8 ; big brotherhood

452 63 16
                                    

Bir, iki, zıpla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir, iki, zıpla. Bir, iki, zıpla.

On dokuz yaşında kocaman bir kız olmama rağmen beyaz çizgilere basmadan yürümeye çalışıyordum. Gören ne derdi bilmiyordum, açıkçası umrumda da değildi. Sınavdan çıkmıştım ve büyük ihtimalle sınavı geçmiştim. Gece Donghyuck'u düşünmemeye çalışarak tekrarlarımı yapmıştım. Mutluydum, moralimi kimse bozamazdı bugün. Yarın sabaha da otobüsle Busan'a gidecektim. Markete yaklaştığımda başımı kaldırdım, canım latte çekiyordu ve bu minik marketten isteğimi karşılayabilirdim. Yanına da çikolatalı bisküvi alırdım, akşam yemeğim aradan çıkmış olurdu.

Markete girerken durdum, kabanımın cebinde titreşen ve aynı zamanda zil sesi çalan telefonumu çıkardım. "Alo?" Yukhei neşeli çıkan sesimden anlamış olacak ki sormaya hazırlanmıştı, kapıyı itip markete girdim. "Mutlusun bakıyorum?" Gülümseyip kahve makinesinin olduğu yere ilerledim. "Evet, sınavdan geçtim büyük ihtimalle." Telefonu sağ kulağımın altına alıp başımı eğdim, omuzumu da kaldırdım. Karton bardaklardan birini alırken latte yazan yerin tuşuna basılı tuttum ve bardağı da altında tuttum. "Aa, o bugündü değil mi? Umarım geçersin sınavını. Haftaya hep beraber parti veririz sonra."

Doldurduğum bardağı tadım için dudaklarıma götürürken telefonu sol elime aldım. Bir yandan da bisküvilerin rafına ilerliyordum. "Umarım. Evet ama bu sefer senden olur." Gülüp beni onaylamıştı. "Tamam, tamam. Benden olacak. Bak ne diyeceğim, bir kız buldum." Yukhei hep çapkındı, sürekli kızlarla vaktini geçirirdi ama yaşadığı ayrılıkların hiçbiri kötü bitmemişti, sadık biri olmuştu.

"Ya, neredeymiş peki?" Alayla sorduğum sırada uzanıp çikolatalı bisküvilerden birini aldım. "Kore'de. Ben geldiğimde buluşuruz artık. Şu an sadece konuşuyoruz." Başımı sallayıp kasaya ilerledim. "Sahi senin aşk hayatına ne oldu ya? Kaç aydır, hatta yıldır sapsın." Aşk dediği anda aklıma Donghyuck gelmişti istemsizce. Gözlerim dolduğunda omuz silktim, sesimin titrememesini umarak konuştum. "Bana göre kimse yok ki."

Güldüğünü duydum, elimdekileri kasiyere gösterirken bisküviyi cebime attım ve diğer cebimden de parayı çıkardım. "Yok mu? Hadi ama Lena, Güzel Sanatlar fakültesinden Mark Lee, Kim Jungw-"
"Tamam sus. Anılarım geldi aklıma."

"Bilmem farkında mısın ama bunlar sana abayı yakmış kişiler. Geçen ay da Mark Lee ayaklarına kapanmıştı." Söyledikleri üzerine yüzümü buruşturdum. Dürüst olmak gerekirse bahsi geçen kişiler yakışıklı ve iyi insanlardı ama ne bileyim, olmuyordu işte. Hatta çoğu kız benim aptal olduğumu bile düşünmüştü ama sevmediğim biriyle çıkacak kadar aptal değildim. Zaten onları reddederken de hiç olmadığım kadar nazik olmaya çalışıyordum işte, daha ne yapmalıydım ki?

"Neyse ne, beni aşk hayatım hakkında konuşmak için aramadın herhalde." derken marketten çıkıyordum. "Boşluktan aradım ya." Başımı salladım, aynı anda kaldırıma geçtim. "Peki, kendine iyi bak. Haftaya görüşürüz o zaman." Veda edip telefonu kabanımın cebine koydum. Annemlere sınavı geçtiğimi söylememiştim, yani sonuçlar hala açıklanmamıştı ama bu sefer geçeceğimden kesin emindim.

Night CigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin