Bölüm şarkısı: Jonghyun-I'm sorry
Sessizliğin durağında yıllardır otobüs bekleyen kalbim, aslında hiçbir zaman gelmeyeceğini çok iyi biliyordu. Zamanla belki olur diye düşündüğümüz hayallerin hiç var olmayan bir benlikte saklamak, insanoğlunun ne kadar hayalperest olduğunu gösteriyordu. Saygı ve sevgi arasındaki ince çizgiyi siyah kalemle karalayıp kalın bir çizgi haline getiren utanmaz biz insanlar, kendimizin ana rahminde olan bebek gibi saf ve temiz olduğumuzu düşünüyorduk ama saygının olmadığı yerde sevgini büyütüp kocaman edecek kadar da vicdansızdık. Belki de ahlaksız. Ama iyi birisi olmadığımız kesindi.
Her neyse, biz sadece, olmayacak şeyleri oldurmaya çalışan kocaman aptallardık.
"Soobin, Yeonjun'un nesi var? Geldiğinden beri ruhu çekilmiş gibi bir kenarda duruyor."
Hanse kaşlarını çatmış, ileride oturan Yeonjun'a bakarken, omuzlarımı silkerek derin bir nefes almıştım. Fotoğraf çekilmek için Yeonjun'un üniversitesine gelmiştik. Kapıda bizi karşılayan diğer takımın kaptanı yüzündeki kocaman parlak gülümsemeyle bize üniversiteyi gezdirmiş, daha sonra sahaya getirmişti. Diğer takımın oyuncuları birkaç ay öncesinin aksine hoş bir şekilde bizi karşılarken, ben gözlerimle Yeonjun'u aramıştım. Bulduğum ansa kaşlarım çatılmıştı. Sahanın en uc noktasına oturmuş öylesine yüzüme bakarken, bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Yanına gidip iyi misin diye sorduğumda önce kinayeli bir gülüşle yüzüme bakmış, daha sonra birkaç kelime mırıldanarak yanımdan geçip gitmişti. Ve neredeyse bir saattir beni görmezden geliyordu. Daha dün yanımdan ayrılmak istemeyen adamın şimdi böyle davranması acaba bir şey mi yaptım diye düşünmeme sebep oluyordu ama ne kadar düşünsem de aklıma hiçbir şey gelmiyordu.
"Bilmiyorum, geldiğimden beri sessiz. Dün gece geç yattı herhalde."
Sahte gülümsemeyle Hanse'nin yüzüne bakarken, o gözlerini devirerek "Salak salak gülme, bir şey olduğu belli. Kavga mı ettiniz?" diye sordu ayaklarını uzatırken.
"Hayır, kavga etmedik. Aramız çok iyi. Sorunun benimle ilgili olduğunu düşünmüyorum. Büyük ihtimalle takım arkadaşlarıyla bir problem yaşamıştır." Gerçekten öyle miydi?
"Olabilir, takımındaki bir çok kişiyi sevmiyor zaten. Seninle bir ilgisi yoktur." Umarım gerçekten öyledir.
Kendimi gereğinden daha fazla yorgun hissediyordum. Dün birkaç saatliğine hastane koltuğunda uyumuş, uyanır uyanmaz annemi Yeonjun'un annesine emanet edip, bir şey olursa hemen beni aramasını tembihleyerek eve gidip duş aldıktan sonra evden ayrılmıştım. Günler sonra eve girdiğimde ilk gördüğüm şey mutfak kapısı önünde kuruyup yerde izi kalan annemin kanı olmuştu. Bir saatten fazla bir sürede temizlediğim kanın izleri yerden silinip aklımın, ruhumun bir köşesine yapışmış gibiydi. Ellerimi defalarca yıkamama rağmen hala kokusunu hissedebiliyordum. Ne zordu unutmak. Ne zordu aklına kazınan kötü görüntüleri hiç görmemiş gibi görmezden gelmek.
"Koç, acaba bu fotoğrafı ne zaman çekileceğiz? Çünkü benim daha fazla sabrım kalmadı da."
Minho dişlerini sıkıp yalandan gülerken, hemen buradan çıkıp gitmek istediğini görebiliyordum. Açıkçası ben de hemen buradan çıkmak istiyordum. Bir şeyler ters gitmeden önce uzaklaşmak istiyordum.
"Ne güzel oturuyoruz işte. Ne diye yine hırlamaya başladın?"
Koçun sözleriyle birlikte gözlerini deviren Minho'ya inat çocuklar gülerken, sessizce oturmaya devam ediyordum. Gözlerimse ileride bomboş ifadeyle yeri izleyen Yeonjun'daydı.
"Tamam, tamam çocuklar yoruldular. Hemen çekilip rahat bırakalım onları."
Koçun sesiyle herkes ayağa kalkarken, Yeonjun yerinden kıpırdanmadan oturmaya devam ediyordu. Herkes sıraya girip onu beklerken, diğer takımın oyuncularından birisi "Yeonjun bey acaba o koca kıçınızı kaldırmayı düşünüyor musunuz?" diye sordu samimiyetten uzak sesiyle. Kaşlarım çatılmış çocuğun yüzüne bakarken, Yeonjun yavaş bir şekilde kafasını kaldırarak "Ne dedin sen?" diye mırıldandı çocuğun yüzüne bakarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nepenthe / YeonBin
FanfictionBazen insan görmemesi gereken bir şeyi gördüğü için, bazense görmesi gerekirken her şeye kör olduğu için kaybediyordur... Taegyu #1 23.11.20 Hanse #1 Yeonjun #1 ...