemiklerime kadar hissettiğim müzik değişti. Duman'ın çok sevdiğim bir parçası çalmaya başladı. Az önce çalan yüksek enerjili, hareketli müziğe nazaran biraz daha melankolik bir parçaydı. Ayaklarım kendiliğinden duraksadı.

Buraya gelme amacım; bugün yaşadıklarımı tamamen unutacak kadar gürültülü ve kalabalık bir ortam bulabilmekti. Şimdiye kadar kendimi, sırf beni umursamadığını bildiğim halde annemin gözüne girebilmek için kısıtladığım şeyleri yaşamak için buradaydım.

Duman'ın 'Ah' isimli şarkısı son ses çalmaya devam ediyordu. İçerideki kalabalık kuvvetli bir sesle şarkıya eşlik etmeye başlayınca kararımı vermiştim. Bu gece buradaydım. Tam olarak aradığım yer olmasa da içerinin atmosferinin bana iyi geleceği belliydi. Böyle farklı bir anı deneyimlemek için doğum günümün geçesiden daha iyi bir zaman olamazdı.

Girişin olduğu holü hızlıca geçip içeri girdiğimde beni karşılayan ortam duraksamam neden oldu. İçeri küçüktü, sıkış tepişti ama o kadar samimiydi ki... Herkes çalan şarkıya eşlik ediyor, kimi içki dolu masaların etrafındaki sandalyelerde otururken kimi ayakta belli ritim tutturmuş olduğu yerde sallanıyordu. İçerisi alanın küçüklüğüne oranla kalabalık sayılsa da inşalar iç içe değildi. Evet, herkes birbirine yakın oturuyordu ama bu kimseyi rahatsız edecek düzeyde değildi.

Olduğum yerde dikilip ağır ağır çevremi süzmem kalabalıktaki insanların dikkatini çekmese de böyle ayakta kalmak rahatsız etmişti. Bir an ne yapacağımı şaşırıp hızlı karar verip bana en yakın olan ve oturmam halinde çok da dikkat çekmeyeceğimi düşündüğüm bar tezgâhına doğru hareket ettim.

Tek başımaydım ve daha kalabalık bir grubun oturabileceği bir masayı işgal etmek istemiyordum. Yüksek bar taburesine oraya ait olmadığı bariz belli eder gibi, yamuk bir şekilde oturup etrafımı incelemeye başladım. İnsanların çoğu kalabalık arkadaş gruplarıyla geniş tahta masalara oturmuş gülerek sohbet ediyorlar, bir yandan da farklı farklı içkilerini yudumluyorlardı. Şarkı değişti ve Teoman'ın 'Rüzgâr Gülü' şarkısı çalmaya başladı. Kalabalıktan hoşnut sesler yükseldi. Ayakta takılan kısım hareketlendi. İçkileri eşliğinde şarkının ritmine uymaya başladılar.

Kendimi ortamın enerjisine kaptırmış, tezgâhın üstünde duran parmaklarımı ritimle eş zamanlı hareket ettirdiğimi fark edince duraksadım. Kendimi kaptırmaya yavaştan başlamıştım sanırım. Ekspres Bar iyi bir tercihti. Böyle bir deneyimi daha önce yaşamaktan kendimi alıkoyduğum için şimdiden pişman etmişti bile beni.

Müziğin yüksek sesine karışın bir ses duyunca hızla önüme döndüm. Tezgâhın ardındaki, barmen olduğunu düşündüğüm önlüklü birisi bana sesleniyordu. Kıvırcık ama gür olmayan kahverengi saçları vardı. Loş ortamdan dolayı hangi renk olduğunu anlayamadığım küçük gözlerinin çevreleyen kirpikleri o kadar gürdü ki kıskanmadan edemedim. Geniş ince dudağının bir kenarı alayla kıvrılmış, eğlendiğini hiç saklamadan belli ediyordu.

GÖKYÜZÜNÜN SESSİZ MATEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin