12 ; i'm sorry

426 59 28
                                        

Sağanak yağmurlu bir gün, dördümüz de hamgurger yiyoruz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sağanak yağmurlu bir gün, dördümüz de hamgurger yiyoruz. Kafeterya pek kalabalık değil, bu sayede istediğimiz kadar ses yapabiliriz. Hendery sırılsıklam olmuş bir şekilde yanımıza geldi. Onları Hendery ile tanıştıracağımı söylemiştim. "Merhaba." Hendery utangaç bir şekilde yanımıza geldiğinde hepsi gülümseyip onunla tanışma faslını gerçekleştirmeye başlamıştı.

Biri hariç: Renjun.

O, dün geldiğinden beri garipti. Sürekli, sürekli ve sürekli bir şeyler düşünüyordu. Gözlerini bir noktaya dikiyor ve asla ayırmıyordu. Sebebi belki de bendim, bir şeyler sezmiş olabilirdi. En azından yüzümü kara çıkarmayarak şimdiki durumuna tezat bir şekilde onunla gayet samimi olmaya çalışarak konuşmuştu.

Arka masadan sandalye çekip Hendery'ye oturması için işaret verdiğimde ıslak saçlarını geriye atarak yanıma gelmişti. Yan binadan buraya pek mesafe yoktu ama bu kadar ıslanmış olması yağmurun ne kadar şiddetli olduğunu belli ediyordu. Üzerinde sarı bir hoodie, onun altında da siyah pantolon giymişti. Deri ceketi de unutmamak lazım, asker botlarıyla güzel uyum yakalamıştı. Ben ise kırmızı bir hoodie giymiştim kot pantolonumun üzerine. En azından sıcak tutuyordu. Cekete falan gerek yoktu.

"Demek keman çalıyorsun?" Yukhei'nin meraklı ve heyecanlı sorusuna Hendery utanarak da olsa başını sallamıştı. Gayet güzel anlaşabilirlerdi bence. Yukhei zaten yolda gördüğü taşa bile samimiyet besleyen insandı, iletişim sorunu çekmezdi.

"Bize de bir gün çalsana." Jaemin konuştuğunda Hendery tekrar başını sallamıştı. "Olur, çalarım." Üçlü konuşurken yine Renjun beni şaşırtmayıp düşüncelere dalmıştı. Bunu onunla konuşmalıydım yoksa içimdeki şey beni yiyip bitirecekti. "Ben kahve almaya gidiyorum." Ayaklandığım sırada Jaemin bisküvi de istemişti, ama aynı anda Renjun ışın saçan bakışlarıyla kafamda delikler açıyordu. "Gelmek ister misin?" Cüzdanımı alırken sorduğum soruyla ilk birkaç saniye ses vermese de sonrasında beni reddetmişti.

Omuz silkip yanlarından uzaklaşırken iç çektim, cidden bir şeyler dönüyordu. Akşam onunla konuşmalıydım. Yoksa gün içinde böyle, ölü gibi, gezecekti. Hayır normalde hep gülen bir insandı, bir haftada ne olmuş olabilirdi ki? Beş tane kahve alıp masaya geri dönerken yağmurun durulduğunu gördüm, Hendery en azından pek ıslanmazdı.

"Siparişleriniz geldi." Kahveleri masaya bırakırken bisküviyi de Jaemin'e attım. "Hm, sıcacık." Yukhei mırıldandığında güldüm ve konuştum. "Soğuk kahve mi olurmuş?"

"Ben de sevmiyorum soğuk kahve, sıcak sıcak daha güzel." Hendery sohbete katıldığında Yukhei ona göz kırpmıştı. "Sevgilin var mı?" Jaemin ağzındaki kahveyi Yukhei'nin pantolonuna püskürtürken Renjun ikisine yüzünü buruşturmuş, ardından da Hendery'ye dönmüştü. "Onlar hep böyle, boş ver."

İkili tartışmaya başladığında Yukhei ayağa kalkmıştı. "Her neyse, biz yurda gidiyoruz daha dersimiz yok nasılsa. Siz de gelirsiniz." Konuştuğunda Jaemin ona onay vermişti, ardından bana göz kırpıp uzaklaşmıştı. Renjun'le konuşmam için fırsat ayağıma gelmişti.

Night CigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin