16 ; window conversation

396 65 22
                                    

Ellerim önümde birleşmiş bir şekildeyken sol taraftaki camdan içeriye güneş ışığı giriyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ellerim önümde birleşmiş bir şekildeyken sol taraftaki camdan içeriye güneş ışığı giriyordu. Oda sonbahara göre sıcaktı. Ceketimi çıkarmıştım çünkü üzerimdeki şey gerçekten de sıcak tutuyordu beni.

"Kang Lena, Huang Renjun ile odanı ayırmak istediğinden emin misin?" Müdür yardımcısı konuştuğunda başımı salladım, o da siyah gözlüğünü sağ elindeki kalemle geriye itmişti.

"Peki bundan Huang Renjun'in haberi var mı?" Yine başımı salladım. Yalan söylüyordum, hiçbir şey dememiştim ona. Bilse izin vermezdi belki, ama daha beş saat önce yanımda oturmak istemeyen biriyle aynı odada kalamazdım. Onur kırıcıydı. En azından her şey düzelene kadar ayrı kalmalıydık. Zaten sınıfta ayrı oturuyorduk, yurtta da ayrı kalmamı pek dert etmezdi.

Karşımdaki kadın önündeki kağıtlara göz atıp bana dönmüştü. "Pekâlâ. Odanız birinci katta, dördüncü kattaki D4'e taşınabilirsin. Şu an kimse kalmıyor orada, birisi gelirse bilgilendirme yaparım." Şans eseri boş odaya gitmiştim, kafamı dinlerdim güzel güzel. Eğilip teşekkür ederken uzattığı anahtarı aldım. Şimdi eşyalarımı alabilirdim. Zemin kattaki sıcak odadan çıkıp mor tişörtümü düzelttim. Yurda gelmiştim ama hala üzerimdekini çıkarmamıştım. Güzeldi, bayağı.

Girişteki koltuklardan birine otururken Yukhei'yi aradım. Yarım saate kalmaz gelirlerdi maçtan, biraz daha oyalasa sorun çıkmazdı. "Alo?" Nefes nefese oluşundan hala maçta olduklarını anladım. "Ne zaman geleceksiniz?"

"Kırk beş dakika falan." Parlatıcı sürdüğüm tırnaklarıma kısa bir bakış atıp ayağa kalktım. "Tamam. Ben odamı değiştirdim, Renjun'i oyalarsın."

"Ne?" Telefonu yüzüne kapatırken derin bir nefes aldım. Gelince konuşurduk. Ya da konuşmazdık, emin değilim. Maçı bırakıp gelecek değildi sonuçta. Zaten Renjun pek bir şey demezdi. Umursamazdı belki de. Ama alışacaktım, sonuçta ölene kadar yanıma olamazdı, en azından şimdilik alışmalıydım. Merdiveni ikişer ikişer tırmanırken birinci kata geldim ve odama girdim. Pek eşyam yoktu zaten, bavulumdaki eşyaları üşendiğimden yerleştirme zahmetine girmemiştim bile. İlk defa bu huyum bir işe yaramıştı.

Masamın üzerindeki kitapları da bavuluma sıkıştırdım, ardından bavulumu da peşimde sürükleyerek asansöre bindim ve yeni odama girdim. Bavulumu bir kenara koydup tekrar aşağı indim, kalan birkaç parça eşyamı da aldım. En sonunda yeni odama yerleşebildiğimde kapıyı kilitledim, sağ taraftaki bölmeye yerleşme kararı aldım.

Kalbim kırılmıştı, sonuç olarak o odada iki senemi geçirmiştim ve anılarım vardı. O odanın her bir köşesinde Renjun ile benim izlerim vardı. Bir anda bırakıp gelmek zordu. Özellikle ikimizin de farklı katlarda yatacak olması beni biraz üzüyordu. Mesela her partiyi bizim odada yapardık, dördümüz salondaki minik kanepeye sıkışır ve tabletten film izlerdik. Cips kâsesi elden ele dolaşırdı. Yukhei içkilerimizi, aslında meyve suyuydu, tazelerdi. Çok şey yaşamıştık ve bir daha yaşanmayacak olması üzüyordu.

Night CigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin