8. BÖLÜM (Part 1)

118 23 24
                                    

Selaamm ben geldiim 👋🏻💃💃

Çook tatlı bir bölümün girişiyle karşınızdayım umarım beğenirsiniz, davamı aşşırı tattlı olacak çünkü 🙈🙊

Keyifli okumalar 🙏🏻

Oy vermeden ve yorum yapmadan geçmeyin lütfen 🤝🤝

Oy vermeden ve yorum yapmadan geçmeyin lütfen 🤝🤝

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





8. BÖLÜM: DALGALAR ve DENİZ KABUKLARI

Çağan Şengül-Tablo

Yaşlı Amca-Yıldızlara Bak

Arabanın benim olduğum taraftaki kapısı bir hışımla açıldı. Daha ne olduğunu bile anlamadan Anıl uzanıp emniyet kemerimi çözdü ve elimden tutup arabadan çıkardı beni. Hareketleri öfkeli ve fevriydi ama yüzü o kadar donuktu ki kafam karışıyordu.

"Beşimizden gelme," dedi sadece Kuray'a ve Kuray'ın itiraz etmeye hazırlanan ifadesi eşliğinden hızlıca yürümeye başladı. Ellerimiz birbirine kenetli olduğu için ben de peşinden sürüklenerek hızlı uzun adımlarına yetişmeye çalıştım. Beyaz arabasının önüne gelince yolcu tarafına dolandı benimle beraber, elimi bırakıp kapıyı açtı ve geçmem için tuttu. Kafamı kaldırıp yüzüme baktım. Bakışları düz, belirsiz bir yere bakıyor, özellikle benimle göz göze gelmemeye çalışıyordu. Kaskatı çenesi birbirine kilitliydi. Çok kızmış olmalıydı.

Arabaya binip kemeri taktığım sırada Anıl da bindi ve kemerini bile takamdan arabayı çalıştırıp gazı kökledi. Kalbim deli gibi çarpıyordu ama bu korkudan değildi. Anıl'ın kestiremediğim tepkilerinin gerginliğiydi. O konuşana kadar ağzımı açmayacaktım. Onun derdini öğrenen kadar içimdekileri dökmeyecektim.

Onunla ilgili fark ettiğim bir diğer özellikti bu; gözünü öfke bürüdüğü zaman kendi hayatından bile geçecek kadar körleşiyordu. Emniyet kemerini takmaması, arabayı bu kadar hızlı kullanması bunu kanıtlıyordu.

Yolculuğumuz kulak yoran bir sessizlikle devam edince sesli bir soluk alıp verdim ve Anıl'dan tarafa döndüm yönümü.

"Bir şeyler söyle."

Buna ihtiyacım vardı. Onu duymaya, açıklamasına, en azından kendini savunmasına. Biliyordum, o kendinin savunmasını gerektirecek bir şey yapmamıştı, en azından bana. Ama yine de, her ne kadar görmezden gelmeyi denesem, azımsasam da aramızda olan şey buna hakkım varmış gibi hissettiriyordu.

"Gelmemeliydin," dedi boğuk bir sesle. Eklem yerleri soyulmuş yaralı parmakları direksiyonu sıkı sıkıya kavramıştı. Canının yanıp yanmadığını ilmek istiyordum. Çünkü benim içim acıyordu.

"Gelmek zorundaydım," dedim usulca. Beni anlamasını umuyordum.

"Gitmeni söylemiştim."

GÖKYÜZÜNÜN SESSİZ MATEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin