11 ; bleeding heart

429 58 63
                                    

Hava kapalıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hava kapalıydı.

Pizzalarımızı yemiştik, arabadaydık. Şimdi de kahvelerimizi içiyorduk. Dışarıda tam bir sonbahar havası vardı. Ara sıra düşüp gelen damlalar arabanın ön camına vuruyordu. Çok dikkat çektikleri zaman da Jaemin sileceği çalıştırıp onları kenara itiyordu. Hafif rüzgâr vardı, ağaçların dalları ve yaprakları usulca sallanıyordu. Zaten sararmış olan yapraklar rüzgâr değdiği anda dalından kopup havada süzülüyor ve yere düşüyordu.

Elimdeki paketi Jaemin'e uzatarak içinden bisküvi almasını izledim. Elleri beyazlamıştı, büyük ihtimalle soğuk hava yüzündendi. Aldığı bisküviyi benim gibi büyük boy kahvesine batırırken tekrar önüme döndüm.

Radyoda Lost On You çalıyordu pek yüksek olmayan bir sesle. İkimiz de içimizden söylüyorduk şarkıyı. Yağmurlu havaya göre çok iyi bir seçimdi. Jaemin kahve saçlarını taramamıştı, tutamlar alnına dökülüyor ve kaşlarını kapatıyordu. Üzerindeki koyu yeşil hoodiesi bana Donghyuck'u hatırlatırken onun üzerindeki kahverengi, dizlerine kadar uzanan kabanı bu düşüncemden uzaklaşmamı sağlıyordu. Çünkü o hep siyah giyiyordu. Düşünceleri de siyahtı, onun renk paletinde renk yoktu siyahtan başka.

Ben ise üzerime tüylü ve mavi bir kazak, beyaz bir pantolon giymiştim. Siyah topuklu botlarım boyumu bir iki santim yükseltiyordu, bundan memnundum. Memnun olmadığım bir tek düşüncelerim vardı. Sürekli aklımı kurcalıyor ve dibe batmamı sağlıyorlardı.

"Renjun'i aradın mı hiç?" Jaemin'in kalın ve boğuk sesi müziği bölerken ona bakmadan başımı salladım. "Evet, görüntülü konuştuk hatta."

"Ne düşünüyorsun?" Ne mi düşünüyordum? Aramızda bir problem varmış gibi hissediyordum ama yoktu işte. Ona hiçbir şey anlatmadığım için garip hissediyordum. Nasılsa tuvalete gitsem bile haberi oluyordu ama ondan sakladığım bu şey belki de bize, ilişkimize zarar verebilirdi ve bu benim istediğim en son şey bile değildi. Onun güvenini kırmak istemiyordum.

"Normal işte. Yarın geldiğinde belki her şeyi anlatırım." Yine yalanların arkasına saklanıyordum ama o yalanlar şeffaftı, Jaemin farketse de bir şey demedi. Elindeki karton bardağı koltuklarımızın arasına sıkıştırırken ellerini birbirine vurup bisküviden kalanları yok etmişti.
Elini anahtara götürürken başımı geriye yasladım. Birinin bana yardım etmesi gerekiyordu.

"Nereye bırakayım seni?" Arabayı park ettiği yerden çıkarırken sordu. Hendery ile anlaşmıştık, ona bugün okulu gezdirecektim. Sonraki günlerde de bizimkilerle tanıştırırdım. Hendery çok hevesli görünüyordu, büyük ihtimalle de yeni bir ortama gireceği içindi. Zaten bir haftaya kalmaz herkesle kaynaşırdı, umarım okulu de severdi. Profesörleri sevmese de olurdu.

"Okula." Kısaca konuştuğumda başını sallayıp direksiyonu çevirmişti.

This world can hurt you
It cuts you deep and leaves a scar
Things fall apart, but nothing
breaks like a heart
And nothing breaks like a heart

Night CigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin