Parlayan ay-Bölüm 20

970 114 144
                                    

Yine her zamanki gibi geçen bölümün de bildirimleri gitmemiş kimseye alkışş bu siteye. Neyse, önceki bölümleri okuyup okumadığınızı kontrol edin bebeklerim. İyi okumalar.

Üşüyen vücuduma rağmen sesimi çıkarmadan ileriye doğru bakıyordum. Sessizce oturduğumuz bu yerde kaç saat geçmişti bilmiyordum ama mutluydum. Babamla geçirdiğim her an benim için çok değerliydi çünkü öyle her zaman çocuğuyla oynayan, onunla zaman geçiren bir babaya sahip değildim. İyi bir adamdı ama sevgisini her saniye kalbimin derinliklerinde hissetmezdim. Mesela saçımı okşayıp seni seviyorum demezdi ama yemeğini güzelce ye ki iyi bir şekilde büyüyesin derdi. Derslerimde bana yardım etmezdi ama bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sorardı. Diğer babalar gibi benimle oyun oynamazdı ama beni şimdi oturduğumuz bu yere getirir saatlerce otururduk öylesine. Ve bu benim için oynanan o oyunlardan daha değerli, daha güzeldi.

"Soobinah, senin için iyi bir baba olamadım dimi?"

Esen rüzgarla gözümün önüne düşen saçı geri iterek yüzümü babama çevirdim. İleriyi izlerken yüzündeki buruk gülümseme, çocuk kalbimi bir an incitsede öylesine yüzüne bakmaya devam ettim. Açıkçası yalan söylemek istemiyordum bu yüzden konuşamıyordum. Mükemmel değildi ama çok da kötü bir baba değildi. Araftı benim için. Sonu da yoktu başlangıcıda. Sadece şu an üzerinde durduğum ortası vardı.

Benim sessizliğimle birlikte yüzünü yüzüme çevirip beklemediğim bir anda saçımı okşayarak "Ben iyi baba olamadım ama sen çok güzel bir evlat oldun bana." diye mırıldandı yüzündeki buruk gülümsemesiyle. "Ben seni bazen üzdüm ama sen bir an bile beni üzmedin. Belli etmesem bile sana her baktığımda kalbim gururla, mutlulukla doldu taştı. Sana baktığım her an tanrıya şükürler ettim bana böyle bir güzel evlat verdiği için."

Duyduğum sözlere karşılık kalbimin mutlulukla dolup taşması gerekirken, korkuyla titremeye başlaması gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. İyi bir şeyler olmayacakaktı, hissediyordum çünkü babam durduk yere benimle böyle şeyler konuşan birisi değildi.

Benim gözlerimin dolmasıyla birlikte onunkiler de dolunca beni kendisine çekerek sıkıca sarılmıştı. On yıllık hayatım boyunca her zaman hayal ettiğim bu anı şimdi gerçekleşiyordu ama ben neden mutlu değildim ki? Çok mu nankördüm yoksa çok mu şaşırmıştım bilmiyordum ama geriye çekiliyormuş gibi hissediyordum.

Elini kaldırıp saçıma yaslarak "Az önce dedim ya seni üzdüm diye, bundan sonra daha çok üzeceğim oğlum." diyerek kulağıma doğru sıcak nefesini üfledi. Nefesiyle birlikte titrerken geriye çekilmeye çalıştım ama izin vermeyerek daha sıkıca sarıldı. Gerçeklerden kaçamazsın dermiş gibi beni biraz daha kendi acısına doğru sürükledi.

"İleride bunu neden yaptığımı eminim ki anlayacaksın ama şu an bunu anlamak için çok küçüksün. Biraz daha büyüdüğünde küçücük omuzlarına böyle ağır bir yük bıraktığım için benden nefret edeceksin ama eninde sonunda beni anlayacaksın. O yüzden evlat, sana izin veriyorum. İstediğin kadar benden nefret edebilirsin. Küfredebilir, lanet okuyup, cezalandırılmamı isteyebilirsin ama en sonunda bana hak vereceksin."

Sıkıca kapattığım gözlerimin ardından akan yaş paltosunun omzuna düşüp yok olurken, arkasında izini bırakmıştı her acı gibi. Yıllar geçmesine rağmen solmayan dikiş izi gibi kalpte kalan trajik hikayeler üzerine yeni hikayeler eklendiğinde gözden kaybolurdu. Gözle görülmeyen ama arada sızlayarak varlığını belli eden hatıralar gibi.

"Bu zamana kadar sana bu sözleri söylemedim, bundan sonra da söyleyemeyeceğim bu yüzden bir kez ağzımdan çıkan bu iki kelimeyi hiç unutma olur mu. Çünkü bunlar kalbimden kopan gerçek hislerim. Oğlum, Soobinah, seni seviyorum. Her zaman mutlu olup güzel hayat yaşa olur mu?"

Nepenthe / YeonBinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin