Cellat yenilgi-Bölüm24

877 102 90
                                    

Geçen bölümü bir gün erken atmışım günleri karıştırarak. Sağolun hemen yüzüme vurmuşsunuz püü size. Neysee, iyi okumalar.

Günlerdir okuyup bitiremediğim kitabımın son sayfalarında gözlerimi gezdirirken, esen soğuk rüzgarla birlikte boynumu biraz daha kabanımın içine gizlemeye çalıştım. Kışın girmesine bir kaç gün kalmıştı ve ben hiç mutlu değildim. Kendimi bildim bileli sıcak havayı seven benliğim, soğuk havanın kapıya dayanmasıyla giyebildiği kadar kalın giyinmeye çalışıyordu.

Açıkçası yorganıma sarılıp işe veya üniversiteye gitmeyi tercih ederdim ama yorganım çok uzun olduğu için kirlenme riskini göze alamazdım. Yoksa çoktan Seol'un bir kaç semtini gezip, bana yol yoldaşı olmuştu.

Eldivenin içinde olmasına rağmen donan parmaklarım, sayfanın son satırlarına gelince hızla eldivenlerden birisini çıkarıp sayfayı çevirmiş ve tekrar eldivenleri ellerime geçirmiştim. 

"Kenardan bakınca üşüyen bir köpek yavrusuna benziyorsun, biliyor musun?"

Önüme bırakılan sıcak, dumanı tüten kahve ile bir kaç saniye aşkla bakıştıktan sonra, yüzümü yanıma oturan, uzun zamandır yüzünü göremedim arkadaşıma çevirdim. Yarı sarı, yarı siyah olan saçlarını tamamen siyah renge boyamış, dudağındaki ve kaşındaki piercingi çıkarmıştı. Her zaman yaşından daha küçük gösteren yüzü, şimdi daha da küçülmüş, on beş, on altı yaşındaki erkek çocuklarına benzemesine sebep olmuştu. Tabi açık kalan yakasından görünen dövmelerini görmezden gelirsek.

Yüzünü görür görmez onu ne kadar özlediğimi anlarken, kitabımı kenara bırakarak onu kollarıma çektim. Beline doladığım kollarım birkaç saniye şaşırmasına sebep olsa da, çok geçmeden karşılık vererek o da benim gibi kollarını sırtıma dolamıştı.

"Bakıyorum da birileri çok özlemiş beni?"

Muzip kokan sesi kıkırdamama sebep olurken, kollarımı geri çekerek yüzüne baktım. Yüzünü buruştursa da yüzündeki kocaman gülümseme onun da beni özlediğini gösteriyordu.

"Yalan söylemeyeceğim, özlediğimi yüzünü görünce anladım. Şu muzip bakışlarını, sesini bile çok özlemişim."

"Bu bir itiraf mıydı?"

"Yeonjun özür dilerim, seni arkadaşımla aldatıyorum."

Bir anda attığımız kahkaha yanımızdan geçen arkadaş grupunun korkup irkilmesine sebep olsa da onları görmezden gelerek gülmeye devam ettik. Hiç çekinmeden, sıkılmadan, ne olduğunu düşünmeden birinin yanında böyle içten gülüp eğlenmek o kadar değerliydi ki benim için.

"Sen neyse de bunu duyarsa o iki metre boyuyla ağzımı burnumu kırar benim. Kendini düşünmüyorsan bari beni düşün Soobinim."

"Olmaz bu yola birlikte girdik birlikte devam edeceğiz."

Kafasını sallayıp gülmeye devam ederken, önüme bıraktığı kahveyi eline alıp uzatarak "Al iç, üşümekten rengin bir taraflarına kaçmış." dedi burnunu çekerek. Benim donan vücuduma inat ondan gelen sıcaklık az da olsa rahatlamama sebep olurken, elindeki kahveyi elime alarak bir kaç yudum içtim. 

"Soobin, kış daha gelmedi ve sen şimdiden eldiven mi taktın? Sen niye bu kadar garip bir çocuksun? Ay utanıyorum senden lütfen biraz uzaklaş benden, arkadaş olduğumuzu anlamasınlar."

İğrenerek baktığı eldivenlerimi burnunun dibine sokarak "İçi yün bunun ama ellerim hala donuyor. Sen ne anlarsın benim halimden siyah kafa." diye mırıldandım burnuna vurarak.

Gözlerini devirip arkasına yaslanırken, bakışlarını üniversitenin bahçesinde gezdirdi. Soğuktan donmama rağmen neden dışarıda oturup kitap okumaya devam ediyordum gerçekten bilmiyordum. Kenardan görenler herhalde artiste bak, kendini kızların gözüne sokmaya çalışıyor diye düşünüyordur ama kızlar umurumda değildi. İçerde yer bulamayınca buraya gelmiştim ama geldiğim an burnumdaki sümük bile donmuştu.

Nepenthe / YeonBinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin