Bazen öyle garip durumların ortasına düşeriz ki ortamdan çıkmak isterken iyice ortama adapte olur, olduğumuz yere siner, saatlerce, günlerce hatta aylarca bile yerimizden kıpırdayamayız. Ve ben yine o garip ortamın ortasına düşmüş, her an çıkacak olan kavgayı önlemek için sandalyenin en ucuna oturmuştum. Düşmemek için elinle tuttuğun masayı da göz ardı etmezsen sevinirim dedi içimdeki ne olduğu belli olmayan ses.
Solumda oturan Yeonjun, onun yanında oturan Beomgyu ve Kai, sağımda oturan Taehyun ve tam karşımda oturan Hanse ve soğuktan titreyen ben. Mükemmel bir ortam ve kulakları sağır edecek sessizlik ortamı her an biraz daha gerirken, her an Yeonjun ve Hanse birbirlerine girecekmiş gibi hissediyordum.
Gözlerini Yeonjun'a diken Hanse derin bir nefes alarak kafasını iki yana salladı ve ateş saçan gözlerini bu sefer benim yüzüme çevirdi. Gözlerindeki sinir yerimde rahatsızca kıpırdamama sebep olsa da oturuşumu bozmadan gözlerimi gözlerinden çekmedim.
"Şimdi diyorsunuz ki, Soobin ve şu üç çocuk arkadaş?" Sorusuna cevap olarak kafamı sallayınca, "O zaman sen ve bu çocuk sevgilisiniz?" diye sordu. Şu çocuk derken Yeonjun'a tiksinti dolu bakışlar göndermeyi de ihmal etmemişti.
"Hayır, sevgili değiliz." Kendinden emin çıkan sesim önümde oturan Hanse'yi rahatlatsa da, yanımda oturan Yeonjun'u fazlasıyla germişti. Koluma yasladığı kolunu çekmeye çalışınca, kolunu tutarak "Ama sevgiliden daha yakınız," dedim az önce eminlikle çıkan sesimi daha da yükselterek. "Bizim aramızdaki ilişki sevgili kelimesine sığamayacak kadar derin. Sevgili kelimesi, bu duygunun altında kalıp ezilecek kadar küçük. Bu yüzden evet, biz sevgili değiliz."
Yüzümü Yeonjun'un yüzüne çevirince gördüğüm görüntü dudaklarımın hafif bir şekilde yukarı kıvrılmasına sebep olmuştu. Gözlerine sığdırdığı bir sürü duyguyla gözlerimin içine bakarken, dudaklarındaki küçücük gülümse cennetten koparılmış meyve kadar kıymetliydi benim için. Varlığı bile başlı başına en büyük hediyeyken, şu an gözlerindeki duygular bazen varlığını sorguladığım tanrıya inanma sebebimdi.
"Neden Soobin?"
Kırgınlık dolu ses kulaklarıma dolunca zorla da olsa gözlerimi Yeonjun'dan çekerek, aynı sesi gibi yüzü de parçalara ayrılmış kırgınlıklarla dolu Hanse'ye çevirdim. Onu böyle görmek kalbimi acıtsa da elimden bir şey gelmezdi. Beni yalan söylemeye zorlayan kendisiyken, bana böyle üzgün yüzle bakması haksızlık değil miydi?
"Neden söylemedin bana? Neden yalan söyledin ki? Gerçekten bunca yalana gerek var mıydı? Ben sana aileme bile anlatamadıklarımı anlatırken, senden bir şey saklamazken, beni bu şekilde aldatmak hoşuna mı gidiyordu?"
Ağzından çıkan her kelime ok gibi kalbime saplanıyordu. Ağzımı açsam kan kusardım. Ağzıma açsam yılların birikmiş irini akardı. Sevdiğim birinin üzülmesi ve üzen kişinin ben olduğumu bilmek beni her seferinde tepetaklak ediyordu. Geçmişim, şimdim, geleceğim. Tamamen yalan üzerine kurulu olduğunu bilmek, çıkmaz sokağın yalanlarım yüzünden alev almasına sebep oluyordu. İşin garip yanıysa ne ben yanıyordum, ne de söylediğim yalanlarım. Alev alıp kül olanlar kendimle birlikte bu çıkmaza soktuğum değerlilerimdi.
Her zaman böyle durumlarda söyleyecek şeyleri olan Yeonjun, Hanse'nin gözlerindeki üzüntüyü gördüğü için sessiz kalmayı seçmişti. Diğer çocuklarsa her zamanki gibi karışmamayı tercih etmişlerdi.
"Hanse..." diyebildim sadece ve ondan uzun süre sessiz kaldım. Çok zordu. Konuşmak, kendini anlatmak, açıklamak çok zordu. Bunu yapmamın sebebi vardı ama kelimelerim rüzgarla uçup ağaçlarına başına takılmış gibiydi.
"Devam et," diye fısıldayınca kafamı salladım. Zorda olsa yapmak zorundaydım. Bir kişiyi daha kaybetmek istemiyordum.
"Öncelikle, sana yalan söylediğim için özür dilerim ama bunu yapmama siz sebep oldunuz," diyince kaşlarını çatıp ağzını açmak isteyince izin vermedim, "Lütfen kesme ve sonuna kadar dinle." dedim sakince.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nepenthe / YeonBin
FanfictionBazen insan görmemesi gereken bir şeyi gördüğü için, bazense görmesi gerekirken her şeye kör olduğu için kaybediyordur... Taegyu #1 23.11.20 Hanse #1 Yeonjun #1 ...