14 ; be a guest

437 62 44
                                    

Hava ne soğuktu ne sıcak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hava ne soğuktu ne sıcak. Üzerimdeki kazakla öylece dolaşıyordum. Artık ne olacağı umrumda değil desem yeriydi. Akışına bırakmaya karar vermiştim.

Merdiveni tırmanırken çıkan gıcırtı beni birkaç saniye korkutsa da sonunda bir şey olmadan çatıya bastım. Saat neredeyse bir olmuştu ve yurdun ne diyeceğini bilmek istemiyordum. Telefonum sessizdeydi, gelen aramaları ve mesajları görmek istemiyordum.

Yine elinde sigarasıyla oturan bedeni gördüğümde gülümsedim, bu istemeden oluyordu artık. Yanına ilerlerken beni fark edip kaşları çatıldı. Normalde 11'den sonra buraya uğramazdım ama şu an saat bir olmuştu, garipsemişti belki de. Sağ tarafına oturduğumda sağ elindeki sigarasını sol eline almıştı. Yine siyah giyinmişti, ben ise maviydim.

Sanki ondan uzaklaşmak isteyen ben değilmişim gibiydi ama burayı seviyordum. Onun yanındayken zihnim rahatlıyordu.

"Senin için çok geç bir saat değil mi?" Sigaradan dolayı hırıltılı çıkan sesiyle sorduğunda omuz silktim. "Bana ne." Genelde bu tür kelimeleri çok sık kullanmazdım, o da garipsemiş olmalı ki durup birkaç saniye bana bakmış, ardından da sağ eliyle çenemi kavrayıp yüzümü kendisine çevirmişti. "Neyin var?"

Sesi endişeli çıkmıştı, meraktan çok endişe vardı sesinde. İlk defa özel hissettim, biri beni merak ediyordu. Kollarımı kendime çektiğim dizlerime sararken hala elini çekmemişti. Yutkundum, aynı zamanda gözlerim dolmuştu. Bundan nefret ediyordum. "Yaraların geçmek üzere." Konuyu saptırdığımda sağ elini çenemden çekmemiş, başını sola çevirip sigarasından bir nefes alıp tekrar bana dönmüştü. Bu sefer daha yakınımdaydı, nefesini dudaklarıma üfledi.

"Neyin var diye sordum." Sesi az öncekinin aksine daha sertti, dolu gözlerimi ay ışığıyla parlayan gözlerinden çekerek çenemi parmaklarından kurtardım. "Arkadaşımla kavga ettim. Bana artık güvenmiyor." Çatallaşmış sesimle konuştuğumda o da sonunda pes edip karşıya bakmıştı. "Oda arkadaşın mı?"

Tahmini üzerine bir şey demeden sadece başımı salladım, doğru bilmesi garipti. Yine sigarası dudakları arasındayken yüzüne baktım. Parlıyordu, resmen parlıyordu ve bu benim hoşuma gitmişti. "Bana da versene." Çatık kaşlarıyla beraber yüzünü bana döndüğünde çenemle elindekini işaret ettim.

Anında beni reddederken yüzüne bakmayı sürdürdüm. "Lütfen." Mızmızlanmama katlanamazdı sanırım, öfleyerek sigarayı dudaklarım arasına yerleştirdi. "Sadece bir." Başımı salladığımda tekrar karşıdaki aya bakmıştı. "Ay çok güzel gözüküyor."

Ama o aydan daha güzeldi. Bunu yüzüne söylemeye cesaretim yoktu, ben de kendi kendime tekrar ettim. Zihnimin en ücra köşelerine not ettim, çiviyle sabitledim. Tam ikinci kez içime çekecekken dumanı, Donghyuck uzanıp sigarayı almıştı. "Bir demiştim." İç çektim, üstelemeyecektim. Kollarımı dizlerime sarıp daha da küçüldüm.

"Gitmeyecek misin?"

"Gidemem." Sorgulayıcı bakışları yüzümde dolaşırken yutkundum. "Gidecek bir yerim yok. Yarın ilk iş odamı değiştireceğim."

Night CigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin