Göremediğimiz tüm ışıklar- Bölüm 36

842 94 104
                                    

Bölüm şarkısı: Kim Feel- Pierrot (Mutlaka şarkıyla birlikte okuyun)

Unutmaya çalışan yorgun omuzlarım, hayatın gücüne karşı gelmeye çalışırken nasırlaşmış ellerim hiç gitmemişim, hiç uzaklaşmamışım gibi hissettiriyordu. Aylar olmasına rağmen yılları geride bırakmışım gibi hissettiren duygularımın arasında boğulurken, şu an karşımdaki dört yüz, o boş ayları silip götürmüş gibiydi.

Zamanın adaletine inanmaktan başka bir şey yapamamıştı kalbim. Zamanla silinir, hafifler diye düşünmüştü ama bu zamana kadar istediği ne olmuştu da bu da olsun. Alışmak dışında bir şey yapmamıştı. Yapmamıştım. Oturup buraya gelmek için kendime günler armağan etmek dışında elimden bir şey gelmemişti.

Güldürdüğünden daha çok ağlatan önümde oturan çocuk yüzüme bakmadan elleriyle oynuyordu. Karşılaşmamızdan bir saatten fazla zaman geçmişti ama hâlâ inatla yüzüme bakmayı reddediyordu. Yılların gülüşü, kahkahası 3 ayın gözyaşlarıyla silinip giderken, hâlâ yüzüne bakarken deli gibi atan kalbim miydi bana ihanet eden yoksa, atan kalbimden daha çok atan kalbimini görüp sevinen kendim miydim kendi düşmanım?

Yüzüne baktığımda çocukluğumu görüyordum onda. Sabahtan akşama kadar dışarıda oynayan, günün sonunda birbirine sarılıp yarın yine buluşalım diyen iki çocuğun izlerini taşıyordu yüzünde. O izlerin yanı başında ise gençliğimiz vardı. Mutlu olmaya çalışırken aile huzursuzluğu, başarma çabaları, umutsuzluğa rağmen ayakta durmak isteyen iki genci görüyordum o çizgilerin biten kısmında.

Uzun zaman önce soğuk rüzgarın kanadına sarılıp uzaklara uçan genç ve eksik duygularım, bugünkü bana çok şey öğretmişti aslında.

"Hyung, seni çok özledim."

Koluma sarılmış, başını omzuma yaslayan Beomgyu, sesiyle birlikte beni düşüncelerden çekip çıkarırken, hafif gülümsemeyle saçlarını okşadım. "Ben de sizi çok özledim. O yüzden hemen gelebilmek için elimden geleni yaptım."

Taehyun gülümseyerek kafasını sallarken, Kai hiçbir şey söylemeden öylesine bakıyordu. Yeonjun. O sadece ellerini izliyordu. Bakmıyor muydu yoksa karşısındaki enkaza bakamıyor muydu anlamıyordum açıkçası.

"Aslında ben sana küsüm hyung. Bugünlük sevgimi göreceksin. Diğer günlerde çok çektireceğim sana."

"Hyung, yapacağını biliyorsun dimi?"

Taehyun kocaman gülümseyerek Beomgyu'nun saçlarını karıştırırken, Beomgyu ona dil çıkartarak daha çok sarıldı koluma. 

Yeonjun'la karşılaştıktan sonra birkaç saniye yüzüme bakmış, sonra aceleyle ben çocuklara haber vereyim diyerek ayrılmıştı yanımdan. Ve böylelikle birkaç dakika sonra evimize yakın marketin önünde oturmuş, hasret gidermeye çalışıyorduk. Tabii uzun bir sessizlik bizi ele geçirmiş, sonra konuşmaya başlamıştık ama yine de ayların boşluğunu doldurmaya yetecek miydi bilmiyordum.

"Bu 3 ayda ne yaptın hyung? Niye sadece arkanda bir mektup bırakarak birisi için bizi arkanda bıraktın?"

Beomgyu omzumdan kafasını kaldırmış sert ifadeyle Yeonjun'un yüzüne bakarken derin bir nefes aldım. Geride bıraktığım aylarda böyle mi olmuştu? Gitmemin sebebini Yeonjun diye mi adlardırmışlardı? Her defasında senin suçun diyerek çöken omuzlarını daha da mı çöktürmüşlerdi? Aptal. Niye kafanı o kadar eğdin ki? Niye beni böyle üzmeye devam ediyorsun? Neydi senin suçun? 

"Beomgyu, gitmeyi kendim istedim. Gitmemde kimsenin suçu yok. Sadece kafamı toparlamak için gittim. Size veda etmeden gittiğim için özür dilerim ama yüzünüzü görseydim gidemezdim. O yüzden veda etmedim. Hem ben vedaları sevmem, bilmiyor musunuz?"

Nepenthe / YeonBinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin