4 ; it's good to hug

536 68 12
                                    

"Genelde asitlik özelliği gösterirler, ekşidirler, pH'ları 0-7 arasındadır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Genelde asitlik özelliği gösterirler, ekşidirler, pH'ları 0-7 arasındadır." Dizlerimi kendime çekmiş, kucağımdaki notları okuyordum. Kesinlikle bu basit şeyi bile kaçırmamalıydım. Geçen dönem bu dersten kalmıştım ve sonu pek de iyi bitmemişti. İki aylık tatilimin bir ayını çalışarak geçirmiştim. İçeriden gelen kahkaha sesiyle kaşlarımı çattım, gece 12'ydi ve bu saatte Renjun ya uyurdu, ya da ders çalışırdı. Kucağımdakileri masama bırakıp ayağa kalktım. Bölmemden çıkarken koltuğa kurulmuş Renjun'e baktım.

"Lena, gelsene." Elini kaldırıp bana doğru sallarken yanına oturdum. "Merhaba Lena." Renjun'in annesi bana el salladığında ben de gülümsedim. "Merhaba."

"Renjun üzüyor mu seni oralarda?" Bay Huang'ın sorduğu soruyla Renjun'e baktım, ardından gri saçlarını karıştırdım. "Hayır, şuna bakın bu beni üzebilir mi?" Renjun sahte nefretle bana bakıp başını geri çekerken kardeşi Zoi kameranın tam dibine girmişti. Karşımdaki görüntü beni güldürürken Renjun'in gözlerinin dolduğunu görmüştüm.

Kardeşini çok özlüyordu. Anne ve babasından çok daha farklı bir bağ vardı aralarında. Ben bile dıştan birbirlerini ne kadar sevdiklerini görmekle kalmayıp hissediyordum. Ama şanssızdım bu konuda, sadece bir kız kardeşim vardı ve abim olsaydı nasıl olurdu acaba diye düşünmeden edemiyordum.

"Lena abla, hani bana makyaj yapacaktın? Hem de pembe olan şeyi gözlerime sürecektin." Aldığım soruyla dudaklarımı büzerken güldüm. "Yapacağım tabii, aklımda. Merak etme unutmadım." Zoi babası tarafından kameradan uzaklaştırılırken annesi iç çekmişti. "Dersleriniz nasıl?" Renjun gülümseyip annesine bakmıştı. "Gayet iyi. Tabii Lena biraz geri kafalı olduğu için ara sıra ders çalıştırıyorum ona." Bu sefer elimin tersiyle karnına vurdum, babası da bizim kedi köpek kavgamıza sadece gülmekle yetinmişti.
"Hadi gidin, saat geç oldu." Ben de üçlüye veda edip Renjun'in yanından kalktım ve onu ailesiyle başbaşa bıraktım.

Renjun aslında ailesine düşkün olduğunu pek belli etmezdi. Ortamda aile konusu geçtiği zaman iyi ki ayrıyım onlardan, başımın etini yerlerdi diyerek konuşurdu ama en azından ben biliyordum ki kendini böyle avutuyordu. Çin'de 1-2 arkadaşı daha vardı ama onları hiç görmemiştim. Merak ediyordum doğrusu, bana yakın zamanda Kore'ye geleceklerini söylemişti ama hala tık yoktu. Hatırladığım kadarıyla... Biri Yangyang diğeri de Xiaodejun'muş. İkisi de Renjun'den bir yaş büyükmüş ve hepsi aynı mahallede oturuyormuş. Ara sıra onlarla konuşurdu ama dediğim gibi, onlarla ilgili bildiklerim sadece isimlerinden ibaretti.

Kendime kahve yaparken bir yandan da su içtim. Neredeyse gün boyu su içmemiştim. En az üç litre su içen biri olarak garip gelmişti bu durum bana. "Bana da yapsana." Görüşmesini bitiren Renjun bana seslendiğinde başımı salladım ve bir bardak daha çıkardım. Kaynayan suyu bardağa koydum, kahveyi de ilerleyip Renjun'in önüne koydum. "Özlemişsin."

Başını sallayıp gülümsedi. "Evet. Üç aydır göremiyorum. Tatilde gitmek istiyorum." Bu sefer ben başımı salladım. "Ben de ne zaman giderim bilmiyorum." Kahvesinden bir yudum alıp ayaklarını ortadaki sehpaya uzattı. "Tatilde gidersin işte." İç çekip bardağımı kavradım. Umarım giderdim çünkü haftaya sınavlar başlıyordu ve cidden zor sorular soruyorlardı. Kalmamam lazımdı. Bir de üstüste aynı dersten kalırsam hâlim hâl olmazdı. Acaba o üniversite okumuş muydu, okuduysa ne okumuştu? Çok bilgili biriydi, neye borçluydu acaba bunu?

Night CigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin